Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

İçe dönüklüğün, utangaçlığın psikolojik hastalığa dönüştüğü an: sosyal endişe

Tahmin ettiğinizden de büyük bir bela...

İçe dönüklüğün, utangaçlığın psikolojik hastalığa dönüştüğü an: sosyal endişe

Rick T Cartman / Mynet Haber

Bu sözcükleri kullanınca birçoğumuzun gözünde çekici insanlar canlandı, değil mi?

Gelin kabul edelim... Fazla konuşmayan, mahçup mahçup bakıp gülümseyen erkekler yıllardır kadınların gözdesi. Notting Hill’deki bakışlarının ekmeğini 15 film boyunca yemeye devam eden Hugh Grant’ten tutun da, yeşile dönmeden Scarlett Johansson’ı utangaç halleriyle kendine aşık eden Mark Ruffalo’ya kadar!

Bizim kültürümüzde dahi ‘yere bakan, yürek yakan’ diye bir deyim var, haksız mıyız?

Kadınlarda farklı mı sanki?

2013-2014 yıllarında yayınlanan Çalıkuşu’nda hayran hayran izlediğimiz Fahriye Evcen… Kurt Seyit ve Şura’daki (kitabın adı Kurt Seyt & Shura idi bu arada, neden değiştirdiler ki?) Alexandra Verjenskaya rolü ile Farah Zeynep Abdullah... Hatırla Sevgili’deki halleriyle biriciğimiz olan Beren Saat...

Bunlar ilk aklımıza gelenler.

Tabii çekici olacağım, yere bakıp yürek yakacağım diye yapılmıyor bu hareketler.

Bir karakter biçimi bu, hattâ zaman zaman insanın hayatını zindana çeviren bir özellik.

‘Sosyal Kaygı’ (social anxiety), genelde ortalama 13 yaşında ortaya çıkan ve yetişkinliğe kadar devam edebilen, kişinin sosyal ilişkilerden korkunç biçimde korkmasına sebep olan bir psikolojik rahatsızlık. Bir takım sebeplerden dolayı bu rahatsızlık toplum içinde normal karşılanıyor, sebeplerden biri de yukarıda belirttiğimiz çekici bulunma mevzusu. Bu normal karşılanma yüzünden, sosyal kaygı rahatsızlığına sahip olanların bir psikoloğa danışması en az 10 yılı buluyor!

10 yıl boyunca tedavisizlik; gereksiz utangaçlık, aşırı derecede içe dönüklük. Bir düşünsenize, ne kadar berbat! Peki siz bu davranışları sağlıklı seviyelerde tutup çekicilikten yararlananlardan mısınız? Yoksa durumunuz hakikaten sıkıntılı mı?

Aşağıdaki maddelerle kendinizi karşılaştırın, boşuna 10 yıl beklemeyin:

1. Kendilerini hep utanç verici hallerde hayal ederler.

Sosyal kaygıya sahip olanlar bir ortama girdiklerinde hep yanlış şeyi söyleyeceklerini, en olmadık davranışı yapacaklarını düşünürler. Kendilerini böyle hayal ederler, diğer insanların bu durum karşısında takınacakları tavırları düşünüp stresten strese koşarlar.

Koşuyor musunuz siz de?

2. Riskten, yargılanmaktan kaçarlar.

Çünkü bu rahatsızlıkta olanlar, ‘’Diğerleri aptal olduğumu düşünecekler, kesin batıracağım ben bu işi!’’ diye düşünürler. Bu ekstra yargılanma korkuları onları en basit riskten dahi alıkoyar.

Alıkoyuluyor musunuz?

3. Çok az insanın yanında kendilerini rahat hissederler.

Birkaç aile üyesi, belki bir kardeş, belki tek bir yakın arkadaş. O kadar. Sadece bir elin parmağını geçmeyecek sayıda insanın yanındayken rahat hissederler. Diğer insanlarla iletişim kurmak, ortamlara girmek onlar için büyük tehdittir.

Ortamlara giriyor musunuz?

4. İnsanların, korkularının farkına varacaklarını düşünürler; daha da korkarlar.

Üç maddedir insanlarla iletişimden, sosyal ortamlardan nasıl kaçındıklarını belirtip duruyoruz. Sosyal kaygıya sahip insanlar, bu korkularının diğer insanlar tarafından farkedileceğinden de korkarlar.

Bu korkuları küçük muhabbetler kurmalarına bile engel olur, fiziksel tepkiler göstermeye başlarlar. Genelde elleri titrer, avuç içleri terler, yüzleri kızarır, nefes alış verişleri hızlanır. Endişeleri yüzünden triplere girerler.

Triplere giriyor musunuz?

5. Suçu kendi sosyal yeteneklerine atarlar, hasta olduklarının farkında değildirler...

10 yıl boyunca doktora başvurmamak zaten hasta olduklarının farkında olmamalarının bir numaralı kanıtı.

Sosyal yeteneklerini yetersiz bulmaları farklı farklı davranışlarda özelleşebilir: Kimisi toplum içinde konuşmak konusunda yetersiz olduğunu düşünür, kimisi insan içinde yemek yemeye utanır, kimisi telefondaki sesini beğenmediği için pek telefonla konuşmaz. Ama hepsi ortak özellik olarak kendilerini ‘yetesiz’ bulurlar.

Yetersiz misiniz?

Doktora gidin, bir an evvel gamsızlaşın.

Kaynak: psychologytoday.com

En Çok Aranan Haberler