Diyarbakır Başsavcılığı’nın Yartgıtay’ı tahliyeler için uyardığı iddia edildi. Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi Başkan Vekili ise “Böyle bir yazı hatırlamıyorum” dedi.
Hükümetin çıkardığı tutukluluk sürelerini sınırlayan yasa hükmünden Yargıtay’ın yaptığı yorumla tahliye edilen ve ardından da kayıplara karışan Hizbullah sanıkları, işledikleri vahim suçlara rağmen davalarının hemen her aşamasında tartışma yaratacak olanaklardan yararlandılar.
Son olarak Diyarbakır Başsavcılığı’nın CMK’nın tutukluluk hükümlerini düzenleyen maddesinin 31 Aralık’ta yürürlüğe girmesinden önce Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne bir yazı yazarak tahliye olasılığına dikkat çektiği ve temyiz incelemesinin bir an önce sonuçlandırılması gerektiğini belirttiği de iddia edildi. Yargıtay Başkanlığı yetkilileri ise yazıdan haberdar olmadıklarını belirterek “Bu tür yargısal nitelikli yazılar doğrudan dosyaya girer, başkanlığa gelmez” dedi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkan Vekili Ekrek Ertuğrul, VATAN’a dosyada böyle bir yazı olduğunu hatırlamadığını belirterek “Olsaydı gözümden kaçmazdı ama Pazartesi günü (yarın) bir daha ayrıntılı olarak bakacağım” dedi.
188 cinayetin kovuşturulduğu Hizbullah ana davası, Diyarbakır DGM’de görülmeye başlamış ve DGM’lerin kapatılmasının ardından özel yetkili 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. Davanın tüm aşamalarında, Hizbullahçıların lehine sonuç doğuran işlemler yapılması dikkat çekti.
Hizbullah sanıklarının yargılanma süreci şöyle gelişti:
* Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 16’sını ağırlaştırılmış müebbete mahkum ettiği, aralarında “Sonunuz Gaffar Okkan gibi olur” diyen sanığın da olduğu tüm Hizbullah sanıklarına “iyi hal indirimi” yaptı. Mahkeme gerekçeli kararını ancak 3 ayda yazabildi.
* Diyarbakır Başsavcılığı ise Yargıtay’ın iyi hal indiriminin vicdanları rahatsız etmeyecek şekilde uygulanması yönündeki içtihatlarına rağmen bu konuyu temyize götürmedi.
* Dosya Yargıtay Başsavcılığı’nda sadece 1 ay bekledi ve başsavcılık tebliğnamesini bu süre içinde tamamlayarak daireye gönderdi.
* Daire ise önünde 2 ay olmasına rağmen 26 Ocak tarihine duruşma günü verdi.
* 31 Aralık’tan yaklaşık 10 gün önce Yargıtay’da yapılan bir toplantıda 11. Ceza Dairesi Başkan ve üyeleri, AİHM kararlarının uygulanması halinde kamu vicdanını rahatsız edecek tahliyelerin olmayacağı uyarısında bulundu. Daire, AİHM’e göre mahkemenin ilk kararından sonra sanıkların tutuklu değil hükümlü sayılacaklarına dikkat çekti. Ancak 9. Ceza Dairesi bu görüşü benimsemeyerek 10 Hizbullah ana davası sanığını 3 Ocak’ta tahliye etti.
Cinayet makineleri
Vatan Gazetesi'nin haberine göre, yargıtay’ın tahliye kararından sonra kaçan Hizbullah liderleri ve tetikçilerinin işledikleri suçlar mahkemenin gerekçeli kararında şöyle anlatılıyor: Hizbullah’ın en önemli isimlerinden olan Edip Gümüş, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü İstanbul Beykoz’daki çatışymada sağ yakalandı. Mahkemenin gerekçeli kararına göre 42 kişinin ölümünden doğrudan sorumlu gösterilen Gümüş’ün Ramazan Meral ve Gıyasettin Uğur’un öldürülmeleri talimatını verdiği örgüt içi infazlara karar verdiği belirtiliyor.
Cemal Tutar ise 73’ü öldürme olmak üzere 100’den fazla eylemden sorumlulu tutuluyor. Tutar, örgütün en acımasız yöneticilerinden biri olarak biliniyor. Hizbullah ile ilgili haber yapan, bilgi sızdıran herkesin cezalandırılması talimatını verdiği belirtilen Tutar’ın 1992’de gazeteci Halit Güngen’in 2000’e Doğru gazetesinde öldürülmesi emrini verdiği kararda belirtiliyor. Tutar’ın sırf travetsi olduğu için bir kişiyi ve iki öğretmeni öldürdüğü kararda geçiyor. Hizbullah arşivinde bulunan özgeçmişinde katıldığı eylemleri ayrıntılarıyla anlattığı ortaya çıkan Fuat Balca ile doğrudan örgütün yöneticilerinden aldığı öldürme emirlerini uygulayan tetikçi Abdulkerim Kaya da 15 kişinin ölümünden sorumlu gösteriliyor. Mehmet Varol ise örgütün sorgucuları arasında geçiyor ve 13 kişiyi öldürdüğü belirtiliyor. Mustafa İpek 10, Mahmut Demir 26, Kemal Gülşen, Sinan Yakut ve Şeyhmus Kınay 16’şar, öldürme ve yaralama eyleminden sorumlu tutuluyor.