Haber: Selin Girit - Video: Göktay Koraltan (Trabzon)
Muhalefet bu KHK'nın olası milis güçlerinin gelecekteki faaliyetlerini aklama çabası olarak mı çıkarıldığını sorgularken, HÖH'ün paramiliter bir yapılanmanın örneği mi olduğu sorusu da ortaya atıldı.
HÖH'ün merkezi Trabzon'a giderek, derneğin genel başkanı Fatih Kaya'yla konuştuk.
Görüşmemiz, İçişleri Bakanlığı yetkililerinin derneği denetleme faaliyetleri nedeniyle iki saat kadar gecikmeli başladı.
İçişleri Bakanlığı yetkilileri denetlemeye geldiler dediniz. Ne denetlediler?
Son günlerde biliyorsunuz hakkımızda çıkan bir sürü iddia var. Rutin denetlemeler haricinde bununla ilgili bugün ve birkaç gündür özellikle denetleniyoruz. Bu devletimizin yapması gereken şey. Tüm şubelerimizle beraber biz bütün bu denetlemelere açığız. Herkes gelebilir, devletimizin yanında insanlar da gelebilir. Aklında soru işareti kalanlar da bizi ziyarete gelebilirler. Tabii denetleyecekler, çünkü hakkımızda ağır iddialar var. Devletimiz de gerekeni yapıyor.
Hakkınızda çıkan haberler üzerine mi geldiler?
Evet, haberler üzerine geldiler.
Halk Özel Harekat Derneği'nden bahseder misiniz? Ne zaman kuruldu? Kuruluş amacı neydi? Yönetim kurulunda kimler var?
Bizler 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminden sonra 16 Temmuz sabahı meydanlarda nöbet tutarken kendimize ait küçük bir çadır kurduk. Sempati olsun diye HÖH, Halk Özel Harekat diye bir çadır kurduk. O anki o sempati deyin, heyecan deyin, o aşk deyin. İnsanlardan da isme yönelik güzel tepki gelmeye başlayınca dedik bunu devam ettirelim biz. 30 Kasım 2016'da kanunen de isminin sakıncalı olmadığını araştırdıktan sonra Halk Özel Harekat Derneği'ni Trabzon'un Ortahisar ilçesinde kurduk.
Kaç üyeniz var? Yönetim kurulunuzda kimler var? Sanıyorum 22 ilde teşkilatlanmanız söz konusu…
Dernekler Kanunu'na göre 20 kişiden az olunca genel kurulunuzu yapamıyorsunuz. Biz 20 kişiyi Türkiye'nin değişik illerinden bir araya getirdiğimizde derneği kurduk. Şu anda Türkiye'nin birçok ilinde varız. Sosyal medya ve TV kanallarına çıktıktan sonra 81 ili dolduracak 40 bine yakın müracaatımız var.
Şu anda çok tartışılıyor olmanızın nedeni, adınızdan da hareketle bir milis gücü çağrışımı yapması. Size 'Adalet ve Kalkınma Partisi'nin milis gücü' diyorlar. Öyle misiniz?
Bunu neye dayandırıyorlar? Bir delil, bir kanıt olması gerekiyor. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, söylenen iddialar toplumda kışkırtıcılığa yol açıyorsa ve bu devlet düzeninin, devlet otoritesinin bile hafiften sarsılmasına neden oluyorsa, bu iddiaları söyleyenler kesinlikle açıklamak durumundalar. Yoksa bunun altında ezilirler. Ki ezileceklerini biliyorum.
Sizin ya da yönetim kurulunda, HÖH'ün kuruluşunda yer alan kişilerin AKP'yle bir ilişkisi var mı? Partiye bir üyeliğiniz var mı?
Benim partiye üyeliğim yok. Bizim içimizde partizancılıktan çok, vatan, ezan, Kuran, bayrak ve toplum yararına olabilecek, herkesin kalbine dokunabilecek çok güzel insanlar var. İçimizde her partiden insanlar var. Bugün bizim Şırnak'ta bile şubemiz var. Şu kesim, bu kesim diye bir şey yok. Bizim içimize herkes gelebilir. Kim olursa olsun, kökeni, ırkı, mezhebi ne olursa olsun biz elimizi uzatıp onlara dokunmak istiyoruz. Ama çok değişik bir saldırı altındayız. Anlam veremiyorum. Bazen diyorum ki kime vuracaksanız gidin başkasının üzerinden vurun.
Tabii bu bağlantının kurulmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la aynı fotoğraf karesinde yer almanızın da etkisi oldu herhalde...
O beni daha fazla üzdü. Bugün Türkiye'de seçilmiş bir cumhurbaşkanımız var. Bugün hangi partiden, hangi ideolojiden olursa olsun cumhurbaşkanımızın ziyaretinde diyelim ki farklı bir partiden bir esnaf arkadaşımız var. Cumhurbaşkanına kapısını açmayacak mı? Onunla resim çekilmek istemeyecek mi? Veya bugün ben farklı bir partinin lideriyle buranın kapısını çaldığı zaman "Hayır sen çık buradan, ben seninle resim çektirmeyeceğim," deme şansımız var mı?
Başka bir parti lideriyle resminiz var mı?
Tabii ki var. Herkesle var.
Bir KHK çıktı, 696 sayılı KHK. Buna göre, 15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleriyle bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden sivillerin cezai sorumluluğu olmayacak. Bununla ilgili olarak sizin ve derneğinizin görüşü nedir?
15 Temmuz'da size karşı açılan bir ateş var ve siz ona gül atamazsanız. Belki o an istemeden, o anın halet-i ruhiyesiyle bir suç işlemiş olabilirsiniz. Peki o anda doğru yaptığına inandığı şeyi sonrasında yanlış lanse edilip yargılanırsa doğru olur mu? Kardeşinin, annesinin, bacısının üzerinden tank geçmiş. Belki mukavemet göstermiş, belki karşı bir atak yapmış olabilirler. Bunların yargılanması tabii ki doğru değil. Bunların güvence altına alınması gerekir. Yoksa yarın aynı şey olsa kim iner sokağa? O müdafaayı yapan kişileri yargılarsak yarın böyle bir olay olursa kim çıkar meydana? Kimseyi bulamazsınız. Tabii ki bu insanları korumak gerekiyor. Ben bu konuda tarafım.
Siz tekrar çıkar mısınız sokağa 15 Temmuz benzeri bir durum olsa?
KHK değil isterseniz direk idam yazsınlar, yine 15 Temmuz olsun, ceketimi ayakkabımı fırlatarak yine o meydana çıkarım. Orada devletin otoritesinin sağlam durmasının yanında şu da var. İnsanların demokrasiyi yıktırmamak adına meydanlara çıkması önemli olan. Aslında insanlar demokrasiyi korudu orada. İnandığı değerler içerisinde zaten en güzel demokrasi İslam hukukudur bana göre.
Siz verdiğiniz bir mülakatta 15 Temmuz'un bir cihat olduğunu söylediniz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bize cihat ilan etti dediniz. Demokrasi mücadelesi miydi bu, cihat mıydı?
Benim inancıma göre, Kuran'ı Kerim'e göre devletin başı Emirül Müminin'dir. Bugün cumhurbaşkanımız gider, yerine başka birisi gelir. Onun için de geçerlidir bu bana göre. Devletin başı emir vermiş insanlara. İnin meydanlara, demokrasiyi, insanlığı, onurunuzu, devletimizi kurtarın demiş. Burada da açıp Kuran'ı Kerim'e bakanlar 16 Temmuz sabahında cihat kelimesini kullandığımın, cihadı yanlış tanıtan, Deaş terörü gibi grupların söylemleri gibi olmadığını görürler. İslam dini kolaylık dini, İslam dini güzellik dini.
Biz darbe girişiminin yıldönümünde yaptığımız haberler için 15 Temmuz gecesi yakınlarını kaybedenlerle, yaralananlarla da konuşmuştuk. Çoğunun söylediği şöyle bir şey vardı: Tekrar aynı şey olsa tabii ki tekrar sokağa çıkarım ama bu sefer boş çıkmam.
O biraz kafa karıştırıcı olabilir. Çünkü nereden alacağız silahı? Bir şey mi değişti? Devlet insanlara silah dağıttı da bizim mi haberimiz yok? Belki bu sefer av tüfeğiyle çıkacak, belki dedesinden kalma tekli kırmayla çıkacak. Belki o gün de çıktı. Kardeşinizi, annenizi tarıyorlar, ne yaparsınız? Çatalla bile çıkarsınız. Bu memleket öyle kurtarıldı. Kurtuluş Savaşı'nda, Sakarya Muharebesi'nde...
Sizin silahınız var mı?
Benim silahım yok, maalesef.
10 yıl askerlik yaptınız, TSK'da hizmet verdiniz. Nerede, ne rütbeyle hizmet verdiniz?
Ben 2000 ile 2010 arasında Jandarma Özel Harekat birliklerinde görev yaptım. Uzman çavuştum.
Şu an ne yapıyorsunuz?
Ulaştırma Bölge Müdürlüğü'nde devlet memuruyum.
Bu kadar çok tartışılıyor olmanızda Suriye'ye gitmiş olmanızın da etkisi var herhalde. Siz Türkmen Dağı'nda Kayı Timi komutanı mıydınız? Komutan Ertuğrul kim? Siz değil misiniz?
Türkmen Dağı bizim kanayan yaramız. Türkmenler bizim kardeşlerimiz. Hac Yolu'nu, Hicaz Yolu'nu beklemeye bırakılmış olan gariban, güzel insanlar. Türkmenler candır. Oraya gittim. Gittiğim için pişman değilim. Komutanlık sadece askeri faaliyetle mi olur? Bana göre öyle değil. Komutanımdan ifade geçmiş askeri erkanım var. Benimle birlikte oraya yardım gönüllüsü olarak gelen herkes bana komutanım diyor. Orada insani faaliyetler yaparken ben silah alıp da bir yere gitmedim diyemezsiniz. Yalan söylersiniz. Bir yerden bir yere gideceksiniz. Uçaklar bombalıyor. Hadi silahsız gidin. Mümkün mü?
Dolayısıyla siz Suriye'deyken silah taşıyordunuz?
Mecburen, herkes taşıyacak bunu.
Peki hiç silah kullandınız mı Suriye'de bulunduğunuz süre içinde?
Artistlik için kullanmışımdır.
Ne kadar kalmıştınız Suriye'de?
6 ay ücretsiz izne ayrıldım. Kendimi memuriyetten azlettim.
Suriye'de herhangi bir çatışmaya katılmadığınızı söylüyorsunuz. Ama Mart 2016'da bir tv kanalına verdiğiniz mülakatta, "Bizim füzemiz eşit olsa onları Ürdün'e kadar gömeriz", "Bu yardımı aştı, ümmet-i Muhammed savaşı oldu", "Kalaşnikofumuzda tek mermi kalana kadar burada bu bayrak dalgalanacak" gibi tabirler kullanıyorsunuz.
Doğru. Yine olsa yine söylerim.
Ama bu ifadeleriniz çatışmalara katıldığınızı çağrıştırıyor...
Orada siz konuşurken, etrafınızda mücadele eden inanmış Türkmenler var. Hiç dikkat ettiniz mi o resimlerde bende silah yok. Silahlı resmimi bulabilirlerse eyvallah, ama bulamazlar. Çünkü gidiş amacım belli.
Ama az önce siz de zaman zaman silah taşımak zorunda kaldığınızı söylediniz.
Bir yerden bir yere kanalize olduğunuz zaman mutlak surette. Yardım gönüllüsü olarak Suriye'ye gitmişsiniz, bir köye yardım götüreceksiniz. Diyorlar ki size şu bölgeden geçerken size saldırabilirler. Siz böyle boş mu gidersiniz, yoksa alın şu da yanınızda bulunsun mu dersiniz? Kime güveneceksiniz? Tek kendinize.
Sizinle IŞİD arasında bir bağlantı olup olmadığı yönünde de bir takım sorular gündeme geldi...
Beni bu çok rahatsız ediyor. İnsanları katlediyorlar. Buna hangi vicdan hangi merhamet hangi insanlık evet diyecek? Bunlarla yan yana getirilmek bile üzüyor beni. Bizimle ilgili iddialarda bulunuyorlar ama suç duyurusunda bulunamıyorlar. Silah fuarında çekilmiş görüntüleri bizdenmiş gibi gösterdiler. Bunlar kim? Biz araştırıyoruz. Üzerinde HÖH yazılı araçlar var. Vallahi tanımıyoruz. Bizimle ilgili haber yapanlar, video montajlayanlar, tanımadığımız silahlı insanları bizim içimize monte edenler, mutlaka bunun hukuk karşısında yaptırımı ne olursa yapacağız. Suç duyurusunda bulunacağız.
İsminizi değiştirmeyi düşünür müsünüz?
Devletime halel gelirse, devletim bu konuda derse ki "Ey Halk Özel Harekatı ismini değiştir", olabilir. Tabii buna ben tek başına karar veremem. Ama HÖH derneğinin yakasından düşsünler artık.