Hürriyet gazetesi yazarı İlber Ortaylı'nın 'Erbil ve Kerkük Türklerini görmezden gelemeyiz' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
Kuzey Irak’taki referandum bitti. Hükümetimiz beklenen tepkiyi gösterdi. Esad Suriye’sinin referanduma tepkisi hiç de o kadar sert değil. Tabii İsrail için Arap olmayan her yeni ünitenin baş üstünde yeri var. Amerika Birleşik Devletleri referandum öncesi ihtiyatlı hareket edilmesini ve iki kere düşünülmesini söylediği halde referandum sonrası sıcak tepki göstermiyordu; akabinde bu referandumun meşruiyeti olmadığını Dışişleri Bakanı’nın ağzından bildirdi. Rusya Devlet Reisi Putin ise Ankara’ya geldi ve başkanlar düzeyinde yapılan görüşmeyle yeni düzeni tasvip etmediğini açıkladı. Kürdistan Özerk Yönetimi referandumun uygulanmasını erteleyebilir, İran gibi bir faktör de karşılarında ve tabii Arap dünyası da.
IRAK KÜRTLERİ TÜRKİYE’YE SEMPATİ DUYAR
Türkiye’nin en önemli sorunu Kerkük ve Erbil Türkleridir. Milyonun üzerindeki kitleyi kimse görmezlikten gelemez. Ayrıca bu halkın gözden çıkarılması da sorunu halletmez. Herkesin başını ağrıtacak bir kitledir, bir halk topluluğudur. Eğitimlidirler, üretkendirler ve Türk kimliğine sahip çıkma konusunda taviz vermezler. Bu taviz vermeme hali mutlaka sıcak bir çatışmaya dönüşecek değil; bazı ahvalde bu gibi unsurların devamlı bir huzursuzluk ve dengesizlik sorunu kaynağı olduğu açıktır. Kürt unsur ve diğerleri çok rahat edemeyeceklerini bilmelidir.
Aç kalma gibi bir söylem ortadaysa da Irak Kürtleri değişiyor, eğitimleri gelişiyor ve birkaç yıldır Irak’ta hayat da düzeldi. Onlar açısından dış dünya için baş aracı Türkiye’dir; zaten Irak’taki hayat ve o hayatı götüren bu ülkenin yöneticileri ve halkı da Türkiye’ye sempati duyarlar. İstanbul’u kültürel merkez gibi görürler.
Kuzey Irak’ın dört ülkeye dağılmış bir kavmin problemlerini üstlenmeye niyeti olmadığı açıktır. Ülkenin zenginliklerini o bölge için kullanmayı tercih ediyorlar. İrredantizm geniş Kürt coğrafyası için 19’uncu yüzyılın genç İtalya’sı veya Balkan uluslarının bazı hayalleri gibi değildir. Referandumu kabul etmez ve bazı tedbirleri uygulamaya girişirken bunu göz önüne almakta fayda vardır.
İran Kürtlerinin son zamanlarda merkezi devletle gerilime girdiği açık. Ama bu unsurun Kuzey Irak Kürtlüğüne meyil göstermesi ve işbirliğine girmesi beklenmemelidir. Unutmayalım karşımızda tarihi boyunca bir araya gelememiş, ayrı aşiretlerde, birbirinden farklılaşmış bölgelerde, ayrı devletlerin idaresinde yaşamış bir kavim var. Bu olayda Türkiye’nin katiyen vazgeçemeyeceği unsur açıktır; Erbil, Kerkük bölgesini MHP ile yalnız bırakmak kocaman bir toplum için akıllı ve onurlu davranış değildir.
BARZANİLER DIŞ POLİTİKA CAMBAZIDIR
Kuzey Irak’ın lideri Barzaniler etkili bir hanedandır. Baba Molla Mustafa Barzani, ABD ve Sovyetler’in Soğuk Savaş’ın en koyusunu yaşadıkları dönemde bile iki dünya arasında ipte oynamayı bilmişti. Barzanilerde babadan oğula belirgin bir dış politika ustalığı ve cambazlık geçer. Bunu birçok Ortadoğu liderinde görmek mümkün değildir.
Barzanilerin diğer ülkelerdeki Kürt topluluklarıyla hem ilişkisi vardı hem de yoktu. Bu aile sorun çıkaran bir kaynak değildi. Irak merkezli çatışma, dolayısıyla İsrail’le yakın bağlar içinde olduğu sır değil. Hatta eğitim aldığı, yardım gördüğü dahi söyleniyordu ama Irak’ın dışında birçok Arap ülkesiyle çatışmalı değil aksine nötr ilişkiler içinde olduğu biliniyor.
İran da Türkiye kadar Ortadoğu Kürt dünyasının karşısındaydı ama Kürtlerle en çok gerilim ve savaşmanın yükünü Türkiye çekti. Özal, Kuzey Irak’la yakın ilişkiler kurdu. Neye yaradığı tartışılır. Irak’ı işgal eden ABD ise bağımsızlık referandumuna gidemedi çünkü Talabani ile Barzani arasındaki denge yüzde 50’ler civarındaydı.