İlaç israfı, yalnız bizim ülkemiz için değil, tüm dünya için en büyük problemlerden biri. Çünkü, bir tarafta her yıl milyonlarca insan yiyecek bulamadığı, ilaç alamadığı için hastalanır, sakat kalır veya ölürken, diğer tarafta ise milyonlarca insan gereksiz yere ilaç kullanmakta ve bu yüzden de milyarlarca dolar çöpe gitmekte. Cerrahpaşa Gögüs Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Mynet okurları için yazdı.
Her üretici malını daha çok satmak, daha çok kâr etmek ister; bu doğaldır. İlaç endüstrisinin de daha fazla ilaç satmak, daha fazla kâr etmek istemesine elbette sözümüz yok.
Ama, ilacın diğer ürünlere göre iki önemli farkı var:
Bir: İlaç, dozu, süresi, alınma şekli mutlaka doktor tarafından belirlenmesi gereken, ölüme kadar gidebilen yan etkileri olabilen ve bundan dolayı da mutlaka reçete ile satılması şart olan kimyasal bir maddedir.
İki: İlaç, kuru yemiş, gazoz, şampuan veya diş macunu… gibi, reklâmı yapılabilecek, tüketimi özendirilebilecek herhangi bir ürün değildir.
İLAÇ SATIŞINI ARTIRMANIN YOLLARI
İlaç endüstrisinin, satışların artırılmasında, gereksiz ve daha ucuz alternatifi olanlar yerine pahalı ilaçların kullandırılmasında en büyük yardımcıları doktorlardır. Firmalar, doktorlara ürünlerini tanıtmak ve benimsetmek için hiçbir ‘fedakârlıktan' kaçınmazlar.
Ancak, hemen belirtelim ki, ilaç endüstrisinin doktorları ‘kullanması' sadece bizim ülkemizle ilgili bir sorun olmayıp, en gelişmişinden ve zengininden…en fakir ve geri kalmışına kadar tüm dünyayı ilgilendiren ‘küresel bir problem' dir.
PROMOSYONDA SINIR YOK
Firmaların kendilerini ve ürünlerini tanıtmada kullandıkları en yaygın yol, çeşitli hediyeler, yani promosyonlardır. Bu, ilaç şirketlerinin ‘çay kaşığı ile verdiklerini kepçe ile almaları' üzerine kurulmuş bir sistemdir.
Önceden, promosyon denince üzerinde firmanın veya ilacının isminin yazılı olduğu tükenmez kalem, bloknot, anahtarlık… gibi ‘masum' hediyeler anlaşılırken, artık bilgisayardan cep telefonuna, klimadan buzdolabına… akla hayâle gelebilecek her türlü eşya promosyon olarak dağıtılabilmektedir.
Eğitim adı altında, doktorların ilaç firmaları tarafından yurt içi, yurt dışı kongre, seminer ve çeşitli toplantılara götürülmeleri de ilaç israfında çok önemli bir etkendir. En mütevazı kongrenin gidiş-geliş, yeme-içme-konaklama ve kongre kayıt ücretlerinin 1.000 dolardan aşağı olmadığını ve firmaların bu kadar parayı doktorların kara kaşı kara gözü için vermediklerini söylememe gerek yok sanırım.
Bu hediyelere ve toplantılara harcanan paraların ilaç fiyatına yansıması dışında, firmaya ‘gebe kalan doktorların' bunların pahalı ilaçlarını gerekli/gereksiz yazmaları da kaçınılmaz olmaktadır.
TIP DERGİLERİNE DİKKAT
Ben, bırakın halka yapılanı, doktorlara yönelik olanlar da dahil her türlü ilaç reklâmına karşıyım. Tıp dergilerinde bile ilaç reklâmı olmasını yanlış buluyorum, kabul edemiyorum.
Bir ilacın etkinliği, sağladığı yararlar, yan etkilerinin azlığı, güvenilirliği ve aynı amaç için kullanılan diğer ilaçlara karşı üstünlüğü… gibi özellikleri hekimlere sadece bilimsel araştırmalarla duyurulmalıdır. Bunun da aracı reklâm değil, tıp kitapları ve tıp dergileridir.
Ancak, burada bile çok uyanık olunması gerekir, çünkü doktorların eğitimlerinde ve kendilerini geliştirmede çok önemli yeri olan tıp dergilerinin ve bazı kitapların ilaç firmalarının desteği sayesinde çıktığı, birçok araştırmanın firmaların maddi katkısı ile gerçekleştiği ve araştırmaların elbette maniple edildiği de hiçbir zaman unutulmamalıdır.
SONUÇ
Promosyon ve bedava kongre davetleri dünya çapında ortadan kaldırılmadığı sürece gereksiz ilaç kullanımını ve ilaç israfını önlemek mümkün değildir.
Yazı: ahmetrasimk@mynet.com