HABER

İleri evre akciğer kanserine multidisipliner umut ışığı

En sinsi kanser türlerinden biri olan akciğer kanseri Türkiye’de her yıl yaklaşık 160 bin kişiyi pençesine düşürüyor. Kansere bağlı ölümlerde ilk sırada yer alan bu kanser türüne multidisipliner tedavi umut ışığı oluyor.

İleri evre akciğer kanserine multidisipliner umut ışığı

Araştırmalar Dünya nüfusunun artışına ve nüfustaki yaşlanmaya bağlı olarak 2025 yılında 19,3 milyon yeni kanser vakası olacağını belirtiyor. Ülkemizde her yıl yaklaşık 160 bin yeni kanser tanısı konulduğuna dikkat çeken veriler, bu gidişle bu sayının 2023 yılında 400 binlere kadar çıkabileceği bildiriyor.

Yine araştırmalar akciğer kanserinin ülkemizde hem erkeklerde hem de kadınlarda damar hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olduğuna dikkat çekiyor. Başta sigara olmak üzere, genetik faktörler, yanlış beslenme, yaş faktörü ve bazı riskli meslek grupları akciğer kanserine davetiye çıkarıyor. Erken evrede cerrahi ile tedavisi mümkün olan akciğer kanseri sinsi ilerlediğinden ve genellikle ileri evrede belirti verdiğinden tanı aşamasında gecikmeler yaşanabiliyor. Bu da kanserin tedavi aşamasını sekteye uğratıyor. Ancak geliştirilen multidisipliner tedavi yaklaşımları uygun ileri evre akciğer kanseri hastalarına umut oluyor. Konu ile ilgili Şişli Kolan Hastanesi’nden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan önemli bilgiler paylaştı.

Ülkemizde erkeklerde en sık görülen kanser türü…

Akciğer kanserinin oluşumu ve yapısı ile ilgili bilgi veren Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Yengecin avını kıskacı ile kavrayıp yavaş yavaş yemesinden ilham alınarak; kelime anlamı yengeç olan kanser genellikle karsinojenlerin sinyal iletim yollarını bozması ile gerçekleşen, organizmanın kontrolü dışındaki hücre çoğalmasıdır. DNA yapısının bozulması ile başlayan çok basamaklı, genotoksik bir olaydır. Bütün kanser türlerinde ölümler, organizmanın sinyallerine cevap vermeyen tümöral dokunun kendisinden çok geliştirdiği metabolik değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Ülkemizde erkeklerde prostat kanserinden sonra en sık, kadınlarda ise 5’inci sırada görülen kanser tipidir.” dedi.

Sigara kullananlar kullanmayanlara oranla 30 kat daha fazla risk altındalar.

Akciğer kanserine neden olan etkenlere değinen Özkan Demirhan,” Akciğer kanserinin ülkemizde ve dünyada sıklığı giderek artmaktadır. Bu artışa etki eden en önemli faktörler ise sigara tüketiminin artması, sigaraya başlama yaşının düşmesidir. Sigara akciğer kanseri gelişiminden yüzde 85-90 oranında sorumludur. Dolayısı ile sigara içenler içmeyenlere oranla 30 kat daha fazla risk altındalar. Sigara kullanma süresi, başlama yaşı, içilen sigara tipi, günlük sayısı da bunları etkilemektedir. Sigara bırakıldıktan sonra 15-20 yıl içinde akciğer kanseri gelişme riski sigara içmeyen kişilere yakın düzeye inmektedir. Pasif sigara içiciliği de akciğer kanseri riskini iki kat artırmaktadır. Bu nedenle akciğer kanserini önlemede yapılması gereken en öncelikli şey tütün ve tütün ürünleri ile mücadeledir. Endüstriyel ve çevresel faktörlere maruziyetin artması, yaşlı nüfusun toplumdaki yüzdesinin artması da akciğer kanserini tetikleyen diğer nedenlerdir. Öte yandan gemi izolasyonu, otomotiv sanayi, asbest maruziyeti, eşlik eden diğer akciğer hastalıkları da riski arttırmaktadır. Özellikle kadınlarda meme kanseri ve lenfoma tedavisinde uygulanan radyoterapi sonrasında akciğer kanseri gelişme riski artmaktadır. Ayrıca radon gazı maruziyeti de riski artırmaktadır. Ailesinde birinci dereceden yakınlarda akciğer kanseri hikayesi olanların, normal kişilere göre akciğer kanserine yakalanma oranları da 2 kat artmaktadır. Birinci derece yakınlarında akciğer kanseri bulunan hiç sigara içmemiş kişilerde, akciğer kanseri gelişme riski ailesinde akciğer kanseri bulunmayan kişilere göre 2.7 kat artmaktadır. Antioksidanlaran zengin besin tüketmek kanser gelişimini önleme açısından önem arz eder. Beta karoten / retinol A vitamininden fakir beslenme akciğer kanseri gelişimini artırırken özellikle yeşil çay gibi antioksidan tüketimi akciğer kanseri gelişimini azaltmaktadır. Ateşte kızartılan etlerin kanserojen, haşlamanın ise nonkanserojen olduğu da belirtilmektedir. Yaş da akciğer kanserini etkileyen bir diğer etken. Yaşla beraber akciğer kanseri gelişimi riski artmaktadır, genç erişkinlerde daha az sıklıkta görülürken 60-70’li yaşlarda risk en üst seviyeye ulaşmakta yapmakla beraber bu kişilerde genellikle aile öyküsü de görülmektedir. Ülkemizde ortalama görülme yaşı 60 yaş civarıdır, 40 yaş altında nadir de olsa görülmektedir.” şeklinde konuştu.

Uygun hastalarda multidisipliner yaklaşım başarılı sonuçlar veriyor

İleri evre akciğer kanserinde uygulanan güncel tedavi yöntemlerine değinen Demirhan,” İleri evre akciğer kanseri 3’üncü ve 4’üncü evre değimiz evrelerdir. Evre 3 hastalık lokal ileri dediğimiz, kanserin olduğu yerden biraz daha komşu dokulara girmiş ve lenf nodlarını tutmuş halidir. Evre 4 ise uzak organ metastazı yapmış kemik, karşı akciğer, böbrek üstü bezleri, beyin ve karaciğere metastaz yapmış halidir. Bu belirtilen bölgeler akciğer kanserinin en sık yayılım yaptığı yerlerdir. Hastaya böyle bir tanı konduğunda izlenecek tedavi yolu şöyledir. Eğer 3’üncü ve 4’üncü evre tespit edilmişse burada hücre tipi çok önemlidir. Hücre tipinde adenokersinom dediğimiz hücre tipi çıkmışsa bunlarda bazı genetik testler yapılarak hedefe yönelik tedaviler yapılabilir. Adenokarsinom’da genetik testler yapıldıktan sonra yapılan tedaviler nokta atışlı tedavilerdir. Kemoterapi alınabiliyor ve yerine göre örneğin beyinde metastaz varsa radyoterapi uygulanabiliyor veya göğüs kafesi içinde radyoterapi uygulanarak akciğer kanseri evresi otomatik olarak gerileyebiliyor. Yine lenf bezinden dolayı evre 3’e girmiş bir kanserde tedaviden sonra özellikle bir lenf bezi tutulumu varsa orada onun yeniden evrelenerek evvelden tümörün olduğu yerin kemoterapi ya da radyoterapiden sonra yok olduğunu görebiliyoruz. O zaman ameliyat şansımız doğuyor. Ama bir istasyon olduğu zaman cerrahi şansımız yüksek. Eğer bir istasyondan fazla tutulum varsa başarı şansı düşüktür cerrahi gündeme gelmez. Tüm bu tetkikler dikkatle ve titizlikle incelendikten sonra hastanın durumu uygunsa multidisipliner bir yaklaşımla tedavi planlanır.” İfadelerini kullandı.

Hastalık yok hasta var, moral ve motivasyon her zaman çok yüksek olmalı

Hastalığın ve tedavinin seyrinde moral ve motivasyonun büyük önem taşıdığına dikkat çeken Özkan Demirhan,” İleri evre akciğer kanseri vakalarında gerileme olduğunu gözlemliyoruz ancak hastalık yok hasta var mantığını unutmamak gerekir. Tümör de insanlar gibidir. Aynı kanser türü farklı insanlarda farklı seyir gösterebilir. Kimisi çok saldırgan ve agresif seyrederken kimisi de çok yavaş ve stabil seyreder. O yüzden tedaviden hiçbir zaman vazgeçmemek lazım, şansım yok diye düşünüp moral bozmamak lazım. İnsanların direnmesi gerekir bu hastalığa“ şeklinde bilgi verdi.

En Çok Aranan Haberler