Bilim dünyası hem artan nüfusun besin ihtiyacını karşılayacak kalıcı çözümler bulmak hem de doğal kaynakların verimli kullanılması ve tükenmemesi için yaptığı çalışmalara hız vermiş durumda. İğde ise her iki sorun için de çözüm kaynağı olma potansiyeline sahip bir bitki olarak bilim insanlarının ilgi alanına giriyor. Tekstil atıklarının su kaynaklarını kirletmesini engellemek için iğde çekirdeğinin kullanıldığı araştırmalar bunun en güzel örneği. Mis gibi kokusuyla baharın geldiğini müjdeleyen iğde, ülkemizde en çok İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da yetişen bir ağaç ve bu ağacın meyvesi. Yöresel olarak pisat, cışkan gibi isimlerle de bilinir. Kırmızıya çalan toprak renkli ince kabuğu ve ağızda eriyen etli meyvesiyle iğde, ülkemizde en çok yemiş olarak tüketilir. Oldukça dayanıklı bir orman ağacıdır ve her türlü toprakta, iklim şartında yetişebilir. Sadece ormanlık alanlarda, kırsal bölgelerde değil, şehirlerde de bulunur. Dünyada ise Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da yetişen çok sayıda iğde türleri bulunur.
Miktar: 100 gr
Kalori (kcal): 118
Yağ (gr): 7,1
Karbonhidrat (gr): 5,20
Protein (gr): 1,40
Genellikle çiçeklerinin güzelliği ve hoş kokusuyla bir süs bitkisi muamelesi gören iğdenin çok yaygın bir kullanımı olduğu söylenemez. Endüstriyel bir bitki olarak kimya, ilaç ve kozmetik sektöründe ise geniş bir kullanım alanına sahiptir. Ekşimsi, buruk bir tadı olan iğde özellikle C vitamini yönünden oldukça zengindir. Bunun yanı sıra A, B, E vitaminleri ile organik asitler, yağ asitleri, flavonoidler, glikozidler, uçucu yağlar ve tanen içerir. Havadan aldığı azotu köklerinde depolayabilme yeteneği sayesinde, en çorak topraklarda bile rahatlıkla, kendiliğinden yetişebilir. Erezyonla mücadele için yapılan ağaçlandırma çalışmalarında iğde ağacı çok kullanılır. Öteden beri iğde yaprağı ve meyvesi halk arasında birçok hastalığa iyi gelen geleneksel bir tedavi aracı olarak bilinir, meyvesi, yaprağı, çiçeği ve çekirdeği bu amaçla kullanılır. Bir endüstri ve peyzaj bitkisi olarak kullanılan iğdeye bir gıda ürünü olarak daha çok yöresel pazarlarda rastlanabilir.
İğde, içeriğinde bulunan başta C vitamini olmak üzere, hücre yenilenmesinde etkili vitaminler ve mineraller sayesinde vücudun direncini artırır. Vücudun kendi direnci, hastalıklarla mücadelede diğer bütün korunma ve tedavi yöntemlerinden daha etkilidir. İğdenin yapısında bulunan organik asitler, insan sağlığını tehdit eden bazı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar.
Hafif ve daha ağızdayken dağılan yapısıyla, mide bulantısını bastırır. Kabuğu soyularak yenirse, mide tarafından sindirilmesi daha kolay olur. Etli kısmı lifli yapısından ötürü mide suyunu emer ve bulantının geçmesine yardımcı olur. Potasyum eksikliğine bağlı bulantı ve kusma belirtilerini de ortadan kaldırır.
Çok zengin bir vitamin içeriğine sahip olan iğde, hücrelerin kendilerini yenilemesini hızlandırır. Bağışıklığı güçlendirdiği için kanserle mücadelede de etkin bir rol oynar. Bileşiğinde bulunan P vitamini (flavonoid) değerli bir antioksidandır. İçeriğindeki organik asitler sayesinde, metabolizmada doğal yollarla ortaya çıkan fakat zararlı etkileri olan mantar türü toksinlerin yine doğal yollarla vücuttan uzaklaştırılmasına yardım eder. Organik asitler aynı zamanda antibakteriyel etkiye sahiptir.
İğde çiçeklerinin kaynatılarak balla karıştırılmasıyla hazırlanan çayı, Anadolu'da yaygın olarak cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Bu konuda yeterince araştırma olmamakla birlikte, iğde çiçeklerinde bulunan uçucu yağların etkisi olduğu düşünülür. İğdenin çiçek, yaprak ya da dallarından çeşitli kimyasal yöntemlerle elde edilen bu uçucu yağlar, cildin su tutma kapasitesini artırarak cilde esneklik verir. Cildin yağ tabakasının bir bileşeni olan palmitoleik asit, iğdenin de bileşiminde bulunuyor. Bu yüzden cilt hücrelerinin yenilenmesinde ve yaraların iyileşmesinde de etkilidir.
İğdede oldukça yüksek oranda potasyum ve sodyum bulunur. Bu iki mineral, vücudun elektrolit dengesini gerçekleştirmeleri bakımından hayati bir öneme sahiptir. Bu denge sayesinde kaslar güçlenir ve bir çeşit kas olan kalp daha verimli çalışır.
Meyvelerin bile az şekerli olanlarını tercih etmek zorunda olan diyabet hastaları iğde şekeri yükseltir mi endişesine kapılabilirler. Fakat endişeye gerek yok, şeker hastaları için iğde doğru bir meyve tercihidir. Hatta son yıllarda yapılan araştırmalar, iğdenin içeriğinde bulunan flavonoidlerin, tip 2 diyabet riskini önemli ölçüde azalttığını da gösteriyor. Ara öğünlerde ya da tatlı ihtiyacı hissedilen anlarda bir avuç iğde yenilebilir.
Genel olarak iğdenin yaprak, çiçek, meyve, gövde ve çekirdekleri aynı özellikleri taşır. Şekli ve yapısı bakımından hurma çekirdeğine benzeyen iğde çekirdeklerinin, çiçekleriyle birlikte kaynatılması yaygın bir kullanım olarak görülür. Bu şekilde hazırlanan çay böbrek hastalıklarında kullanılır.
İğde yaprağı, çiçek ve meyvelerine göre çok daha uzun bir süre kullanılabilir olmasının dışında farklı bir faydaya sahip değildir. Kaynatarak çayı yapılır ya da ezilerek macun haline getirilir ve haricen kullanılır. Macun kıvamına getirilen iğde yaprakları, içeriğindeki tanen maddesi sayesinde kanamayı durdurmakta etkilidir.
Hiçbir besin tek başına zayıflatma etkisine sahip değildir. Kilo vermek ancak egzersizle desteklenen dengeli bir beslenme düzeniyle mümkün olabilir. Bu durumda iğde düşük kalorisi ve yağ oranı sayesinde gönül rahatlığıyla tüketilebilecek lezzetli bir atıştırmalık olarak diyet listelerinde yer alabilir. Ana öğünlerden sonra bastıran tatlı krizi de iğde ile çözülebilir.
Şehirlerde hava kirliliği ve egzoz gazlarının altında yetişen ve yıkanmaya pek de elverişli olmayan iğdeyi kabuğuyla yemek doğru olmaz. Ayrıca sindirimi nispeten zor olan kabuklar, hassas midelerde rahatsızlık yaratabilir. Sindirim sıkıntısı olmayan kişilerin, temizliğinden emin olunan iğdelerin kabuklarını yemesinde bir sakınca yoktur.