İçgüdülerimiz bebeğimizin ağlamalarına cevap vermemiz için bizi hemen uyarır. Onu kucağımıza alır, rahatlatıcı sözler mırıldanırız. Stresini almak için ona komik suratlar yapar, temiz bez ve yemek veririz. Rahatlayana kadar onu sallar, yürütür ve onunla oynarız. Daha sonra yığılır, onu kucaklar ve teninin kokusunun, vücut sıcaklığının, yanak kıvrımlarının tadını çıkartırız. Yapmaz mıyız?
Toplum, kendimize güvenmemizi, bebeğimizi ve içgüdülerimizi dinlememiz gerektiğini söyleyen mesajlar gönderir. Bebeğimizin bizden beklediği ilgiyi vermenin, iki taraf içinde felaketler getireceği yönünde uyarılırız. En başından patronun kim olduğunu ona göstermemizi önerirler. Ama bu olumsuz mesajların sesleri yükselince, bebeğimiz ağlar ve hepimiz kaybederiz.
Korku, Önseziye karşı
Yaygın olarak kabul edilen bir efsane de çok ufak bebeklerin dahi ebeveynlerini kandırabildikleridir. Hep ilgi beklemeleri bizi kasten kontrol etmek istedikleri yönünde yorumlanabilir. Saygısız ve nankör bir çocuğun ebeveynlerine emirler vermesi ve aşağılayıcı bağırdığı imajı her anne babayı korkutarak hızlı önlem almalarına yeter.
Bu korkular ve mesajların iletim şekli yeni ebeveynlerde güvensizlik doğurabilir.
Bu mesajlar size bilindik geliyor mu?
“Bebeğe kimin patron olduğunu göster”
“O bebeği programa sokman gerekiyor”
“O bebeğin yatakta yatmasına izin verirsen bir daha hiç o yataktan çıkartamazsın”
“Bebeği kucağına alma. Bebeklerin ağlamaya ihtiyacı vardır”
“Bebeği yere koy. Onu huysuzlandıracaksın”
“Uzmanlar böyle demiyor ama”
İşte bu sözlerle ilgili asıl gerçekler;
“Bebeğe kimin patron olduğunu göster” Bazen bebekler ağladığı veya huysuzlandığı zaman bencil veya hoşgörülü davranarak bebeğe kimin patron olduğunu göstermemiz söylenir. Ama kimin erişkin kimin çocuk olduğunu çocuğa göstermek daha iyidir. Bir erişkin başkaları için fedakârlıklarda bulunabilir.
Yeni bir bebek yeni bir iş gibidir, inanılmaz zaman harcanılması gerekir. Kendi işine sahip kişiler işletmelerinin ilk aylarında en fazla zamanı nerde geçirdiklerini size söyleyebilirler. Girişimci insanlar “Ben 8 saat harcadım işime, bugünlük yeter” demezler. İşlerini büyütmek için gereken her şeyi yaparlar. Bunlar iş yeri sahibinin işinin geleceği için göstermesi gereken fedakârlıklardır.
Aynısı kendine güvenen yeni ebeveynler içinde geçerlidir. Uykularından feragat ederek ve çocuklarının en uygun şekilde gelişip büyümesi için gereken fedakarlığı gösterirler.
“O bebeği programa sokman gerekiyor” Ne kadar ayartıcı bir fikir! Eğer bebeğin yemek, uyku ve oyun zamanlarını programlayabilseydik onu tekrar kontrol edebilirdik. Artık saat 4.00’te pijamaları giymek yok. Artık saat 9.00’da soğuk akşam yemeği yemek yok. Artık gece saat 2.00’de uyanışlar yok. Bu şekilde bizde hayatımızda emir mantığını tekrar benimseyebiliriz. İhtiyaçlarımız karşılanmış olur.
Fakat ya bebeğimizin ihtiyaçları? Çocuğun büyümesindeki ilk sene çok sarsıcıdır. Sekiz haftada ağırlığınızın iki katına çıktığını ve 10 cm büyüdüğünüzü düşünebiliyor musunuz? Ya kendi başınıza bir noktadan diğerine yürümeyi öğrenmek? Ya diş etlerinizin içinden sivri, kemiksi şeylerin acı vererek birbiri ardına çıkması?
Bebeğimizin hayatındaki her şey yenidir. Fizikleri, idrak yetenekleri ve sosyal gelişimleri sıra dışı bir hızla gelişir. Yeni bir yetenek geliştirdiklerinde, gelişimleri hızlandığında, yeni bir oyun öğrendiklerinde –çaaat- yeni bir meydan okuma başlar.
O zaman bebeğinizi biraz rahatlatın. Belki birkaç gün kucaklanmak zorlu bir haftaya onu hazırlar. Belki dün açlık çekiyordu ama bugün atıştırmak istiyor. (Bazı günler canınızın iki tost çektiği bazı günler yarım tost istediğiniz olmadı mı?)
Bebeğiniz yalnız, yorgun, aç veya oynamaya hazır olduğunu gösteren hareketler yaptığında ona güvenin. Ona güvenmeniz onun kendine olan güvenini de sağlayacaktır.
“O bebeğin yatakta yatmasına izin verirsen bir daha hiç o yataktan çıkartamazsın”. Belki de kendi içgüdülerinize olan güveninizi şimdi ne yapıyorsam gelecekte de bu şekilde yapmaya devam etmek zorunda kalacağım korkusuyla durdurabilirsiniz. Bu sizin değişiklikler yapamayacak biri olduğunuzu gösterir ve şimdi yaptığınız bir hareket ilerde de değiştirilemez demektir.
Lütfen. İnsanoğlu kolayca uyum sağlayabiliyor olmasa hiçbir şey yapamazdı. Siz yaratıcı, zeki bir erişkinsiniz. Bebeğiniz için hangi davranışın daha iyi olduğunu bulun ve uygulayın. Uygun bulduğunuz davranışın artık iyi olmadığını gördüğünüz noktada kendinize güvenin ve yeni bir davranışla değişikliğinizi yapın.
“Bebeği kucağına alma. Bebeklerin ağlamaya ihtiyacı vardır.” Bebeklerin ağlamaya ihtiyacı vardır. Ama bizim cevap vermemiz gerekir. Ağlamalarının nedeni sizden ilgi beklemelerinden kaynaklanır. Bu, onların bize ihtiyaçları olduğunu bildiren ve neyin onları mutsuz ettiğini bildiren umutsuzluk sinyalleridir. Açlar mı, yorgunlar mı, yalnızlar mı, korkuyorlar mı?
Onların işaretlerini görür, en iyi tahminimizi yaparız ve genelde bu doğru olanıdır. Doğru olmasa bile bebek bize güvenmesi için bir şans daha verir.
“Bebeği yere koy. Onu huysuzlandıracaksın.” Hayır huysuzlandırmayacaksınız. Bebekler insanlara dokunarak gelişirler. Zorluklara göğüs germeleri için bu gereklidir. Bebekler, sevgi gösterilmesi gereken sosyal canlılardır. Onları etrafta gezdirmek bile onlara bizim etrafımızdaki seslere ve olaylara nasıl tepki verdiğimizi gösteren zengin bir öğrenme fırsattır. Gerçekte 12 aylık olmayan bir bebeği huzursuzlandırmak imkânsızdır. Bebeğinize cevap vermek daha özgür bir çocuk olmasını sağlayacaktır.
“Uzmanlar böyle demiyor ama.” İyi ebeveyn olma isteğimiz, bizi bebeğimize nasıl bakmamız gerektiğini söyleyen kitaplar almaya yönlendirir. Buna rağmen hiç biri iyi bir ebeveyn olmanın sırlarını içermez. Çocuk büyütmek bir sanattır, bilim değil. Okuduklarınız içinde aklınıza yatan ve yatmayan şeyler olacaktır. Ailenizin nasıl iyi olabileceğini bilmek için içgüdülerinize güvenin.
İyi anne baba olmak için doktora başvururuz. Aile doktoru veya pediatristi size bebekler hakkında genel bir bilgi verebilir ama her bebek bir diğerinden farklıdır ve siz kendi bebeğinizin uzmanısınızdır. Kendinize güvenin. Eğer size verilen tavsiye sizi rahatsız ediyorsa başka bir seçenek aramanın vakti geldi demektir.
Kendinize inanmak
Dışardan gelen mesajları ayrıştırmak her zaman o kadar kolay değildir ve bazıları kuşkusuz en iyi tavsiyelerdir. Ama unutmayın kendi başınıza tercihler yapabilir ve aileniz için en iyi olan kararı vereceksinizdir. İçgüdüleriniz size doğru yolu gösterecektir.
İşte ebeveyn olarak kendinize güvenmenin üç farkı nedeni daha.
Bebeğinizin kendi hislerini geliştirmesi. Yeni doğmuş bir bebek, dünyanın güvenli bir yer olduğuna inanmak ister. Bunu işaretler verdiği zaman sizin ona sürekli şekilde ve sevgi ile verdiğiniz cevaplarla öğrenir. Ağlayan oğlunuzu yatıştırdığınızda, onun duygularına ne kadar saygı duyduğunuzu gösterirsiniz. Sizin ince alakanız onun size ve kendine karşı olan güvenini arttıracaktır. Güvenlik dereceleri ilk seneden başlayarak hayatı boyunca yapılanır.
Kendiniz için daha kolay yapmak. Hayatınızı daha basitleştirin. İçinizden geçeni yapmak kendinizle çatışmanızı engeller ve stresinizi azaltır. Belki bu, çocuğunuzu yatağınıza getirirseniz bu sizin için daha fazla uyku anlamına gelebilir. Belki onu taşırsanız, siz alışveriş yaparken de arabasında bekleyebilir. Belki harcamalarınızdan kısarsanız işinizde daha az çalışma imkânı bulabilirsiniz. Bu siz ve bebeğiniz için en iyisine izin vermektir.
Ondan sonraki senede hayatınızı daha kolay yapın. Bebekler ihtiyaçlarının hemen karşılandığı ilk seneden sonra sizin güvenilir biri olduğunuzu öğrenirler. Bu demek oluyor ki bir sonraki sene “Baba birazdan orda olacak” diye söylediğinizde siz tıraş olurken bebeğiniz oyuncaklarıyla oynamaya devam edecektir. İlk haftalarda yaşanan uykusuzluk problemleri bitmeyecek gibi görünebilir ama bu duruma kısa bir süreliğine alışın. Bu kısa dönem yatırımdır ve uzun vadede getirisi vardır.
Harici kazançların tadını çıkartmak. Ebeveynliğin başları zor iştir. Maaş verilmez, ilerisi için vaatler verilmez – hafta sonunuz bile yoktur. Ama paha biçilemez yan kazançlarınız vardır: bebeğinizin göğsünüzdeyken uykuya dalması, siz onu sallayarak uyutmaya çalışırken onu masumane suratını seyretmeniz, gecenin bir saatinde çenesinden süt damlarken size gülümsemesi. Bu ödüller kısa bir süreliğine size sunulur. Kendinizi şımartın. Bebeğinizin tadını çıkartın.
Joy Rittmayer