İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsanı Yardım Vakfı (İHH) Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sivil toplum kuruluşlarının (STK) çözüm sürecine dahil edilmesi gerektiğini ifade etti.Bir dizi programa katılmak üzere Elazığ’a gelen İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, çözüm süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde çözüm sürecinin dünü, bugünü ve yarını konusunda istişare yaptıklarını ve bu konu ile ilgili anket hazırladıklarını belirten Yıldırım, “Bugün doğu ve güneydoğu illerimizle beraber çözüm sürecinin dünü bugünü ve geleceği ile ilgili yapmış olduğumuz istişaremizi bitirdik. Önemli kararlar aldık. Bölgede arkadaşlarımız kendi illerindeki STK’larla görüştüler ve yine kanaat önderlerini ziyaret ettiler. Halkın nabzını tuttular ve oradan almış oldukları verileri buraya aktardılar. Bunun sonucunda güzel bir rapor çıkardık. Bu raporun tamamını birkaç gün sonra kamuoyuna paylaşacağız fakat burada önemli gördüğümüz ve toplantımızın sonucu açısından basınla da paylaşmak istediğimiz birkaç maddeyi açıklamak istiyoruz. Öncelikle çözüm süreci hükümeti de, PKK’yı da örgütün diğer kanatlarını ve diğer STK’ları da aşmıştır. Artık çözüm sürecine halk karar vermiştir. Çözüm sürecini isteyen halktır ve halk şu düşünceyi ortaya koymuştur. Eğer çözüm sürecine hükümet örgüt veya başka gruplar bir sekte vurursa halk bunun karşılığını ya sandıkta ya da gönlünden çıkararak verecektir. Çünkü halk barışı özlüyor, barışı istiyor. O nedenle bütün taraflara dillerine dikkat etmesi gerektiğini duyuruyorlar, çözüm sürecini de esir etmemeliler taraflar yani herhangi bir şeyde bak çözüm sürecini durdururum, bak bu konuda görüşmelerden çekilirim diyecek bütün söylemleri reddediyorlar. Bunun için de halkın istediği şunlardır. Diyorlar ki bölgede sadece hükümet ve örgütün görüşmesi yeterli değildir. Bunun dışında birçok STK, kanaat önderi var ve bunların görüşlerinin mutlaka alınması gerekir. Çözüm sürecini sadece iki tarafa indirgeyen bir dil gelecekteki Türk ve Kürt halkına büyük bir haksızlıktır. Çünkü Ortadoğu’daki oyunları bozacak olan bölgedeki Kürt Türk kardeşliğidir ve çözüm sürecinin de başarıya ulaşmasıdır. Yine İmralı’da olan bütün görüşmelerin şeffaf olması gerekmektedir. İmralı ile bugüne kadar ne görüşüldü, İmarı ile bugüne kadar bir sözleşme yapıldı mı? İmralı ile yapılan görüşmelerin içerisinde alınan kararlar yerine getirildi mi? Şimdi iki taraf arasında kalan, İmralı ve hükümet arasında kalan, yetkililer arasında kalan görüşmelerde isteyen taraf bu görüşmeleri manipüle edebilir. Oysa görüşmelerin asıl etkilenen tarafı halktır. Bölgedeki halktır. Bölgedeki halk barışın tadına varmıştır. Bu sebepten dolayı halk üçüncü bir göz olarak şeffaf olarak yapılan bu görüşmeleri bilmek istiyor ve bunun sonucunda da kim bu konuda haksızlık yapmışsa alınan kararlara uymamışsa manipüle etmişse bunu halk değerlendirecektir. Halkın değerlendirme mekanizmaları elbette vardır” şeklinde konuştu.“STK’LAR ÇÖZÜM SÜRECİNE DAHİL EDİLMELİ”Bölgedeki halkın ve STK’ların da sürece dahil edilmesi gerektiğini belirten Yıldırım, yaptıkları anketlerde çözüm sürecine STK ve kanaat önderlerinin dahil edilmesinin gerektiğinin ortaya çıktığını söyledi. Yıldırım, "Yine bu konudaki başka bir anlayış özellikle illerdeki kanaat önderlerinden ve sıradan kahvehanelerde oturan insanlardan gelen bir görüş de şudur ve çok önemlidir. İmralı ile olan görüşmelerin ikinci, üçüncü ağızdan yansıması doğru değil. Şu anda örgüt içerisinde üçüncü bir kuşak oluştu. Bu üçüncü kuşak direkt Abdullah Öcalan’ı dinliyor. İmralı’yı dinliyor. İkinci ve üçüncü kaynaklardan gelen bilgiler bu kuşağa aktarılırken değişebiliyor mu, değişiyor mu, iyi bir algı oluşturulabiliyor mu? Bu konularda bir farklılık olduğunu şuradan anlıyoruz; örgüt içerisinde bir birliğin olmaması, bir tarafın sokağa çıkarken daha dikkatli olun demesine rağmen bir tarafın sokakta şiddeti uygulaması demek ki burada bir farklılık var. Onun için bu İmralı ile üçüncü kuşak arasında direkt bir iletişim kanalı mutlaka açılması gerekmekte ve yine bizler STK’ların bu işe biraz aktif olarak katılması gerektiğine inanıyoruz. Bölgede özellikle teke indirilmiş bir tarafgirliğin sonucunda tekrar zorunlu bir iskanın başlatılacağını düşünüyoruz. Çünkü şuanda muhafazakar ve Müslüman tabandan ciddi manada baskılar sonucunda her ilden göçler var. Geçmişte Türkiye Cumhuriyeti bunu yaptı, şimdi de örgüt yapıyor. Bütün bunların da ortadan kalkması için yeniden göçlerin olmaması için tek muhatabın bir yer olmaması gerekiyor. Bütün STK‘ların, bütün grupların olması gerekiyor. Umarım her iki tarafta, bütün taraflar da dillerine dikkat eder. Kobani üzerinden olumsuz propagandalarla çözüm süreci sekteye uğratılmamalı. Çözüm süreci gerçekten Ortadoğu’daki tek başarılı süreç olabilir ancak sabırla çözüm sürecini bir tehdit unsuru olarak kullanmamakla bunu gerçekleştirebiliriz ve bizler de bu toplantıları devam ettireceğiz. İHH olarak üçüncü gözün bir parçası olarak bu görüşmeleri takip eden, çözüm süreci uygulayan her tarafı da devamlı irdeleyeceğiz ama bir konuda bizim de şüphemiz var. Henüz hiçbir STK toplumunun hiçbir kesimi hükümet çözüm sürecinden ne istiyor, PKK çözüm sürecinden ne istiyor, çözüm süreci denilen şey nedir, bunları bile öğrenmiş değiliz. Bütün bu süreçlerin tek tek çözümden istenenin, çözümden amaçlananın ne olduğu insanlara anlatılmalı” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz