Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin İran'ın nükleer programı meselesine diplomatik yollarla çözüm bulunmasından yana olduğunu belirterek, "İran'ın nükleer programına ilişkin çözümün uluslararası toplumun kaygılarını dikkate alan aynı zamanda İran'ın nükleer silahları yayılmasının önlenmesi antlaşması çerçevesindeki meşru haklarını gözetecek bir içerik taşımasını arzu ediyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ikili görüşmelerinin ardından ortak bir basın toplantısı düzenledi. Turizm, güvenlik, ulaşım ve kütüphaneler konusunda ilgili bakanların karşılıklı antlaşma imzaladıkları toplantıda ilk sözü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül aldı.
Türkler ve İranlıların iki büyük kardeş millet olduğunu söyleyen Abdullah Gül, bu iki büyük milletin kurduğu uygarlıkların da tarih boyunca etkileşim içinde olduğunu ifade etti. Yaklaşık 400 yıldır komşuluk ilişkilerinin muhafaza edildiği İran'a büyük önem verdiklerinin altını çizen Gül, "Konuğumuz Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmelerimizde ilişkilerimizi içişlerine karışmama, karşılıklı saygı, iyi komşuluk ve güvenlik işbirliği zemininde her iki ülkeye katkı sağlayacak şekilde sürdürme arzumuzu teyit ettik. Görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizde sağlanan genel ilerlemeden duyduğumuz memnuniyeti kaydettik. Bu yıl sonu itibariyle 10 milyar dolara yaklaşması muhtemel toplam ticaret hacmimizi en kısa sürede 20 milyar dolara çıkarılması hedefini koyduk" dedi.
Elektrik, petrol ve doğalgaz gibi enerji alanlarında da iki ülkenin karşılıklı sağlayabileceği faydaları ele aldıklarını ifade eden Gül, şunları söyledi:
"Bu çerçevede İran'dan halen ithal ettiğimiz doğalgazda kış aylarında görülebilen kesintilerin önüne geçilmesi için alınabilecek tedbirlere değindik ve bu konuda ilgili kurumların ortaklaşa çözüm arayışına girebilmesi konusunda mutabık kaldık. Görüşmelerimiz sırasında uyuşturucu kaçakçığı, terörizm ve örgütlü suçlarla mücadele alanındaki ikili işbirliğimize verdiğimiz öneme de değinerek bu anlamdaki işbirliğimizi bir temele oturtmaya karar verdik. Temaslarımız sırasında ayrıca iki ülke arasındaki kültür anlaşmasının imzalanmasını 50. yıldönümüne denk gelen 2009 yılının karşılıklı olarak 'Türkiye-İran Kültür Yılı' olarak kutlanması konusunda mutabık kaldık."
"TÜRKİYE, İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI MESELESİNE DİPLOMATİK YOLLARLA ÇÖZÜM BULUNMASINDAN YANADIR"
Görüşmede İran'ın nükleer programına ilişkin hususları da ele aldıklarını anlatan Gül, "Türkiye, İran'ın nükleer programı meselesine diplomatik yollarla çözüm bulunmasından yanadır. Bu çerçeve 6 ülkenin sunduğu kapsamlı bir teşvik paketi ile çözüm için yeni bir fırsat penceresi açan görüşme süreci başlamıştır. Bu sürecin tüm ilgili tarafların ortaya koyacakları yapıcı ve sorumlu bir irade ve iyi niyet çerçevesinde devam etmesini ve kısa sürede olumlu bir sonuca ulaşmasını arzu etmektedir. İran'ın nükleer programına ilişkin çözümün uluslararası toplumun kaygılarını dikkate alan aynı zamanda İran'ın nükleer silahların yayılmasının önlenmesi antlaşması çerçevesindeki meşruu haklarını gözetecek bir içerik taşımasını arzu ediyoruz. Malumunuz olduğu üzere diplomatik süreci teşvik amacıyla geçen sene Ankara'da doktor solana ile İranlı muhatabı arasındaki görüşmelerden birine de ev sahipliği yapmıştık. Türkiye'nin katkı sağlayama geçmişte olduğu gibi bugün de hazır olduğunu ifade ettik" şeklinde konuştu.
Gürcistan'da yaşanan endişe verici gelişmeleri de konuştuklarını belirten Gül, Güney Kafkaslarda barış istikrar ve refah ortamının egemen kılınmasının Türkiye'nin dış politik hedefleri arasında öncelikli yer işgal ettiğini kaydetti. Bölgedeki kriz ve donmuş ihtilafların bölge ülkelerinin egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüklerine saygı temelinde barışçıl yollardan çözümünü desteklediğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, Gürcistan'ın Osetya özerk bölgesinde başlayan çatışmalardan duyduğu üzüntüyü Ahmedinejad'a da aktardığını ifade etti.
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise, İran ve Türkiye'nin bölgede iki büyük ve güçlü ülke olduğunu hatırlatarak, "İlişkilerimiz derin, kalıcı ve gelişmekte olan ilişkilerdir. Dost ülke Türkiye ile olan ilişkilerimizi geliştirme konusunda hiçbir kısıtlamamız söz konusu değildir. Bu ilişkileri mümkün olduğu düzeyde geliştirmeyi öngörüyoruz" dedi.
Türkiye ile ticaret hacmini yakın zamanda 20 milyar dolar seviyesine çıkarmayı hedeflediklerini belirten Ahmedinejad, birçok konuda ortak mutabakat sağlandığını ifade etti. Ahmedinejad, Irak'taki siyasi süreci de desteklediklerini söyleyerek, "En kısa sürede Irak'taki yasal hükümetin bütün konuları ele alarak Irak'ı idare etme düzeyine gelmesini temenni ediyoruz. Irak'ın işgal altında olduğu bir koşulda bu ülkeyi gelecekte gerginliğe itecek hususlar dayatılmamalı diye düşünüyoruz. Son olarak bölgenizde yaşanan gerginlikler konusunda diyalog yoluyla bir uzlaşma yolu bulunmasına olan inancımızı dile getirdik. İran'ın nükleer programı ile ilgili olarak da ben Türkiye'deki aziz kardeşlerimizin özellikle de sayın Cumhurbaşkanı'nın İran'ın yasal haklarını savunmaları nedeniyle şükranlarımı sunuyorum. Bizim düşüncemize göre de diyalog en iyi yol ve onun için de her zaman hazır olduğumuz dile getirdik. Yasalara bağlılık ve diyalog, sorunları aşılması için en iyi yoldur. Biz kendi haklarımızı korumak suretiyle Cenevre'de başlayan müzakere sürecini olumlu karşılıyoruz. Dostlarımız tarafında getirilecek yeni önerilere de açık olduğumuzu söylüyoruz" diye konuştu.
"İLİŞKİLERİMİZ VE BU İLİŞKİLERİN GELİŞMESİ HİÇBİR ÜLKENİN ALEYHİNE DEĞİLDİR"
Daha sonra Ahmedinejad ve Gül, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bir basın mensubunun Türkiye'nin ABD'nin güçlü bir müttefiki olduğunu hatırlatması ve "Türkiye ile enerji konusunda antlaşma niye sağlanamadı" şeklindeki sorusuna Ahmedinejad, "Biz Türkiye'yi bağımsız ve medeniyetlerin beşiği olan bir ülke olarak tanıyoruz. Yüzyıllardır aramızda dostluk ve kardeşlik ilişkileri vardır. İlişkilerimiz ve bu ilişkilerin gelişmesi hiçbir ülkenin aleyhine değildir. Aksine iki halk bölge güvenliği ve uluslararası barışın lehine olur. İran'ın nükleer meselesi son derece açık bir mesele. Ne teknik bir sorun ne de hukuki bir sorun tamamen politik ve siyasi bir sorun. Amerika hükümeti 30 yıldır halkımıza karışık. Her seferinde bir bahane öne sürüyor. Nükleer meselede gündemde değilken yalan bahanelerle bize ambargo uygulamışlardır. Nükleer mesele sadece amerikan hükümetinin halkımıza karşı olan kötü niyetini ortaya koyması için bahanedir. Bu meselede önemli bir yol kat ettik diyebilirim. Tüm taraflar bu meselenin diyalog yoluyla çözüme kavuşabileceğinin bilinci içindeler. Biz de diyaloğu olumlu karşılıyoruz. Cenevre'de iyi görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerin süreklilik kazanmasını olumlu karşılıyoruz. Doğru bir yol açıldığını düşünüyoruz. Biz kendilerine bir öneri paketi sunduk onlar da bize bir öneri paketi sundu. İki paketteki ortak noktalar üzerinde konuşup uzlaşma sağlamanın mantıklı bir çözüm yolu olduğunu düşünüyoruz. Nükleer enerji bütün halkların gereksinim duyduğu bir enerjidir. Birkaç ülke bu teknolojiyi tekeline alarak diğer ülke halklarına bu teknolojiden mahrum bırakmaya hakları yoktur. Yapılan iyi olmayan çirkin işlerden biri de nükleer enerjiyi bomba ile eşanlamlı hale getirmeleri. Nükleer enerjiyi en kötü şekilde kullana ve şu anda depoları bombalarla dolu olan ülkeler bomba bahanesi ile diğer ülkelerin teknolojiden yararlanmasını engellemeye çalışıyor. Bunun tüm insanlığın aleyhinde bir hareket olduğunu düşünüyoruz. Ellerinde bomba olan ülkelerin nükleer enerjiyi bombadan ayırarak tüm haklara bu temiz enerjiden yaralanma imkanı tanımalıdır. Umarız bu açık mantığı anlayabilirler. Ancak bunu anlamazlar ise de gerçekler değişmez" şeklinde karşılık verdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Türkiye ile İran ilişkilerinin geleceği konusundaki bir soru üzerine, Türkiye ile İran arasındaki sınırın bir çok dünya ülkesinin tarihinden bile eski olduğunu hatırlattnı.