Başbakan Yardımcısı Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İç güvenlikle ilgili konular kapsamında, Diyarbakır Silvan kırsalındaki saldırı konusunda Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın bilgiler verdiğini anlatan Arınç, daha sonra konunun bütün bakanlar tarafından görüşüldüğünü, konu hakkında yeterli bilgi edinilmeye çalışıldığını anlattı.
Arınç, şöyle devam etti:
''Şüphesiz basına yansıdığı kadarıyla 13 askerimizin şehit edildiğini ve 7 askerimizin yaralı olarak tedavi altında bulunduğunu biliyoruz. Olay takip edilmektedir. Genelkurmay Başkanlığımız idari soruşturma açmıştır ve bununla ilgili komutanları görevlendirmiştir. İdari bakımdan yapılacak soruşturma sonuçları daha sonra Başbakanımıza takdim edilecektir.
Bakanlar Kurulumuzda konunun İçişleri Bakanlığımızın da görev alanında olduğu düşünülmüş ve İçişleri Bakanlığımız tarafından da olayla ilgili inceleme yapılması talimatı verilmiştir. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığımızın da kendi görev alanı içinde bulunan konular üzerinde inceleme yapacağını söyleyebilirim.''
Arınç, bir gazetecinin, ''Muhalefetin sınır ötesi operasyon çağrıları var. Sınır ötesi operasyon gündemde mi?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Sınır ötesi operasyon her zaman konuşulur. Bununla ilgili Bakanlar Kuruluna verilen bir yetki henüz süresi dolmadı. Hükümet ihtiyaç duyduğu anda silahlı kuvvetlerimize bu konuda talimat verebilir ve böyle bir olay gerçekleşebilir. Ama bugünkü toplantımızda böyle bir ihtiyaç ve böyle bir operasyonun yapılması konusunda hiçbir görüşme olmadı. Muhalefetin belki olayın etkisiyle yaptığı bir çağrı olabilir veya 'Böyle bir yöntem düşünülüyor mu?' diye sorusu olabilir. Hayır, şu anda elimizde yetki olmasına rağmen, şartların gerektirmesi halinde de uygulanacağı bilinmesiyle tekrar hükümet böyle bir konuyu gündeme getirmiş değil.''
BAKAN YARDIMCILARI HENÜZ BELİRLENMEDİ
Arınç, ''bakan yardımcılarının belirlenip belirlenmediğine'' ilişkin soru üzerine, bu konunun Bakanlar Kurulunda konuşulacak bir konu olmaktan çıktığını söyledi. Geçen Bakanlar Kurulunda, bu konuda 21 bakanın, bakan yardımcılarını tespit etmeleri ve kararnameleri çıkarmak üzere Başbakanlığa göndermelerinin gerektiğini belirten Arınç, şu ana kadar bu tespit çalışmalarının devam edildiğinin aktarıldığını bildirdi.
Arınç, ''Bu artık hükümetin konusu olmaktan çıktı. İlgili bakanlıkların kendi yapacakları tercih ve atamaya yönelik olarak gündeme gelebilir. Şu anda 'Bakan Yardımcısı şu kişidir. Bununla ilgili kararnameyi Başbakanlığa gönderiyorum' diyen bir bakan arkadaşımız olmadı. Anlıyorum ki henüz tercih ve seçme noktasında çalışıyorlar'' dedi.
''Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın muhalefet partilerine bir çağrısı olmuştu, kapılarını çalabilecekleri yönünde. Buna ilişkin bir takvim belirlendi mi?'' sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:
''Hayır. Böyle bir takvim belirlenmedi. Sanıyorum Meclis'te yapılan görüşmeler sırasında, grupların talepleri üzerine, Sayın Başbakan Yardımcımız da şüphesiz, 'Terör önemli bir konudur ve yıllardan beri terörle mücadele ediyoruz. Geldiğimiz noktada bütün muhalefet partileriyle, ister parlamento içinde, ister dışında, o da düşünülebilir, bir ilişki kurmaya, onların da düşüncelerini almaya, terörle mücadelede ortak bir platform belirlemeye ihtiyacımız olabilir' demişti. Ama bugün için böyle bir takvim ve böyle bir güncelleme yapılmadı.''
CIA BAŞKANININ ZİYARETİ
Yeni CIA Başkanı Orgeneral David H. Petraeus'un Türkiye ziyareti hatırlatılarak, terörle mücadele konusunun CIA Başkanıyla görüşmelerde gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin soru üzerine Arınç, Bakanlar Kurulunun toplantısında bu konunun gündeme gelmediğini söyledi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN KKTC ZİYARETİ
Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın KKTC'ye yapacağı ziyaret ve KKTC'den Rum kesimine elektrik verilmesi konuları hatırlatılarak, ''Eski Rum kesimi başkanının oğlu bugün 'Türklerden elektrik almak kepazeliktir' şeklinde bir açıklaması vardı. Buna bir yorumunuz olacak mı?'' sorusuna ''Yorumumuz olmaz. Ya karanlıkta kalmayı tercih edecekler ya elektrik alacaklar. Bunlar konuşulacak konular değil'' karşılığını verdi.
''BU ORTAK MESELEDİR, MİLLİ MESELEDİR''
Arınç, Diyarbakır'da yaşanan terör saldırısının ardından Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları ışığında demokratik açılım konusunda bir tavır değişikliği, terörle mücadelede farklı bir devlet politikası olup olmadığının sorulması üzerine de şunları söyledi:
''Bu bir ortak meseledir, milli meseledir. Askerlerimizin alçakça şehit edilmiş olması ve onlara yönelik bu hareketi elbette bütün bağlantılarıyla birlikte ortaya koymak ve onlara karşı tavrımızı belirlemek milli bir vazifedir. Dolayısıyla sayın başbakanımızın ortaya koyduğu cümleler olaydan duyulan infiali ortaya koymaktadır. Ve şüphesiz böyle bir olaya yardım ve yataklık etmekten tutunuz bu tür olayları benimseme meylinde olan kişilere veya kurumlara karşı da hükümetin hatta hepimizin ortak tavrı olarak ortaya koymaktadır. Şimdi düşünün ki bir insan, bir kişi 'sizin terörist dedikleriniz bizim kahramanımızdır' derse bu olayla o cümleyi yan yana nasıl koyabileceksiniz. Bu fikir ve ifade özgürlüğü olarak mı kabul edilecektir yoksa kurulan tuzaklarla, atılan el bombalarıyla istirahat halindeki askerlerin bu şekilde şehit edilmesini kim meşru, mazur, makul görebilir.
MECLİS TV
Arınç, Meclis TV'nin yayınlarını sınırlandırıldığı ve ''muhalefettin sesinin kısıldığı'' şeklinde gelen eleştirilerin sorulması üzerine, ''Nasıl kısılabilir? Oktay Vural'ı düşünün... Hangi ses kısılıyor? Bizim sesimiz kısıldı'' dedi.
Geçmişten 1994-1995'lerden bu yana TRT-3'ün meclis faaliyetlerinin yansıtılabileceği bir kanal olarak kanuna girdiğini ifade eden Bakan Arınç, meclis başkanı olduğunda AK Parti ve CHP gruplarının mecliste yer aldığını ve parti grup toplantılarının özet olarak verildiğini anlattı.
Kendilerini grup toplantılarının çok önemli mesajlar verilmesi nedeniyle tamamını verdiklerini anlatan Arınç, şöyle konuştu:
''Daha sonra meclis yayınları da TRT ile yapılan protokolün aksine canlı olarak verilmeye başlandı. Bu TRT açısından çok büyük bir külfettir. Ve geçmişten bu yana TRT ile yapılan protokollere de aykırı bir durumdur. Ama fiili bir durum olarak geldi. Ben meclis başkanlığımın son dönemine doğru bunun yanlış olduğunu düşündüm. Ama onu yeni haliyle yürürlüğe sokmak bana nasip olmadı. Benden sonra gelen arkadaşlarımız da mevcut haliyle devam ettirdiler. Ama bu mevcut haliyle devam etmek, ilgili ilgisiz, bütün kanun tekliflerinin görüşülmesini, saat 1.00'den ertesi gün saat 13.00'e kadar vermek TRT için büyük bir mali külfet ve yayın akışı içinde de önlenemez bir durum. Dolayısıyla bugün yapılan doğrudur. Zannediyorum ki TRT ve meclis başkanlığı bu konuda geçmişten bu yana bütün uygulamaları ortaya koydu. TRT-3 bizim aynı zamanda spor kanalımızdır... Meclis çalışması kaçta başlayacak kaçta bitecek belli olmuyor. Danışma kurulu kararıyla bakıyorsunuz çalışma saat 11.00'de de başlayabilir. Bizim eski protokolumuzda çalışma saatleri iç tüzükteki gibidir... 15.00-19.00 arası diyor... 11.00'de başlıyor, ne zaman biteceği belli değil. Bazen sabaha kadar sürüyor. İlgili ilgisiz her şeyin TRT-3'ten verilmesi bizim için yönetilemez bir durum olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla meclis başkanlığı da eski protokollere uygun olarak 15.00-19.00 saatleri arasında verme kararını doğru verilmiş bir karar olarak görüyorum. 4 saatlik bir çalışma süresi muhalefet için de değerlendirilebilecek bir süredir eğer yeterince ve yerince kullanabilirlerse... Dolasıyla ben burada muhalefetin söz hakkını kısıtlama veya bunu bir fikir ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak görmüyorum. Zaten böyleydi. Sonra fiili olarak değişmişti. Şimdi tekrar aslına dönüyor.
Mesela grup toplantılarını 15.00'ten önce olduğu için isteyen özel kanal, zannediyorum meclis başkanlığını izni ile buna izin ve imkan verilecektir. Görev size düşüyor. Hoşunuza giden bütün konuşmaları yayınlayabilirsiniz.''