Lizbon Anlaşması’nı önümüzdeki hafta bir onay yasasıyla kabul etmeye hazırlanan Federal Almanya’da, Avrupa Birliği’nin (AB) bu anlaşmayla idam cezasını yeniden sisteme sokmaya hazırlandığı öne sürüldü.
Yasa çıkarılmadan önce 5 Eylül’de başkent Berlin’de “AB Diktatörlüğüne Hayır!” başlığı altında düzenlenecek gösterinin destekçilerinden Prof. Dr. Karl Albrecht Schachtschneider, Lizbon Anlaşması’yla birlikte AB’nin hukuk dışı ve acımasız bir tiranlığa dönüşebilecek bir despotizm tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu savundu. Ünlü hukuk adamı, Anayasa Mahkemesi’ne Lizbon Anlaşması’nın iptali için itirazı hazırlayan isimdi. Mahkeme, bu itiraz üzerine onay için belli koşulları yerine getiren bir yasa çıkarılmasını istemişti.
“Focus-Money” dergisinin sorularını yanıtlayan Prof. Schachtschneider, örnekler vererek, savaş ve olağanüstü hal gibi durumlarla ilgili tanım tuzaklarına değindi. AB’nin bu haliyle bir baskı rejimi yolunda yürüdüğü görüşünü yineleyen Alman hukukçu, onay yasasını çıkarmaya hazırlanan Alman parlamenterleri de “ne yaptıklarını bilmemekle” suçladı. Prof. Dr. Schachtschneider, şunları söyledi:
“Temel Haklar Bildirgesi savaş durumu veya savaş tehlikesinde ölüm cezasının tekrar sisteme ithalini ya da bir başkaldırı ve ayaklanmanın bastırılması amacıyla insanların öldürülmesini de mümkün kılıyor. Bu gerçeği perdelemek için de milletvekillerine zaten ağır olan ve çok uzun anlaşma metni veriliyor. Şu anda Afganistan’da savaşta değil miyiz? Savaşı kim tanımlıyor? Savaş tehlikesi nedir? Yugoslavya Savaşı’nda nasıl olmuştu? Benim için en önemlisi, yasa ve herhangi bir yargıç kararı olmaksızın ayaklanma ve başkaldırılarda insanların öldürülebilecek olmasıdır. Bunun tanımını kim yapıyor?”
Geçen yıllarda sosyal kazanımların budanmasını içeren yasaların protesto edildiği Leipzig’deki “Pazartesi Gösterileri”nin bile bir tür başkaldırı olarak tanımlanabileceğini anımsatan Alman hukukçu, “Sadece sağa sola taş atan birkaç otonoma ihtiyacınız var” diye konuştu.
- OSMAN ÇUTSAY / Cumhuriyet -