Türk halkı bu teknolojinin kendi üzerinde denenmesine yüksek oranda gönüllü değil. Her 5 kişiden 1’iyse yapay zekanın insanlığın sonunu getireceğini düşünüyor. Ve katılımcıların yüzde 80’i yapay zeka ve tüm biyoteknoloji ürün ve hizmetleri için hukuki düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyor.
Elon Musk’ın insan beynine çip yerleştirmek üzere çalıştığı Neuralink projesini tanıtmasıyla tüm dünyada gündem değişti. Bu zamana kadar dizi ve film senaryolarında izlediğimiz kitaplarda okuduğumuz, insan beynine çip takılması çip teknolojisinin hayata geçme olasılığı tüm insanlığa, teknoloji-insanlık ilişkisinin seyrine ilişkin sorular sordurmaya başladı. Bilinmezlikler ve endişelerin yanında umut da doğuran Neuralink projesinin Türkiye’de nasıl algılandığına dair ilginç bir araştırma yayınlandı.
Araştırma 9-14 Eylül 2020 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Araştırmaya Türkiye temsili, A-B-C1-C2-D sosyo-ekonomik segmente mensup 2.873 kişi katıldı.
Araştırmada öncelikle Neuralink projesinden haberdarlık durumu sorgulandı. Buna göre katılımcıların yüzde 74’ü Neuralink projesini duyduğunu, yüzde 26’sı ise haberdar olmadığını belirtti.
Elon Musk’ın bilimde çığır açacak bir teknoloji olarak görülen, insan beyniyle bilgisayarı birbirine bağlayan ve tek potada birleştiren Neuralink çip teknolojisi projesine tüm dünya genelinde en önemli tepkiler heyecan, umut ve endişe olarak ortaya çıkmıştı. Araştırmada da Türkiye’de yaşayan geniş bir sosyo ekonomik gruba dahil farklı kesimlerin tepkileri ölçülmüş durumda.
Buna göre katılımcıların yüzde 57’si Neuralink projesiyle beynin karmaşık yapısının deşifre edebileceğini düşünüyor. Projeyi destekleme konusunda daha geri planda kalan kadın katılımcıların beynin deşifre edilebileceğine ilişkin endişelerinin erkek katılımcılara oranla daha yüksek olduğu gözlendi.
Bu teknolojinin katılımcılar nezdinde neler hissettirdikleri sorgulandığında da heyecan ve endişe başa baş noktada yer aldı. Yani Neuralink projesi hem heyecanlandırıyor hem endişelendiriyor. Katılımcıların yüzde 45’i bu projenin kendilerini heyecanlandığını, yüzde 43’üyse endişelendirdiğini ifade etti. Hiçbir şey hissetmediğini belirtenlerin oranıysa yüzde 12’de kaldı.
İnsan beyninin şifrelerinin çözülerek çeşitli hastalıklara beyne çip yerleştirilmesi teknolojisiyle tedavi edici olma ihtimali katılımcıların projeden heyecan duymasının en önemli nedeni. Projenin heyecanlandırdığı katılımcılara nedenleri sorulduğunda katılımcıların yüzde 65’i sağlık ve tıp teknolojilerinde kullanılacak olmasından, yüzde 59’u engellilerin hayatını büyük çapta değiştirebilme ihtimalinden, yüzde 50’si her alanda öğrenme becerilerinin artacağından ve yüzde 31’i ise insanların düşüncelerini okuyabilmenin artık mümkün olabileceğinden dolayı heyecanlı olduklarını dile getirdi.
Öte yandan projeye dair çok büyük endişe kaynakları da var. Projenin endişelendirdiği katılımcılara nedenleri sorulduğundaysa katılımcıların yüzde 60’ı düşüncelerini kimsenin okumasını istemediklerini çünkü bu durumda kendilerini güvende hissedemeyeceklerini belirtti. Yüzde 58’i hükümetlerin halkların beynini kendi istedikleri gibi yönlendireceklerini düşünmelerinden, yüzde 50’si kişisel verilerinin güvende olacağına inanmamalarından, yüzde 47’si ise siber korsanların pek çok amaç için beyinlerini ele geçirip kötüye kullanabilme ihtimalinin olduğunu düşündükleri için Neuralink ve benzeri teknolojilerin kendilerini endişelendirdiğini ifade etti.
Neuralink projesi hayata geçerse Alzheimer, otizm ve felç gibi birçok hastalığa çare bulunabileceği en önemli umut kaynağı. Daha şimdiden Amerika’da uygulamalar için gönüllüler bulunduğu biliniyor. Peki Türkiye’den beynine çip takılması için gönüllü çıkar mı?
Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 77’si Neuralink projesinin insanlar üzerinde denenmeye başlandığında kendilerinin gönüllüler arasında yer almayacaklarını söyledi. Beyne takılacak bu çip sayesinde sağlıkla ilgili çığır açan gelişmeler olabilmesi durumunda katılımcıların yüzde 30’u izin vereceğini, yüzde 47’si bu teknolojinin üzerlerinde uygulanmasına hiçbir koşulda izin vermeyeceğini, yüzde 23’ü ise kararsız kaldıklarını belirtti. Yani katılımcıların yüzde 77'si beyin çipi taktırmayı şimdilik düşünmüyor.
Yapay zeka, giyilebilir teknoloji, biyoteknoloji insanlığın geleceğinde bugünkünden çok daha fazla yer edinecek. Araştırmada Türkiye'deki insanlara bu teknolojiler hakkında ne kadar fikir sahibi olduğu ve ne talep ettikleri de soruldu.
Araştırmaya katılanların yüzde 37’si yapay zeka kullanılan, deri altı/ giyilebilir çip teknolojileriyle ilgili bilgi sahibi olduklarını belirtiyor. Katılımcıların yüzde 48’i bu teknolojilerle beyinlerine çip yerleştirilirse bugünkünden daha sağlıklı, daha mutlu, daha başarılı ve daha güvende olmayacaklarını, yüzde 22’si bugünkünden daha sağlıklı, daha mutlu, daha başarılı ve daha güvende olacaklarını yüzde yüzde 30’u da bu konuda herhangi bir fikri olmadığını belirtti.
Önümüzdeki 10 yıl içinde yapay zekanın insan üzerindeki etkileri hakkında fikirleri sorulduğunda katılımcıların yüzde 54’ü insanlık için birçok avantaj sağlarken fiziksel ve zihinsel zararı olacağını ve kişisel haklara zarar vereceğini düşündüklerini ifade etti. Katılımcıların yüzde 26’sıysa yapay zeka teknolojilerinin insanlığı geliştireceğine ve her alanda avantaj sağlayacağını belirtti. Her 5 kişiden 1’i ise yapay zekanın insanlığın sonunu getireceğini inandığını söyledi.
Bir diğer endişe faktörü bu gelecek teknolojilerinin hükümetler tarafından zorla uygulatılmak istenebileceği konusu. Araştırmaya katılanların yüzde 31’i yapay zeka kullanılan, deri altı/ giyilebilir çip teknolojilerinin yakın zamanda insanlara zorunlu olarak uygulatılmak isteneceğini düşündüğünü ifade etti. Yüzde 46’sıysa bu konuda bir zorunluluk olmayacağını, yüzde 23’ü ise konu hakkında fikir sahibi olmadıklarını belirtti.
Sonuç olarak büyük bir uzlaşmayla araştırmaya katılan her 10 kişiden 8’i biyoteknoloji, giyilebilir teknolojiler, deri altına çip uygulamaları ve yapay zeka gibi teknolojiler konusunda hukuki düzenleme yapılması gerektiğini ifade etti. Katılımcıların yüzde 77’si beyne ve vücuda yerleştirilecek çiplerle kişisel verilerinin güvende kalabileceğine inanmadıklarını belirtti.