Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen "İnsan Hakları Eğitim Programı"nda yaptığı konuşmada, Batılı insan hakları paradigmasının çöktüğü bir dönemde, bu programı özgür bir arayış ve bilinçlenme imkanı olarak değerlendirdiğini söyledi.
Batılı insan hakları paradigmasının, en başından itibaren Batı dünya hegemonyasını meşrulaştırmak için kurulduğunu ve kullanıldığını belirten Altun, bu paradigmanın son 30 yılda nasıl çöktüğünü, Afganistan'da, Irak'ta ve Gazze'de gördüklerini kaydetti.
Zor bir dönemde, çetin bir coğrafyada yaşandığını, krizlerle, belirsizliklerle, çelişkilerle dolu bir dönemin tecrübe edildiğini anlatan Altun, bu zor dönemde, bugün yaşanılan dünyanın en temel sorununun "adalet" olduğunu aktardı.
Adaletsizlikle mücadelenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi hareketinin temel bir meselesi olduğunu dile getiren Altun, Erdoğan'ın şimdi ise bu mücadeleyi küresel alanda, dünya sistemi için verdiğini ifade etti.
Karşı karşıya kalınan küresel adaletsizliğin kaynağında, Batılı sömürge düzeni ve yine bu sömürge düzenini pekiştiren, tahkim eden "Batıcı bağımlılık sistemi" olduğunu kaydeden Altun, bugün bu adaletsizlik üreten küresel sistemin, birçok risk ve krizle karşı karşıya olduğunu aktardı.
Savaşlar, ekonomik krizler, salgınlar, afetler, göçler, terörizm, ırkçılık gibi birçok sorun ve meydan okumanın, dünyadaki zulüm politikalarını derinleştirdiğini söyleyen Fahrettin Altun, "Eğer adalet yoksa hak yoktur. Adaletsizlik varsa hak yoktur, insan hakkı hiç yoktur. Savaş açmamız gereken, mücadele etmemiz gereken tam da bu adaletsizliktir." dedi.
Bugün küresel alanda yaşanan "adalet krizi"ne eşlik eden "hakikat krizi"nin yaşandığını, bu iki krizin, insan haklarının önünde duran iki büyük düşman olduğunu belirten Fahrettin Altun, hakikatin en asli bileşeninin doğru bilgi olduğuna işaret etti.
Medyanın bu süreçte, tarihsel ve güncel olarak nerede durduğunun sorulması gerektiğine işaret eden Fahrettin Altun, medyanın, toplumun, kamunun çıkarını savunan bir dördüncü kuvvet ve siyaset üstü bir mekanizma olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, süreçte medyanın, bireylere sağlıklı bir enformasyon akışı sağlayamadığını, hakiki iletişim için bir zemin teşkil etmediğini kaydetti.
Altun, bugün yaşanılan çağda, küresel medya şirketlerinin, sosyal medya platformlarının, küresel iletişim akışına ideolojik bir çerçevede yön vermeye başladıklarını, tahrif edilmiş bilgileri yaydıklarını, sistematik dezenformasyon ürettiklerini, bütün bunların başlı başına insan hakları ihlalleri olduğunu vurguladı.
İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:
"Karşımızda bir dijital faşizm rejimi ve bu dijital faşizm rejimini ayakta tutmaya çalışan dijital diktatörler var. Karşımızdakini çok iyi bilmeli ve tanımalıyız. Bunların en temel iktidar stratejisi ise gündelik hayatlarımızı kolonileştirmek, sömürge altına almak. Bu hedefe ulaşmak için, bu yapılan yapay, aşırı tüketim kültürünü özendirmeye çalışmakta, insanları uyuşturan dijital bağımlılık sistemini ayakta tutmak için çabalamakta, gizli sansür ve örtülü özendirme yöntemleriyle siyasal davranış değişikliklerini medyana getirmeye çalışmaktadırlar. Bütün bu süreçlerde elbette devletlerin ve özellikle Batı dışı devletlerin denetim, düzenleme ve hukuki müdahalelerinden kendilerini muaf tutmaya çalışmaktadırlar. Kendilerini hukukun üstünde konumlandırıp hesap vermek istememektedirler."
İngiltere'de yaşanan olayların yakından takip edildiğini ve İngiltere Başbakanı'nın bu olaylar üzerine dün sosyal medya platformlarına bir çağrı yaparak, "İki büyük sosyal medya şirketine ve yönetenlere sesleniyorum, şiddet olayları internet ortamında görülmektedir, bu bir suçtur ve sizin platformlarınızda yapılıyor. Hukuk her yerde geçerli olmalıdır." diye seslendiğini aktaran Altun, şöyle konuştu:
"Biz de İngiltere Başbakanı'nın söylediğini söylüyoruz. Herhangi bir şekilde internet ortamında suçun teşvik edilmesini doğru bulmuyoruz. Hukuk her yerde geçerli olmalı diyoruz. Esas itibarıyla bu şirketler, İngiltere Başbakanı böyle söylese de Batılı devletler için ayrı, Batılı olmayan devletler için ayrı bir tutum takınıyorlar. Sosyal medya şirketlerinin ilişkilerinde özenli davrandıkları Batılı devletler dahi bir regülasyon ihtiyacından bahsediyorlar. Bu şirketler çoğunlukla Amerikan, Alman, Fransız yasalarına saygı duyarken, örneğin Türkiye Cumhuriyeti yasalarına saygı duymuyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti egemen bir devlet olarak, bağımsız devlet olarak elbette bunu kabul etmez, edemez. Biz bunu her zaman söylüyoruz. Nasıl ki Mavi Vatan'da, Gök Vatan'da varlık gösteriyor, egemen haklarımıza sahip çıkıyorsak, aynı şekilde siber vatanda da haklarımıza, egemenliğimize sahip çıkmak zorundayız.
Bizim bu sosyal medya platformlarından beklentimiz çok açıktır. 'Hukukumuza, egemen haklarımıza, vatandaşlarımızın ifade özgürlüğüne saygı duyun. Terörizme, örgütlü suçlara, yasal olmayan faaliyetlere zemin hazırlamayın. Türk yargısıyla, emniyetiyle, kurumlarıyla işbirliği yapın.' Devletimiz bu mücadeleyi kamu çıkarı için, vatandaşının hak ve özgürlükleri için vermektedir. Bu mücadeleyi verirken popülizm namına somut verilerle bağdaşmayan yorumlar yaparak, açıkça yalan söyleyerek, bizleri hedef alanları da maşeri vicdanın insafına bırakıyorum. Peki ne yapmalıyız? Doğru bilgi, hakikat, temiz iletişim için mücadele etmeliyiz, savaşmalıyız."
Fahrettin Altun, Anayasa Mahkemesinin bir kararı üzerinden Dezenformasyonla Mücadele Merkezine ilişkin son günlerde bazı manipülasyonlar üretildiğini de belirtti.
Anayasa Mahkemesinin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının kuruluş kararnamesi olan 14 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin bazı maddelerini iptal ettiğini hatırlatan Altun, Mahkemenin, "Düzenlemelerin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile değil, kanunla yapılması" gerektiğini söylediğini ve 9 ay süre verdiğini aktardı.
"Bilgi Teknolojileri Kurumunun, Instagram'a erişim engeli kararı alması sonrasında Anayasa Mahkemesinin bu kararı aldığı" yalanının devreye sokulduğunu söyleyen Altun, Anayasa Mahkemesinin bu kararının Instagram kararı öncesi alındığını ve Resmi Gazete'de yayımlandığını hatırlattı. Altun, "Burada apaçık bir anakronizm var. Maddi, somut olarak gösterebilecek bir gerçek var." dedi.
Devleti, kuralları ve kurumları tanımayanların bu süreçte bu yalana kanabileceklerini söyleyen Fahrettin Altun, ancak siyaset yapan, medyada kendisini kanaat önderi gibi gösteren insanların bu kadar açıkça çürütülebilecek bir yalanı dolaşıma sokmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Anayasa Mahkemesinin aldığı kararla "Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin kapanacağı ve yasal dayanağının kalmayacağı" yönünde yalanların da gündeme getirildiğini aktaran Altun, "Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Dezenformasyonla Mücadele Merkezimizin yaptıklarıyla gurur duyuyoruz." diye konuştu.
Dijital medya okur yazarlığı kültürü ve bu kültürün yaygınlaşmasının önemine vurgu yapan Altun, kendilerinin bu doğrultuda eğitim materyalleri ürettiğini ve kamuoyunda bir farkındalık oluşturmaya çalıştıklarını dile getirdi. Fahrettin Altun, şunları söyledi:
"Yerli ve milli medya kuruluşlarımız nasıl bu süreçte ortaya çıkmışsa, nasıl markalar üretilmişse benzerinin de dijital alanda, dijital medya alanında üretilmesi gerekiyor. Konvansiyonel medya şirketlerinin sahiplerine seslenmek istiyorum, 'Gelin, yeni medyaya, dijital medyaya çok daha fazla yatırım yapın.' Sadece içerik üretiminden bahsetmiyorum. Yerli-milli sosyal medya platformlarının inşasından bahsediyorum. Karşımızdaki sosyal medya platformları özel şirket hüviyetinde olan kurumlardır. Bunlar bu alana yatırım yaptıktan sonra kendilerine geniş bir alan buldular ve bugün itibarıyla küresel alanda ne yazık ki adaletsizliği ve hakikat krizini derinleştirdiler. Buna karşı bizim yerli ve milli sosyal medya platformlarını üretmemiz gerekiyor. Bu noktada özel sektörümüze gerçekten çok ciddi bir rol düşüyor. Dizi sektörümüzün dünyadaki başarısı ortada. Türk şirketlerinin dünyadaki başarısı ortada. Yeter ki biz buna inanalım. Kendimize güvenelim. Biz de kurum olarak elimizden gelen bütün kolaylaştırıcılığı bu süreçte sağlamaya hazırız."
Altun, iletişim, düşünce, ifade özgürlüğü ile haber ve bilgi almanın en temel insan hakkı olduğunu vurgulayarak, "Biz özgürlüklerden yanayız fakat özgürlük adı altında vatandaşımızın hakkının, hukukunun yenmesine müsaade edemeyiz. Vatandaşlarımızın bu hakkını sağlıklı şekilde kullanabilmelerinin yolu da hep beraber vereceğimiz adalet ve hakikat mücadelesinden geçiyor. Biz bu mücadeleyi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde vermeye devam edeceğiz." dedi.
Fahrettin Altun'a konuşmasının ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Yalçın tarafından hediye takdim edildi.
Copyright © MYNET A.Ş. Telif Hakları MYNET A.Ş.'ye Aittir.