Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında hazırlanan iddianamede, İnternet andıcı davasının tutuklu sanığı Serdar Öztürk’ün, aralarında Ergenekon soruşturmalarını yürüten savcılar, emniyet mensupları, kovuşturmaları yürüten hakimlerin de yer aldığı isimlerin askeri savcılığın yürüteceği soruşturma ile tutuklanmalarını istediği, Yasama organı üyeleri ile görüşerek askeri savcılığın görev ve yetkisini artırıcı tedbirlerin alınması yönünde kişiye özel ve ‘sayın komutanım’ diye başlayan dilekçeleri yazdığı kişinin dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olduğu belirtildi.
İddianamede ‘sanık Serdar Öztürk'e ait dilekçelerin incelenmesi’ başlığı altında savcılığın talebi doğrultusunda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Öztürk’ün dilekçelerinin gönderildiği ifade edildi. İddianamede, Genekurmay Başkanlığı’nın toplam 109 sayfa dilekçe ve eklerini 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiğinin görüldüğü kaydedildi.
Söz konusu mektuplar incelendiğinde, sanık Öztürk'ün gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra doğrudan kendisinin imzaladığı dilekçeler veya avukatı Demet Reçber imzalı dilekçeler ile farklı adli birimlere müracaatının olduğu, bunlar arasında Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne yazılmış dilekçelerin bulunduğu anlatıldı. Bunun yanı sıra ‘çok gizli ve kişiye özel’ ibaresi ile kapalı zarf içerisinde gönderilen ‘sayın komutanım’ ibaresiyle başlayan mektupların da olduğu, bu mektuplar gönderilirken diğer adli birimlere yazılan dilekçelerin de ‘sayın komutanım’ hitaplı kişiye gönderildiği ve bilgisinin olmasının istendiği belirtildi.
Kişiye özel olarak hazırlandığı anlaşılan mektuplar içerisinde birtakım ciddi isteklerin olduğunun görüldüğü ifade edilen iddianamede, “Serdar Öztürk ve Demet Reçber tarafından ‘sayın komutan’ olarak nitelenen kişiye yazıldığı anlaşılan dilekçeler bir bütün halinde incelendiğinde; Serdar Öztürk'ün Mustafa Levent Göktaş ve sonrasında kendisinin tutuklanmasının ardından Genelkurmay Karargahı ve özellikle adli müşavirlik ile yoğun bir şekilde irtibat kurmaya çalıştığı, tasarladığı bazı yasadışı faaliyetleri Genelkurmay Askeri Savcılığı ve Genelkurmay Adli Müşavirliği üzerinden hayata geçirmek istediği, bu amaca dönük yazdığı dilekçelerle tekliflerini sunduğu.” denildi.
Öztürk’ün halen yürütülmekte olan soruşturmalar ve kovuşturmaları hedef alan yapay soruşturmalar oluşturmak için Genelkurmay Askeri Savcılığı’na ifade verme talebinin olduğu aktarılan iddianamede, Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütülmesini istediği soruşturmalarda özel 5-6 savcının görevlendirilmesini, dilekçelerin yazıldığı dönemde görevli olduğu anlaşılan askeri savcı ve adli müşavirin kendi tasarladığı planlara uygun kişiler olmadığı için görevlerinin değiştirilmesini istediği anlatıldı.
Öztürk’ün dilekçelerinde, ismi yazan ve aralarında Ergenekon soruşturmalarını yürüten savcılar, soruşturmalarda görevli emniyet mensupları kovuşturmaları yürüten hakimlerin de yer aldığı isimlerin askeri savcılığın yürüteceği soruşturma ile tutuklanmalarını, Yasama organı üyeleri ile görüşerek askeri savcılığın görev ve yetkisini artırıcı tedbirlerin alınmasını istediği belirtilen iddianamede, Öztürk’ün tutuklanmadan önce Genelkurmay karargahına giderek bu yönde lobi faaliyetlerinde bulunduğu ve bazı görevlilere sunum yaptığı kaydedildi.
Sanık Serdar Öztürk'ün dilekçelerinde yer alan hususların ve uygulanması istenen yöntemlerin ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda yer alan temalar ve yöntemler ile benzerlik arz ettiği ifade edilen iddianamede, adli mahkemelere götürülecek soruşturmalarla uygulanması düşünülen ve bir kısmı hayata geçirilen ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’nda istenen sonuca ulaşılamaması sebebiyle, bu kez askeri savcılık üzerinden benzer soruşturmaların yürütülmek istendiği anlatıldı.
Öztürk’ün dilekçelerinin adli müşavirlik kanalıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına veya davanın görüldüğü mahkemeye gönderildiğini öğrenmesi üzerine takındığı tavrın yapılmak istenen yasa dışı faaliyetleri gizlemeye dönük davranışlar olduğu savunulan iddianamede, “Yine askeri savcılığın Başsavcılığımız ve davanın görüldüğü mahkeme ile bilgi paylaşımına girmemesi yönünde girişimlerde bulunduğu, sanığın dilekçelerde kullandığı dil, takındığı tavır ve üslup, üsteğmen rütbesinde emekli bir asker olmasına rağmen askeri savcılık ve adli müşavirliğe talimat şeklindeki beyanlarının, sanığın mensubu bulunduğu Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün gücünden faydalanmasının birer sonucu olduğu, bu yolla askeri adli birimleri baskı altına alarak hukuk dışı faaliyetler içerisine çekmek istediği” denildi.
BAŞBUĞ’A KİŞİYE ÖZEL DİLEKÇE GÖNDERDİ
İddianamede ‘sayın komutanım’ ibareleri ile başlayan söz konusu dilekçelerin Genelkurmay Başkanlığına hitaben ‘kişiye özel’ ve ‘çok gizli gizlilik dereceli’ yazılmaları, üst rütbeli subayların görev değişikliklerini ve soruşturma başlatılma isteklerini içermesi sebepleriyle yazılan kişinin dönemin Genelkurmay Başkanı olan ve aynı dosya kapsamında tutuklu bulunan Mehmet İlker Başbuğ olduğu belirtildi.
İddianamede, “Yine 05.01.2012 tarihli ifadesinde Mehmet İlker Başbuğ, Genelkurmay Askeri Savcısının doğrudan veya Genelkurmay Başkanı'nın emri ile soruşturma açabileceğini beyan etmiştir. Söz konusu dilekçelerde askeri savcıya ilişkin eleştiriler de dikkate alındığında, mektupların muhatabının soruşturma açtırmaya yetkili dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olduğu belirlenmiştir.” denildi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz