Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib'de Türkiye ve Suriye ordularını karşı karşıya getiren süreçle ilgili olarak Ankara'nın atacağı adımları partisinin grup toplantısında açıkladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin hemen ardından konuşan Erdoğan, Şam yönetiminin yanı sıra ilk kez Moskova yönetimine de "güvende olmazsınız" mesajını verdi.
Cumhurbaşkanı'nın "bitmez tükenmez toplantılar" ifadesini kullanarak Moskova'nın oyalayıcı tutumuna ve 8-10 Şubat'ta sonuç vermeyen görüşmelere eleştiri getirmesine karşın, Türkiye'den Rusya'ya bir heyet gideceği açıklandı.
Son 10 günde rejim güçlerinin saldırıları sonucu İdlib'de 13 asker ve 1 sivil vatandaşını kaybeden ve bu güçlerin Şubat sonuna kadar gerginliği azaltma bölgesinden çekilme uyarısını yapan Türkiye, bundan sonraki süreçte izleyeceği askeri ve siyasi adımları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamayla duyurmuş oldu.
Ankara'da yapılan değerlendirmelerde, Erdoğan'ın mesajları 5 ana başlıkta toplanıyor:
Erdoğan'ın konuşmasının en önemli unsurlarından biri Astana ve Soçi süreçlerini beraber yürüttüğü Rusya'ya dönük sert mesajlar içermesi oldu.
Erdoğan'ın mesajlarındaki sert tonun, sabah saatlerinde telefonda görüştüğü Putin'den Türkiye'nin İdlib'den kaynaklanan duyarlılıkları konusunda istediği yanıtları alamamış olmasından kaynaklandığı yorumları yapıldı.
Erdoğan, gazetecilerin soruları üzerine, Putin'le yaptığı görüşmede Türk askerlerine yapılan saldırılar kapsamında Rusya'nın da verdiği hasarı ele aldıklarını söylemesi, Suriye ordusu güçlerinin saldırılarına Rusya'nın da katıldığını kaydetmesi dikkat çekti.
Erdoğan'ın Rusya'yı da sorumlu tuttuğu saldırıları "katliam" olarak tanımlaması ve Suriye-Rusya ikilisinin 'sivil halkı hedef aldığını' vurgulaması önemli bir mesaj olarak görüldü. Bu saldırıların gerçekleşmesinde İran destekli milislerin de rol oynadığını belirten Erdoğan, Rusya ile beraber diğer Astana Süreci ortağına da suçlama yöneltmiş oldu.
https://www.facebook.com/bbcnewsturkceservisi/photos/a.10150910936388822/10157478716763822
Cumhurbaşkanı, son dönemdeki saldırıların doğrudan İdlib'deki Türk askeri varlığını hedef aldığını anımsatarak, Suriye hükümetine en güçlü askeri desteği veren Rusya'nın da bu kayıplardan sorumlu olduğu mesajını verdi.
Erdoğan'ın, "Mehmetçiklerin kanının döküldüğü bir yerde, kendini ne kadar büyük görürse görsün, hiç kimsenin güvende olamayacağını da burada açıkça söylüyorum" sözlerinin de bu kapsamda kullanıldığı kaydediliyor.
Cumhurbaşkanı'nın konuşmasındaki önemli bir ayrıntı da Türkiye'nin Suriye ordusu ve müttefiklerine karşı yapacağı olası operasyonlarda önemli bir takviyeyle güçlendirilmiş kara güçlerinin yanı sıra hava unsurlarının da kullanacağı söylemesi oldu.
Erdoğan'ın bu yöndeki en açık cümlesi, "Şubat ayı sonuna kadar rejimi Soçi Muhtırası sınırları dışına, yani gözlem noktalarımızın gerisine çıkartmakta kararlıyız. Bunun için karada ve havada her ne gerekiyorsa çekinmeden, tereddüt etmeden, hiçbir oyalamaya meydan vermeden yapacağız" oldu.
Askeri uzmanlar, Türk ordusunun Suriye ordusunu güneye doğru püskürtmek için gerçekleştireceği askeri bir operasyonun havadan desteklenmemesi durumunda başarılı olma olasılığının az olduğunu dile getiriyorlar.
Türkiye'nin askeri bir operasyonda Suriye hava sahasına girebilmesi için Rusya'nın onayını alması gerektiği kaydediliyor.
Türkiye, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında Rusya'nın iznini alarak hava unsurlarını kullanmıştı. Rusya'nın Hmeymim üssünde konuşlu S-400 hava savunma sistemlerinin yanı sıra Suriye ordusu da kendi hava savunma sistemleri ile Suriye hava sahasını koruyor.
İdlib'deki sorunun çözülememesi sonucu Türkiye'nin kapsamlı bir operasyona başlaması durumunda ve özellikle hava sahasını tek taraflı kullanması durumunda gerginliğin çok kısa bir sürede Türk ve Rus askeri unsurlarını karşı karşıya getirebileceği kaygısı dile getiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya'ya verdiği sert mesajlara rağmen İdlib sorununu bir kez daha görüşmek üzere bu sefer Ankara'dan bir heyetin Moskova'ya gideceğini ifade etti.
Türk ve Rus yetkililer, 3 Şubat'ta yedi Türk askeri ve bir Türk vatandaşının Suriye ordusu saldırısı sonucu öldürülmesi üzerine hemen her düzeyde temas kurmuşlar ve sorunu çözmeye çalışmışlardı.
Erdoğan ve Putin'in yanı sıra iki ülke dışişleri bakanları, Mevlüt Çavuşoğlu ve Sergey Lavrov, telefonda görüşmüşler, bu temasların sonucunda Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir heyet 8 ve 10 Şubat'ta Ankara'da temaslarda bulunmuşlardı.
Ancak Rus heyetinin Ankara'da temaslarda bulunduğu saatlerde Suriye ordusunun bir kez daha saldırması ve beş Türk askerini öldürmesi Türkiye'deki öfkeyi artıran bir unsur olmuştu.
Son dönemde yapılan değerlendirmeler, Rusya'nın Türkiye ile temasları Beşar Esad yönetimine askeri hedeflerine ulaşması için zaman kazandırmak amaçlı yaptığını gösteriyordu.
Erdoğan, Ankara'nın bu noktadaki rahatsızlığını da dünkü konuşmasında, "Bitmez tükenmez toplantıların sonucunu beklemeden, hemen şimdi ne yapmamız gerekiyorsa onun adımlarını atacağız" ifadeleriyle dile getirdi.
Ancak tüm bu açıklamalara rağmen yeni bir heyetin gideceğinin açıklanması Türkiye'nin her şeye karşın Rusya ile teması bu aşamada kesmek niyetinde olmadığı, Ankara-Moskova arasındaki çok boyutlu ve derin işbirliklerine verdiği önemi gösterdiği yorumuna neden oldu.
Erdoğan'ın mesajlarının önemli bir parçasını Suriye ile yaşanan gerginliğin askeri yansımaları oluşturdu. Suriye ordusunun Türkiye ile Rusya'nın Eylül 2018'de uzlaştığı gerginliği azaltma bölgesi sınırlarına geri çekilmesi, sivillere dönük saldırıların sona erdirilmesi ve 12 gözlem istasyonu ile bölgedeki diğer mevzilerde yer alan Türk askeri varlığına saldırılmaması Erdoğan'ın Suriye ve Rusya yönetimlerine ilettiği 3 ana uyarı olarak görülüyor.
"Şubat ayı sonuna kadar rejimi Soçi Muhtırası sınırları dışına, yani gözlem noktalarımızın gerisine çıkartmakta kararlıyız," diye konuşan Erdoğan, Türkiye'nin İdlib'deki askerî gücünü tahkim ettiğini de anımsattı.
Ankara, rejim güçlerinin M4 ve M5 karayollarını tamamen ele geçirmesini önlemek amacıyla bu hat üzerinde geçici mevzilenme üsleri oluşturmuştu. Rejim ise Taftanaz hava üssü ve Saraqib yakınlarındaki 2 geçici konuşlanmaya saldırı düzenlemişti.
Erdoğan, Özgür Suriye Ordusu'nun harekete geçtiğini, rejime ait hava araçlarının hedef alınacağını kaydederek, sahadaki hareketliliğin başladığını duyurmuş oldu. Rejimin Türk askerine olası bir saldırısında ise 10 kat misliyle yanıt verileceğini ayrıca misillemenin İdlib bölgesiyle sınırla kalmayacağını da vurguladı. Bu sözlerle Erdoğan, Türkiye açısından düşman konumda görülen rejim güçlerinin Suriye'nin neresinde olursa olsun hedef alınabileceğini kayda geçirmiş oldu.
Suriye'de İdlib merkezli uzun vadeli ve kapsamlı bir sıcak çatışma alanına giren Türkiye, bu süreçte uluslararası desteği arkasına almaya çalışıyor.
Özellikle ABD ile temasları sıklaşması, Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump ile bu konuyu telefonda görüşmek istemesi İdlib ile ilgili olarak Washington-Ankara arasındaki görüş birliğine işaret ediyor.
ABD'nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey'in bu kritik süreçte Ankara'da gerçekleştirdiği temasların bundan sonraki süreçte İdlib konusunda atılacak adımları koordine etmeyi planladığı kaydediliyor.
Washington'dan son dönemde yapılan açıklamalar ve 12 Şubat günü Haseke bölgesinde rejim güçlerine karşı sınırlı da olsa bir harekat düzenlemesi dikkat çeken gelişmeler olarak görüldü.
Ancak diplomatik kaynaklar, ABD'nin İdlib'de askeri bir müdahalede bulunmasını zayıf bir olasılık olarak görüyorlar.
ABD'nin yanı sıra NATO ve önde gelen Avrupa ülkelerinden olabilecek destek de Ankara'nın radarında. Brüksel'e bulunan Savunma Bakanı Hulusi Akar, NATO'dan İdlib konusunda somut adım atmasını istedi.
Türkiye'nin NATO'nun henüz somut bir talepte bulunmadığı ancak gelişmelere göre hareket edeceği kaydediliyor.