Çelik şunları söyledi:
Cumhurbaşkanı MGK’ya başkanlık yapıyordu. 2004’te burada bir tartışma gündeme geliyor.
Mesut Yılmaz zamanında irtica ile mücadele diye bir belge hazırlandı. O eylem planı askeri mahfillerde hazırlanan bir irtica ile mücadele stratejisi hükümete takdime dilmişti. O yürüyordu bir taraftan.
MGK’da ele alınan bir konu, bir iddia ortaya atılıyor. Bir irtica hareketinden bahsediliyor. Bir kurum ya da tüzel bir kişi tarafından bir iddia ortaya atıldığında siz bu iddiayı araştırmak zorundasınız. Hukuk devleti bunu gerektiriyor.
İmzasız olsa bile bir çok kuruma geliyordu iddialar araştırın diye.
MGK’daki mesele bundan ibarettir. Dönemin cumhurbaşkanı ve kuvvet komutanları bu iddiayı sahiplenmişlerdir. Hükümete bunun gereği yapsın denmiştir. Tavsiye kararıdır. Ve esas irade sahibi hükümettir. Hükümet orada gerginliklere yol açmamak için bunu kendisine havale etmiştir. Daha sonra bunu hiçbir surette eyleme dönüştürmemiştir.
Daha sonra Başbakanlık Takip ve Koordinasyon Kurulu vardı biz iktidara geldiğimizde de. Bu kurul bu iddiaların doğru olup olmadığını araştırmak zorundasınız. Neticede deniyor ki 2002’den 2009’a kadar Bakanlar Kurulu’nda olan biri olarak söylüyorum, 14 imam hatip okulunda bazı kız öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı hareket edildiğine dair iddia var deniyor.
Yapılan işlem ilgili müfettiş görevlendirilir, gazetede yayınlanan belgenin sonuç kısmına bakın der ki: İddialar ispatlanamamıştır. 28 Şubat döneminde mesleğinden atılan son anayasa değişikliğinden önce 800 öğretmeni milli eğitim bakanı sıfatıyla ben görevine iade ettim.
2004’deki MGK kararını hizmet cemaatine karşı kullanılan bir şey gibi sundular. İmam hatip okulları doğrudan hizmet cemaatinin kapsamına giren konular değil. Biz aynı mana dünyasına mensup olduğumuz insanlarla onlara haksızlık etmeyi kendimiz için ayıp sayarız.
Bütün bu dönem boyunca Türkiye’de biz kendi insanımızı kategorize etmeyi elimizin tersiyle bir kenara ittik.
BAŞBAKAN SIKINTI YAŞAYAN OKULLARA SAHİP ÇIKTI
Hizmet grubunun yurtdışında açtığı okullar bazı ülkelerde sıkıntı yaşıyordu başta Rusya olmak üzere. Ben Başbakan’ın devlet başkanlarını arayarak bu meseleye bizatihi sahip çıktığının şahitlerindenim.
Muhalif olan partiler bir anda cemaati savunan konuma geçtiler. Cemaatin yok edilmesi için seferber olduklarını unuttular. 27 Nisan bildirisiyle birlikte Ak Parti’nin kendisi e-muhtıranın hedefi haline getirilmiştir. Devletin içindeki grupların eylemleri Ak Parti’ye mal edilemez.
Ben bakan olur olmaz Sayın Başbakan dershanelerin yoluna konulmasıyla ilgili emir verdi. Ben de kendisine o günkü şartlar altında neden yapılamayacağını uzun uzun anlattım.
Son günlerde belli grupları 2012-13’te fişlediler iddiaları var. Arife tarif gerekmez o kısımlara girmeyeceğim.
Başbakan’ın size dershaneler hakkında talimat verdiği dönemde ortamın müsait olmadığını söylediniz bugün ortam müsait mi?
Sayın Başbakan bana dershanelere kapat diye talimat vermedi. ‘Bunların gereğini yapın’ dedi. Bakın dershaneleri gereksiz kılacak ne yapılması gerekiyorsa bunlar yapılır.
2 yıl gibi bir süremiz var. Dershanelere bunu fırsata çevirebilirler, özel okullar açabilirler. Sınav sisteminde bazı değişiklikler yapılabilir. Ama birilerin iddia ettiği gibi üniversite sınavını kaldıramazsınız.
İnatlaşarak birbirimizi hırpalayarak hatta buralardan yola çıkarak daha ileri kavgalar körükleyerek sorun çözemeyiz. Niyetimiz üzüm yemekse bizim bağcı dövmek için gibi bir tavrımınız ve anlayışımızın olmaması gerekiyor.