Bu durumun depresyona yatkınlığı arttırdığını belirten Prof. Dr. Tufan Tarcan, "İdrar kaçırma sorunu yaşayan kişilerin sosyal hayatları, iş hayatları, arkadaş ilişkileri kısıtlanıyor ve hayat kalitesinin tüm alt bölümleri bu sorun nedeniyle etkileniyor. İdrar kaçırmaya bağlı olarak ortaya çıkan depresyon sorunu cinsellikten uzaklaşmaya ve cinsel ilişki sırasında idrar kaçırma korkusu yaşanmasına yol açarak cinsel hayatı kısıtlıyor" dedi.
İdrar kaçırma sorunu cinsel işlev bozukluklarına yol açtığı gibi sadece cinsel ilişki sırasında da idrar kaçırma sorunu yaşayan kişilerin az da olsa görüldüğünü belirten Prof. Dr. Tarcan, "Cinsel ilişki sırasında idrar kaçıran kişiler ikiye ayrılmaktadır. İlk olarak, günlük hayatında stres tipi veya aşırı aktif mesaneye bağlı olarak idrar kaçırma sorunu yaşayan kişiler cinsel ilişki sırasında da idrar kaçırma sorunuyla karşı karşıya kalabilirler. Bu grubun dışında, günlük hayatında idrar kaçırma sorunu yaşamayan ancak ilginç olarak sadece cinsel ilişki sırasında mesane kasının aşırı aktivitesinden kaynaklanan idrar kaçırma sorunu yaşayan hastalarımız da bulunmaktadır" dedi.
'İDRAR KAÇIRMA SORUNU ERKEKLERİN SOSYAL HAYATLARINI DAHA ÇOK ETKİLİYOR'
Erkeklerde idrar kaçırmanın nörolojik hastalıklar, prostat kanseri tedavisi sonrası bir komplikasyon olarak ya da uzun süre tedavi edilmemiş prostat tıkanıklığının bir komplikasyonu olarak ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Tarcan, "İdrar kaçırma sorunu erkeklerde daha az görülmektedir ancak hekime başvuru oranları daha yüksektir. Kadınlarda daha çok idrar kaçırma sorunu görülmesine rağmen doktora başvurma oranları erkeklere göre daha azdır. Çünkü kadınlar idrar kaçırma problemini yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak görmekte ve ayrıca hekime utanma duyguları nedeniyle bu sorunlarını daha az oranda ifade edebilmektedirler. Ancak idrar kaçırma sorunu yaşayan her iki taraf içinde erken tanı ve tedavi bir çok açıdan önemlidir" dedi.
'KADINLAR DOKTORLA PAYLAŞMIYOR'
Günümüzde kadın cinsel işlev bozukluklarının en az erkekteki cinsel problemler kadar sık görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Tarcan kadın cinsel işlev bozukluklarının bir tabu olmasından ve erkeklere göre daha karmaşık olmasından dolayı çok fazla araştırılmadığını söyledi.
Prof. Dr. Tarcan kadın cinselliği ile ilgili karşılaşılan sorunlar çeşitlidir ve temel olarak dört bölümde incelendiğini ifade etti:
Hipoaktif cinsel istek bozuklukları: Genel olarak cinsel isteksizlik olarak tanımlanabilir. Bazen cinsel yaşamın başlaması ile bazen de yıllar sonra bile ortaya çıkabilir. Başlıca nedenleri hormonal bozukluklar ya da psikolojik sebeplerdir. Tedavisi altta yatan nedene yönelik şekillenmektedir.
Cinsel uyarılma bozuklukları: Nedeni psikolojik olabileceği gibi hormonal bozukluklar, kalp-damar hastalıkları, nörolojik hastalıklar ya da diyabet gibi sistemik hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Cinsel doyum bozuklukları: Psikolojik ya da organik nedenlere bağlı olabilir. Çoğu zaman da diğer tip cinsel işlev bozukluklarının bir sonucu olarak karşımıza çıkar.
'HER NEDENE AYRI TEDAVİ'
Cinsel işlev bozukluğuna neden olan birçok faktör olduğunu da sözlerine ekleyen Kontinans Derneği Başkanı Prof. Dr. Tarcan her bir nedene göre ise ayrı tedavi yöntemi uygulandığını belirtti ve şunları söyledi:
"Çocukluk döneminde edinilen ve psikojenik ya da davranışsal nedenlerden kaynaklanan yanlış işeme alışkanlıkları ilerideki yaşamda cinsel işlev bozukluğuna ve daha ciddi mesane ve idrar kaçırma sorunlarına neden olabilir. Özellikle, çocukluk döneminde görülen seyrek idrar yapma ya da disfonksiyonel idrara çıkma gibi durumlarda adölesan ve erişkin döneminde idrar kaçırma ve vajinismus gibi cinsel işlev bozukluğu riski artmaktadır. Tüm bu patolojilerde ortak kesişme noktasının primer veya davranışsal nedenlerle sonradan kazanılan pelvik taban gevşeme bozukluğu olduğu öne sürülmüştür. Bu hastalarda kabızlık ve irritable bağırsak sendromu (İBS), interstisyel sistit/mesane ağrı sendromu da daha fazla görülmektedir."
Oldukça kafa karışıklığı yaşanan diğer bir durumun ise idrara çıkma bozuklukları ve idrar kaçırma ile birlikte görülebilen ama çoğunlukla çocuklara yanlış ve asıl neden olarak etiketlenen psikolojik sorunlar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarcan, "İdrar kaçırmanın çocuk ya da erişkinde sıkıntı yaratması çok doğaldır ve psikolojik etkilenme çoğunlukla sebep değil sonuçtur. Primer ürolojik değerlendirme bu hastalara temel yaklaşım olmalıdır. Ancak gerekli olgularda mutlaka multidisipliner yaklaşımla çocuk psikiyatrisine baş vurulmalıdır. Aksi takdirde uygulanacak yanlış tedaviler ve tanıda gecikme geriye dönüşümsüz böbrek ve mesane sorunlarına neden olabilmektedir. Özet olarak, erişkinlerde idrar kaçırma sorunu ve cinsel işlev bozukluğu arasında açık bir bağ bulunmaktadır. Birçok hastada çocukluk çağlarından kaynaklanan pelvik tabana ait sorunlar bu ilişkide ortak nokta olarak saptanmaktadır. İdrar kaçırmanın bu tür komplikasyonlarının engellenmesi doğru ve zamanında ürolojik tanı ve tedaviden geçmektedir" dedi.
Kaynak: DHA