Yeni güvenlik paketine göre suç teşkil eden bir protesto yapmak (nasıl olduğunu anlamak isterseniz sizi buraya alalım: İç Güvenlik Paketinin Korkutucu İçeriğiyle Yüzleşmek İsteyenler Buraya!) ve bunu yaparken bu güvenlik paketini getiren bir hükümeti savunmaya çalışmak.
‘Vatan sana Canım Feda’ diye slogan atarken, askerlerin sınırda şehit olmaya devam etmesi.
Hergün muhalif partilere onlarca hakaret eden, hedef gösteren, ötekileştiren birçok yayın kuruluşu varken protesto etmek için Cumhurbaşkanı'nın bir açıklamasını olduğu gibi yayınlayan bir kurumun seçilmiş olması. Sözler tam olarak aşağıda:
Soru: 400 vekil verin, bu iş huzur içinde çözülsün?’ sözleriyle bugünkü çatışma ortamıyla bağdaştırılıyor. Ne diyorsunuz?
Cevap: Bu 400 hedefini gösterme aslında yeni bir Anayasa’nın inşasına yönelik bir hedefti. Parlamentoda daha zayıf oldukları dönemde olmayacak kadar bu dönemde yaptıkları tahribatı neyle izah edeceğiz? 6-7-8 Ekim olaylarını yaşadık, Suruç olayını yaşadık, Diyarbakır olayını yaşadık. Bunlar hep bir dayanışma ve yardımlaşmanın neticesinde, en azından ülkemizde terör belasının estirilmesinden başka bir şey değildi. 400 vekili elde edebilecek sayıyı bir siyasi partiyi yakalasaydı, durum bugün çok farklı olurdu. Her şeyden önce Yeni Türkiye adımını atmak için böyle bir şey çok çok iyi olurdu.
Eleştiri ve protesto ile şiddet ayrımını yapmaktan acizlik.
Hürriyet Spor Servisi editörlerinden Türker Arslan o dakikalarda Twitter hesabından paylaştığı fotoğrafta, “Hürriyet binsaına saldırı var…” diye yazdı.
Aynı binadan yayın yapan radikal.com.tr’den Ezgi Başaran ise, “Tekbir getiren 200 kişilik bir grup Hürriyet binasına saldırdı, hala ana kapının önünde slogan atıyorlar. Bir polis ekibi mevcut. Hürriyet’e saldıran grup ana kapıyı darp ettikten sonra birkaç metre uzaklaştırıldı, ek polis ekibi talebine şimdilik olumlu yanıt yok” ifadelerini kullandı.
Askerler şehit ve savaşa kurban olmaya devam ederken şiddet ve vandalizm içeren bir 'protesto' yapmak.
Şehit haberlerine sansür koymadan yer veren medya kuruluşlarından birine saldırıp, şehitleri savunduğunu düşünmek.
Basın özgürlüğü ve ahlakı ile ilgili tek bir kelime etmeden demokrasiyle de hiçbir şekilde bağdaşması mümkün olmayan şu açıklamayı yapmak:
"Bu noktadan sonra HDP’nin PKK’yla, PKK’nın Zaman Gazetesi ile, Zaman Gazetesi’nin de Aydın Doğan’la hiçbir farkı kalmamıştır. Hepsi birer terör örgütüdür. Ve bu adamlara karşı bizim söyleyeceğimiz tek bir şey vardır. Her şeyi Cumhurbaşkanı, başkan olamadığından dolayı yapıyor diyorlar. Biz de şunu söylüyoruz. 1 Kasım’daki seçimden sonra ne çıkarsa çıksın, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız."
%40’ı temsil ediyoruz diyip, demokrasiden bahsedip, 200 kişi ile taş atmak ve nefret söylemli konuşma yapmak.
Protesto adı altında propaganda yapmak.
Saldırgan ve düşmanca tavırlarla kötü örnek oluşturmak. Aynı görüşte olan ama aynı tavrı sergilememeyi seçen kişileri yanlış temsil etmek.
