Geliştirilmekte olan ilaçların bir kısmı klinik çalışma aşamasında bulunurken, bir kısmı da ruhsatlandırılma sürecinin sonuçlanmasını bekliyor. Bugün yeni ilaç geliştirmek için dünyada yılda yaklaşık 50 milyar dolar seviyesinde yatırım yapılıyor. Halen tüm dünyada araştırmacı ilaç firmalarının laboratuarlarında toplam 7000 molekül üzerinde çalışılıyor. Bununla birlikte genelde üzerinde uzun yıllar çalışılan binlerce molekülden sadece bir kaçı ilaç haline gelebiliyor. Yani, kaç tanesinin laboratuar ve klinik araştırma aşamalarından başarıyla geçerek hastalara sunulabileceği bilinmiyor.
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Genel Sekreteri Engin Güner, "Özellikle son yıllarda geliştirilen yeni ilaç ve aşılara erişim sayesinde, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ortalama yaşam süresinin uzamakta olduğunu" vurgulayarak şunları söyledi:
"Ancak bu yeni ilaçlara Türkiye'deki hastaların bir an önce kavuşabilmeleri büyük önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar Türk insanının, doğal olarak yeni ilaçlardan mümkün olduğu kadar çabuk yararlanmak istediğini ortaya koyuyor. Gerçekten de hastaların bu ilaçları kullanabilmek için uzun süre bekleme lüksleri bulunmuyor. AİFD olarak biz de yetkililerle birlikte bu konu da çaba harcıyor ve yeni ilaçlara erişimi kolaylaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz."
Geliştirilme aşamasında olan ilaçlar arasında osteoporoz ilaçları da yer alıyor.
Üzerinde çalışılan potansiyel yeni ilaçlar arasında 41 meme kanseri, 33 yumurtalık kanseri, 41 diyabet, 36 artrit, 23 depresyon, 21 Alzheimer, 20 osteoporoz ve 13 mültipl skleroz ilaç adayı bulunuyor. Bu potansiyel ilaçların eczane raflarına ulaşıp ulaşmayacaklarını ise klinik araştırmaların sonuçları belirleyecek.
Geliştirilmekte olan diğer ilaçların lupus hastalığı, sedef hastalığı, skleroderma hastalığı, rahim ağzı kanseri, göz tansiyonu, idrar kaçırma, üriner yol enfeksiyonları, astım, kronik bronşit, migren, kadın doğum rahatsızlıkları, osteoporoz, bunaltı, iritabl bağırsak sendromu ve sepsis gibi hastalıklar üzerinde etkili olması bekleniyor.
Hastalıkların çoğu geç teşhis ediliyor veya yeterince tedavi edilmiyor. Bu konuda en önemli örneklerden biri ise ağırlıklı olarak kadınları etkileyen osteoporoz.
Osteoporoz dünyada milyonlarca insanı tehdit ediyor
Osteoporoz hastalığı bugün dünyada milyonlarca insanı tehdit ediyor. En çok da kadınlarda görülüyor. Yaş ilerledikçe kemik yıkım hızı kemik yapım hızından daha fazla olduğu için kemik yoğunluğu ve kalitesi bozuluyor, bunun sonucunda sıklıkla omurga ve kalça kırıkları yaşamsal riskleri de beraberinde getirerek, ölümle ya da uzun süren sakatlıklarla sonuçlanan durumlar ortaya çıkıyor. Tedavisi çok pahalı ve zaman alan kırıkların oluşmadan tedavi edilerek Sosyal Güvenlik Kurumları'nın bu konudaki yükünü azaltması bekleniyor.
Türkiye'de 3 milyondan fazla kadının osteoporoz riski taşıdığı, ancak, günümüzde mevcut etkin ilaçlara rağmen, halen 5 kişiden ancak 1'inin bu uzun süreli ve kronik hastalık için tedavi gördüğü tahmin ediliyor. Yani yalnızca 300 bin hasta tedavi alabiliyor.
Yeni ilaçların geliştirilmesi ortalama 10-12 yıl sürüyor ve ar-ge maliyetleri yaklaşık olarak 880 milyon doları buluyor. İlaç olma potansiyeli tespit edilen bir molekülün, ilaç haline gelemeden araştırma sürecinden çekilme riski çok yüksek. Sonuçta geliştirilen binlerce molekül arasından yalnızca birkaçı hastalara ilaç olarak ulaşabiliyor. Bu da yapılan harcamaların ve uzun yıllar boyunca sarf edilen emeğin boşa gitmesi anlamına geliyor.
Ruhsatlandırmadaki engeller
Türkiye'de ruhsatlandırma süreci ortalama 18-24 ay sürebiliyor ve geri ödeme hasta fonlarında onaylanmadan önce inceleme için ek olarak yaklaşık 8 ay gerekiyor. Böylece yeni bir ilaca şu anda Türkiye'deki hastalar yaklaşık 3 yılda ulaşabiliyor.
Bu uygulamaların yetkililerin çabaları ile Avrupa Birliği (AB) uyum çalışmaları çerçevesinde en fazla 9 aya indirgenmesi bekleniyor.