Savaş çağ ya da millet fark etmeksizin beraberinde acı, üzüntü, ölüm, vahşet ve kaos getirir. Yüzyıllardır devam eden insanlık tarihi boyunca pek çok savaş yaşanmıştır. Bu savaşlar sırasında kuşkusuz en büyük darbeyi çocuklar ve onların dünyadan bi haber olan masum hayatları almıştır. Dünyanın birçok köşesinde savaşlardan kaçan küçücük çocukların yaşamlarını duymuşsunuzdur. Anne Frank’te bu çocuklardan bir tanesidir. Yıllar sonra günlüklerinin kitap olarak yayınlanmasıyla beraber Yahudi soykırımının sembol isimlerinden biri haline gelmiştir.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Almanyası, Yahudiler karşı sistematik ve tamamen planlı bir soykırım gerçekleştirdi. Köleleştirilen insanlar toplama kamplarına götürüldü ve kurtulamayan yaklaşık 6 milyon insan bu kamplarda hayatını kaybetti. O günlere ailesiyle birlikte yakından şahit olan ve yaşadıklarını günlüklüğüne yazan Anne Frank, 12 Haziran 1929 tarihinde Frankfurt’ta dünyaya geldi.
Bankacı olan babası Otto Frank’in bütün dünyayı saran ekonomik kriz nedeniyle işleri kötü gitti ve Nazilerin 1933’te iktidara gelmesiyle Frank ailesi için yolculuk başladı. Anne Frank ise ailesiyle birlikte 1933 yılında Amsterdam’a taşındı ancak Adolf Hitler’in Hollanda’ya girmesiyle beraber yine kısıtlamalarla karşılaştı. Ablası Margot’la Anne, yalnızca Yahudilerin eğitim aldığı bir okula gitti. Okuldaki tüm öğrenciler gibi ikinci sınıf insan muamelesi gördüler. Bir daha asla evlerine dönemeyeceklerini, büyük ihtimalle de öldürüleceklerini bile bile hayatlarına devam etmeye çalıştılar.
1942’nin Temmuz ayında hayatlarını kökten değiştirecek bir celp geldi: Anne’nin ablası Margot SS merkezine çağrıldı ve Yahudi olarak işaretlendi. Bütün kaos durumlarının başlangıcı aslında bu karar oldu. Bu kararla birlikte Frank ailesi baba Otto Frank’in ofisinde bulunan gizli bir bölmede yaşamaya başladı. Üstelik beraberlerinde bu zulümdan kaçmak isteyen dört kişi daha vardı. İki yıl boyunca bu gizli bölmede yaşam mücadelesi verdiler.
14 yaşında olan Anne Frank, ergenliğin getirdiği sorunlar ve savaş psikolojisi içerisinde yaşadığı bu gizli bölmede günlük tutmaya başladı. Hapis hayatı yaşadığı ‘gizli oda’sında Kitty adını verdiği günlüğüne her şeyi yazdı. İlk başlarda sadece normal bir hayatın penceresi olan bu günlükler sonrasında ise o dönemin belgesi haline geldi.
Kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından aile 4 Ağustos 1944 tarihinde ihbar edildi ve saklandıkları gizli bölme gestapolar tarafından basıldı. Tüm aile farklı toplama kamplarına gönderildi. SS subayları ve polis onları Polonya’daki Auschwitz toplama kampına gönderdi ancak Anne ve ablası Margot yaşları nedeniyle çalıştırılmak için Kuzey Almanya’daki Bergen-Belsen toplama kampına götürüldü.
Günlüğünde son anına kadar umudunu kaybetmediğini yazan Anne ve ablası Margot, toplama kampında yakalandıkları tifüs hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. Anneleri Edith de 1945 yılının Ocak ayında Auschwitz’te öldü. Baba Otto savaştan sağ kurtulduktan sonra eski sekreterinin kendisine ulaştırdığı Anne’nin günlüğüyle hayata tutundu.
Otto Frank kızının hatırasını tüm dünyaya duyurmak için harekete geçti. 1947 yılında 150 bin adet basılan kitap toplamda 70’ten fazla dile çevrildi.