HABER

"İddianameye iddianame denemez"

ANKARA (İHA) - Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, "Savcının iddianamesine bir iddianame denmesi mümkün değil. Bu bir iddianame değil, siyasi ve ideolojik bir manifesto. Savcının kendine göre bir devlet ve demokrasi anlayışı vardır ve savcı bu anlayış içerisinden kendi devlet ve demokrasi anlayışı içinden bir perspektif koymakta, bu perspektif üzerinden Türkiye'nin 30-50 yıllık geçmişini yargılamaktadır" dedi. İddianamedeki dilin PKK sempatizanlarının dili olduğunu iddia eden Mumcu, yine iddianamedeki "Bölge" kelimesinin kullanılmasının bir bütünün parçası olmaktan çıkarmak anlamına geldiğini kaydederek, "Bu ibareyi rastlantısal olarak seçmiş olması mümkün değildir. Tek başına bu ifade savcının kötü niyetinin kanıtıdır" ifadelerini kullandı.

Anavatan Partisi Grubu, bugün TBMM'de toplandı. Genel Başkan Mumcu parti grubundaki konuşmasına başlarken, "Yeryüzünün bütün kadınlarının Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Hanımefendiler gerçekten her şey sizinle güzel. Analarımız hayat sizinle güzel, hayat sizinle başlıyor ve sizinle güzel. Eşlerimiz sevgililerimiz, sizsiz bir hayatı düşünmem mümkün değil. İyi ki varsınız. İyi ki varlığınızla varlığımızı mümkün ve değerli kılıyorsunuz" dedi.

Sorunun bir "kadın sorunu" olmadığını, bunun basit bir dil yanlışı olmadığını, bunun sorunu anlamaya çalışırken çapraşık bir zihniyetin sorunu anlamaktan, tanımlamaktan çok uzak bir yere düştüğünü en açık kanıtı olduğunu belirten Mumcu, "Sorun bir eşitlik sorunudur. Sorun bir hak hukuk sorunudur. Sorun bir adalet sorunudur. Soruna insan sorunu diye yaklaşmamız lazım. Çünkü sorun insanlık sorunudur" diye konuştu.

Mumcu, kadına karşı şiddeti sert bir şekilde eleştirirken, "Kainatı yaratan yüce kudret, kendi rahmetini anlatmak için insana örnek olarak annenin, kadının çocuğuna karşı duyduğu şefkatle mukayese etmiştir. Kadına karşı şiddetin dini temelleri olduğunu söyleyen herkes çok özür dileyerek söylüyorum halt etmiştir. Kadın terbiye edilmek için makul ölçek de şiddet uygulanabilirmiş şiddetin kendisi terbiyesizliktir terbiyesizlikle terbiye olmaz. Dolayısıyla Kimse kendi terbiyesizliğine dinde fetva aramaya kalkmasın" ifadelerini kullandı. Sosyal hayatın merkezinde kadın olduğunu belirten Mumcu, "Aile sosyal barışın sigortasıdır, kadın ailenin sigortasıdır" diye konuştu. Ailenin sigortası olan kadının sigortasız olduğunu ve sosyal güvencesi olmadığını kaydeden Mumcu, "Ağzını içini doldura doldura kadının annenin kutsallığından söz etmek bir iktidarın yetinebileceği ya da bir milletin yetinebileceği bir şey değildir. AK Parti gurubunun meclisin üçte ikisine yakın çoğunluğu vardır. Onlar istemedin bir yasa tıkmıyor. Teklifleri getiriyoruz ama çıkarmıyorlar. Biran evvel siyasi partiler kanununda bu değişikliği yapın. Siz yasa çıkarmadığınız için biz tüzüğümüzde gerekli değişikliği yaptık. Kadınlar ve gençler için 3'te 1 kota getirdik. Her düzede kota getirdik. Seçimle olan her erde kota getirdik. Yine de kadınlar için bir şey yaptığımız söyleyemem. Türkiye'nin kadın politikasına ihtiyacı var" İfadelerine yer verdi.

Kadınları siyasete davet eden Mumcu, "Anavatan partisinde böyle bir fena muameleyle karşılaşmayacağınızın garantisi benim. Eğer böyle bir şey varsa buna derhal müdahale etmek benim boynumun borcu. Sizleri de eşit haklarla siyasete sokmak benim boynumun borcudur. Bunu başaramazsam da zaten burada durmanın bir anlamı yoktur. Bunu başaracağız" dedi.

MUMCU'DAN BÜYÜKANIT DEĞERLENDİRMESİ "Yaşanan şey kesinlikle güncel değil. Yaşanan şeyler kesinlikle tesadüf değildir. Yanşanan şeyler planlıdır kurgulanmıştır ve yaşanan şeylerin bir hedefi vardır. Susurluk olaylarına benzetilen onlarla ilişkilendirilen derin ve karanlık ilişkiler yumağından oluşan karmaşık karanlık bir olaylar devletinin var olduğudur" diyen Mumcu, ortada filler tepişirken olanların karıncalara olduğunu ve iktidar ve muhalefetin bir "tahtırevan siyaseti" içinde söz düellosu güttüklerini kaydetti.

Şemdinli ve Büyükanıt olayında hükümetin kendisine seyir terasından bir yer belirlediğini kaydeden Mumcu, "Sayın Başbakan say ki bu hükümetin Başbakanı değil geçerken uğramış, 'Hükümeti bu olaylara bulaştırmaya çalışan bazı zavallılar' diyor. Ben anlamadım bunu. Bulaşmak dediğiniz şey nedir? Bir ülkenin hükümeti ne işe yarar? Bizin niye Başbakanımız var?" diye sordu. Esas zavallının, yönetme kuvvetinden yoksul, seyir terasında olup bitenleri seyredenler olduğuna işaret eden Mumcu, CHP'yi de sert bir dille eleştirdi. Mumcu "Ana Muhalefetin tutumunu anlamak mümkün değil. Ortada bir kargaşa varsa buradan bir fırsat çıkaralım. Ne için fırsat çıkaralım partimiz için. Yazıklar olsun size. Bir darbe girişiminden söz etmek için biraz daha soğukkanlı olmak lazım. Sivil siyasetin temsilcisi durumundaki siyasetçilerin sözlerini daha özenli seçmeleri gerekir. Sözlerini doğrudan doğruya anlamlarından öteye yapacağı çağrışım ve tetikleyebileceği süreçler hakkında da dikkatli ve sorumlu davranmalıdırlar. Bir darbeden söz etmek uluorta söylenecek şey değil. Demokrasimiz için titizlenmek, duyarlılık göstermek iktidardan çok muhalefete düşen görevdir. Dolayısıyla bu işlerin üstesinden gelebilecek çözüm yollarını koymak yerine, yangına körükle gitmenin kimseye bir faydası olmaz. Ne yangına körükle gitmek doğrudur ne de bu işlerden bizim haberimiz yok bizi bu işlere karıştırmayın demek kabul edilebilecek bir şey değil" diye konuştu.

"SAVCININ İDDİANAMESİ SİYASİ VE İDEOLOJİK MANİFESTO" "3'te 2'lik Meclis çoğunluğu seyir terası değil. TBMM bir söğüt gölgesi değil" diyen Mumcu, "Rejimini ilgilendiren konularda bir şey getirme iktidar olmanın keyfini başka yerlerde çıkar. Bu millet bu çoğunluğu orayı bir söğüt gölgesine çevirsinler diye vermedi" ifadelerine yer verdi. Konunun Ortadoğu'yla, AB ile Kıbrıs'la ilgisi olduğuna işaret eden Mumcu, bu konunu durduk yerde çıkmış bir konu olmadığının altını da çizdi. Meselenin aylar boyu tartışılacağına değinen Mumcu, Van Cumhuriyet Savcısını da sert bir dille eleştirdi. Mumcu şöyle konuştu: "Savcının iddianamesini bir iddianame denmesi mümkün değil. Bu bir iddianame değil siyasi ve ideolojik bir manifesto. Savcının kendine göre bir devlet ve demokrasi anlayışı vardır ve savcı bu anlayış içerisinden kendi devlet ve demokrasi anlayışı içinden bir perspektif koymakta; bu perspektif üzerinden Türkiye'nin otuz yılık elli yıllık geçmişini yargılamakta. Türkiye böyle ir hesaplaşma yapmalı mıdır meselesi ayrı bir meseledir bu hesaplaşma yapılmasıyla nasıl yapılması gerekir ayrı meseledir. Herkes haddini bilmedir herkes görevini bilmelidir herkes yerini bilmelidir. Savcı iddianamesinde bana göre manifestosunda hükümetin iyi niyetinden ve hükümete karşı eylemli ve sürekli bir direniş içinde olan entrikalar planlayan bazı güçlerin iyi niyetinden söz ediyor. Böyle bir şey var mıdır varsa siyasetin meselesidir? Savcının meselesi değildir".

Bunun yargıya müdahale olarak değerlendirilmesi ve kendisini suçlanması halinde dokunulmazlık zırhına sığınmayacağını söyleyen Mumcu, Savcı'nın manifestosundaki dille "Bölge" ibarelerine dikkat çekerek, "Bu dil garip bir biçimde PKK'nın ve PKK sempatizanının kullandığı dille aynı. Bölgeden kastettiği şey, Doğu veya Güneydoğu Anadolu ise onun adı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir" dedi.

"Bölge" kelimesinin kullanılmasının bir bütünün parçası olmaktan çıkarmak anlamına geldiğini kaydeden Mumcu, "Bu ibareyi rastlantısal olarak seçmiş olması mümkün değildir. Tek başına bu ifade savcının kötü niyetinin kanıtıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Hukukun üstünlüğünün her şeyden daha önemli olduğunu belirten Mumcu, "Yargının bağımsızlığının sonuna kadar yanındayız. TSK'nın sistem içindeki yeri batı demokrasileri nasılsa, Türkiye'de aynı olmalı" dedi.

Ancak bu argümanların arkasına saklanarak Türkiye'nin 30 yıllık terörle mücadelesini yargılarken bir tutumu, bir ahlakı, bir kurumu hedef tahtası yapanların karşılarında kendilerini bulacaklarına işaret etti. Mumucu, "Evet 'Biz Erkan Mumcu'yu demokrat bilirdik' diyebilirler. Evet ben demokratım, hem de saf bir demokratım. Ama bir demokrat olduğum kadar da vatanseverim. Bu savcıya devleti bürokratik bir hizmet aygıtı olan anlayışını değiştirmesine tavsiye ediyorum. Türkiye'yi yıkmaya yönelmiş bölücü mihrakların sinsice pompaladıkları son derece kötü niyetle anlayışların en başına bu gelmektedir. Devlet sadece bürokratik bir hizmet aygıtı değildir. Bu mecliste biz varız. Anavatan var. Ve unutmayın meşruiyetin kudreti sayıların kudretinden büyüktür. Memleketi sahipsiz bırakacak değiliz. Bugün oynanan oyunlarla biz bir koca imparatorluğu kaybettik" ifadelerini kullandı.

Başbakan'ın "Gelin bir sorulacak hesap varsa benden sorun" demesi gerektiğini kaydeden Mumcu, "Aslan gibi kükremeye çalışan başbakanla bu ülke idare edilemez. Başbakan milletine karşı heybetli, ama güç odaklarına karşı özellikle dış mihraklara karşı fevkalade hürmetli. Her gün kafa tutuyor asıl olması gereken yerde yok" açıklamasında bulundu.

En Çok Aranan Haberler