Yaptığı en büyük operasyonun, kötü işler yapan bir kadından aldığı istihbaratla 78 kelle almak olduğunu söyleyen Doğan, “Hizbul Kontra’yı da ben kurdum. Şimdiki Hizbullah değil. Hüseyin Velioğlu’nun ilk kurduğu teşkilatı ben kurdurttum. ” dedi...
[**
**](https://www.mynet.com/meclise-girme-hazirligindalar-110100551520)
İkinci Ergenekon davasının 96. duruşmasına, emekli Albay Arif Doğan’ın ifadeleri damga vurdu. Tekerlekli sandalyesinde oturarak savunma yapan ve zaman zaman nefes almakta güçlük çeken Doğan, JİTEM’i açılayacağını belirterek şunları söyledi: “JİTEM benim Veli paşama (Veli Küçük) devrettiğim Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’dır. JİTEM benimle vardır. Diyeceksiniz ’Sen devlet içinde devlet misin’, hayır değilim. JİTEM legal değil diyorlar. Genelkurmay, jandarma inkar ediyor. Arif Doğan manyağı çıkmış... Kimseye yalan söylüyor demiyorum ama ben söyleyeceğimi de söylerim. JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir, deneme amacıyla kurulmuş operatif istihbarat birliğidir. İstihbarat artı icraattır.”
**JİTEM’in arşivi bende**
Doğan, JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan’-la ilgili olarak da “Biri çıkmış ’adamları öldürdük’ falan diyor. Böyle bir şey olamaz. Aygan’ı ben öldürttüm. Askeri, sivili, herkesi suçluyor. Bu adam ölü. Ölmüş insanı PKK, gayet güzel kullanıyor. İsveç’te yaşıyormuş, DNA testi yapılsın, verilecek cezaya razıyım” dedi.
Annesinin Kürt, babasını da Avşar Beyi olduğunu ve Kürtçe’yi iyi bildiğini ifade eden Doğan “JİTEM’in hepsi sivildir. Bir tek asker benim. 10 bin kişi vardır. Ama 20’den fazlası bir araya gelmez. PKK’nın ölüm bölgesine giren birimdir. Buradaki subaylara sorun ölüm bölgesinin ne olduğunu bilmezler. JİTEM olmasaydı bugün 80 bin asker ölmüş olurdu. JİTEM’i kurduğuma kuracağıma pişman ettiler. JİTEM’i lağvettik. JİTEM’in arşivi bende. Kimse bulamaz. Onlar kahraman gibi savaştılar. İsimlerini söylesem onları da mı yargılayacaksınız? Onlar 100 kişilik bir gruba 10 kişiyle gidiyorlardı. Tek bir asker, Türk halkı ölmesin diye ölüme gidiyorlardı” dedi.
**Bir operasyonda 78 kelle aldım**
Yaptığı en büyük operasyonun, kötü işler yapan bir kadından aldığı istihbaratla 78 kelle almak olduğunu söyleyen Doğan, Güneydoğu’da görev yaptığı dönemde Mesut Barzani ve Celal Talabani’ye Meclis Başkanı ile görüşmelerinde tercümanlık yaptığını kaydetti. Genelkurmay’ın JİTEM’den haberi olmadığını, Jandarma Genel Komutanlığı bilgisi dahilinde oluşturulduğunu öne süren Doğan, Genelkurmay’ın onayı olmayan birimin resmiyet kazanamayacağını kaydetti.
**JİTEM 10 bin kişiyle halen var**
Doğan savunması sırasında Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in sorularına da şu yanıtları verdi:
**Doğan:** Halen JİTEM 10 bin kişiyle var ve bana bağlı. Benden halef selef seçmemi bekliyorlar. Ölmeden önce bir insan seçeceğim.
**Pekgüzel:** Siz emekli olmadınız mı? Devlette devamlılık esastır. Neden başkasına devretmediniz?
**Doğan:** Hangi devlet?
**Pekgüzel:** Türkiye Cumhuriyeti...
**Doğan:** Türkiye Cumhuriyeti 30 yıldır başkalarının elinde...
**Pekgüzel:** 10 bin kişiye bu silahları kim veriyor?
**Doğan:** Bunlarda çakı bile yoktur. Tek bildiği silah Kanas’tır. 200 metreden adamın kafasına vurur.
**Pekgüzel:** Sizin üstünüzde kim var? Operasyona kim karar veriyor?
**Doğan:** Şartlar olgunlaştıktan sonra...
**Hizbul Kontra’yı ben kurdum**
**Doğan:** Hizbul Kontra’yı da ben kurdum. Şimdiki Hizbullah değil. Hüseyin Velioğlu’nun ilk kurduğu teşkilatı ben kurdurttum. Ben herkesten iyi mücadele ettim. Baş koymuşum, bu vatana hizmet etmişim. Hüseyin Velioğlu’nu da iyi tanırım. Hüseyin’e ’4-5 kişiyle birlikte köy köy dolaşın vaazlar verin, Güneydoğu halkının dini duyguları güçlüdür’ dedim.
**Pekgüzel:** Orada dini olarak daha bilgili olan şeyhler vardı. Neden Hüseyin Velioğlu?
**Doğan:** O daha bilinçli, akıllı, vatanına, toprağına daha bağlı birisiydi. Bunlar silahlı güç değillerdi. Van Gercüş’te eğitim aldılar. Askeri eğitim almadılar. Velioğlu, dini eğitim veriyordu. Vaaz vererek halkı eğitiyorlardı. Gittikleri köylerde vaaz verirken onları geçici köy korucuları korurdu. Çok güzel faaliyetleri vardı. Şimdiki Hizbullah ile Velioğlu’nun o dönemdeki Hizbullah’ı aynı değil. Sonradan dejenere oldular. Ben ayrılınca, silahlı güç olarak ortaya çıktılar. Başsız kaldılar, tarikatlara yanaştılar.
**Pekgüzel:** Hizbullah daha sonra silahlı örgüte dönüştü. Neden mücadele etmediniz?
**Doğan:** Ben niye mücadele edeyim? Devlet var, devlet uğraşsın.
Emekli Albay Arif Doğan’ın sorgusuna ara veren Mahkeme Başkanı Köksal Şengün duruşmayı bugüne erteledi.
**Kolunda 60 bin liralık Rolex vardı**
Duruşmaya tekerlekli sandalyede gelen Doğan’ın kolundaki saat gazetecilerin objektiflerinden kaçmadı. İçi beyaz renkte olan klasik altın Rolex marka saatin orijinal olup olmadığı ise anlaşılamadı. Arif Doğan’ın kolundaki saat Rolex’in ‘Klasik’ serisinin gözde saatlerinden. ‘Day Date II’ serisi olarak geçen klasik sarı altından yapılan saatin Türkiye’deki fiyatını Rhodium Suadiye mağazası yetkilisi, 59 bin 200 lira olarak verdi. Ancak dünyada en çok taklit edilen saatlerin başında gelen Rolex’in Tayvan ve Çin malı taklitleri de piyasada bol miktarda var. Bunların fiyatı da 70-200 TL arasında değişiyor. İtalyan taklitlerin fiyatı ise 800 liraya kadar çıkıyor.
**Ambulansla getirildi**
SAĞLIK nedenleriyle tahliye edilen emekli Albay Arif Doğan hakkında mahkeme, 11 Kasım 2010’da duruşmaya getirilmesi için ambulans sağlanmasını ve bir doktorun görevlendirilmesini istemişti. Karar doğrultusunda Arif Doğan, dün sabah İstanbul Samandıra’daki evinden ambulansla evinden alındı. Tekerlekli sandalyeyle binadan çıkartılıp ambulansa götürülürken, de “Can güvenliğimi kim sağlayacak?” diyerek görevlilere bağırdı ve küfür etti.
Saat 11.15’te duruşmaya giren Doğan’a 3 koruması eşlik etti. Korumalar, nefes almakta güçlük çeken Doğan’ın oksijen tüpünü salona soktu.