HABER

İlk başkanlık münazarası yaklaşıyor:Hillary Clinton & Donald Trump eşleşmesini nasıl izlenmeli?

Bir tarafta projeleri olan bir kadın, diğer tarafta aşağılama üstadı bir erkek. Son yılların en çekişmeli ABD Başkanlık münazarasına hazır olalım...

İlk başkanlık münazarası yaklaşıyor:Hillary Clinton & Donald Trump eşleşmesini nasıl izlenmeli?

Rick T Cartman / Mynet Haber

Bir tarafta Hillary Clinton...

ABD tarihinin en başarılı başkanlarından biri olan Bill Clinton’ın eşi, bugüne kadar dış ülkelere en çok ziyaret gerçekleştiren ABD Dışişleri Bakanı, ve bir kadın. Kadın olmasının önemi; bugüne kadar cinsiyet eşitliği konusunda başı çektiğini iddia eden ABD’nin, bugüne kadar hiçbir kadın başkan tarafından yönetilmemiş olmasında yatıyor.

Hillary Clinton, ABD tarihinin ilk kadın başkanı olmak için Demokrat Parti’nin adayı olarak seçimlere giriyor. Ve 9 saygın anketin 6’sında önde, anketler ortalamasında da rakibinin yaklaşık 2 puan ilerisinde.

Rakibi kim mi?

Diğer tarafta Donald Trump...

Dünyanın en zengin 400 iş insanından biri, emlakçılık başta olmak üzere neredeyse her sektöre el atan Trump Organizasyonu’nun başkanı, girişimci, yönetici, komik kesimli kızıl saçlı.

Politik duruşuyla ilgili pek bir şey söyleyemediğimiz için Donald Trump ile ilgili paragrafı ‘komik kesimli kızıl saçlı’ ifadesi ile bitirdik; nitekim siyasete bulaştığı 1987 yılından itibaren kendi de politik duruşuyla ilgili net bir tavır belirlememiş. 1987-1999 arasını Cumhuriyetçi olarak geçiren Trump, 99-2001 arasını Reformist, 2001-2009 arasını ise şu an rakibi olduğu Hillary Clinton’ın partisi Demokrat Parti’de sürdürmüş. 2009’dan bu yana (Obama dönemi ile beraber) yeniden Cumhuriyetçi kesime kayan TV figürü bugün Hillary Clinton’ın karşısında, başkanlığın en önemli diğer adayı.

Donald Trump’ın listesi kabarık...

New Yorklu gayrimenkul devi Trump’ın vaatleri ilginç, ABD vatandaşlarından karşılık bulan cinsten, ve dünyanın geri kalanı için oldukça tehlikeli. Birkaç örnek;

Trump, ABD’de yaşayan Müslümanların güvenlik güçleri tarafından sürekli olarak takip altında tutulması gerektiğini söylüyor. Tutukluların su altında tutularak havasız bırakılması yöntemini geri istiyor; bunu bir IŞİD militanı üzerinde uygulamak istediğini söyleyebilecek kadar da ‘milletinin suyuna gidiyor’. 11 milyon kayıtdışı göçmenin sınırdışı edilmesini isteyecek, tüm Meksika’lı göçmenleri açık açık ‘tecavüzcü’ olarak niteleyebilecek, Meksika sınırına duvar örülmesini önerebilecek bir karakter.

Tüm bunların yanı sıra kendini de ‘çok çok iyi bir insan’ olarak tanımlamaktan geri kalmıyor.

Hillary Clinton’ın da borç defteri hafif sayılmaz...

Tabii ‘Trump kadar olmasa da’ diyelim.

Uluslararası alandaki ilk tanınırlığını Kadın Hakları ve Evrensel Sağlık Hizmetleri için kampanyalar yaparak elde eden Hillary Clinton, bu plan kongrede tartışılmaya bile gerek görülmeden rafa kaldırılınca sesini çıkarmamıştı; nitekim zaten artık ABD First Lady’siydi. 1990’ların ortalarında eşi Bill Clinton ile birlikte emlak skandalına karıştırlar, aklandılar. 2011 yılında, Dışişleri Bakanı iken Libya’ya düzenlenen askeri müdahalelere öncülük etti, 2012’de Bingazi’de ABD büyükelçisinin öldürülmesi tartışmalarında eleştirilerin hedefi oldu.

Son olarak resmi işler için özel e-posta adresini kullanmakla, böylelikle güvenlik kurallarını ve devletin resmi kayıtlarını çiğnemekle suçlandı…

Tüm bunlara rağmen projeleri, devlet adabı ve tecrübesi ile Trump’ın önünde olmaya devam ediyor.

26 Eylül’de bu durum değişecek mi?

Hillary Clinton’ın ‘güçlü devlet kadını’ imajı mı, yoksa Donald Trump’ın önüne geleni aşağılayan, sürekli belden aşağı vurup gardı düşüren tavrı mı? 28 Eylül’deki ilk teke-tek münazarada böyle sert bir tabloyla karşı karşıya kalacağız.

Tablo gerçekten sert olacak, çünkü bugüne kadar Clinton&Trump çekişmesi gerek halka hitaplarda, gerek medya demeçlerinde oldukça kanlı canlı geçti. Clinton rakibi Trump hakkında ‘Dengesiz ve sağı solu belli olmayan biri. Bilgi, istikrar ve sonsuz sorumluluk gerektiren bir mevkiye uygun değil’ şeklinde konuşurken; Trump destekçileri hakkında ‘Yarısı acınacak halde...’ diyerek politikanın önemli kurallarından olan ‘seçmeni hedef almamak’ kuralını çiğnedi, tepki çekti.

Trump durur mu?

Biz de İstanbul’daki çirkin Trump Towers sayesinde yakinen tanıştık kendisiyle, ama ABD Trump’ı yıllardır çok çok iyi tanıyor; ve bir şekilde seveni de bol. Başkanlık yarışı politikasını belden aşağı vurma şeklinde kurgulayan Trump’ın son marifeti Hillary Clinton’a ‘Tamamen dengesiz biri, akli dengesi yok’ şeklinde çıkışmak oldu, zaten her konuşmasında da Clinton’a ‘Yamuk Hillary!’ şeklinde sesleniyordu…

ABD’nin Trump’ın bu tavrını çok iyi tanıdığını söylemiştik, nitekim bu tavrın en açık örneğini de Amerikan Güreşi şovu WWE’de 2015’te ortaya koymuştu. İddiaya girdiği Vince McMahon’un güreşçisi yenilince Donald Trump önce McMahon’a saldırdı, ardından iddiayı kazandığı için ringde McMohan’ın saçlarını zorla sıfıra vurdu. Videoyu izlemek isterseniz buradan.

Tam da berbat hapishane koşullarında, işkencesi bol Hollywood filmlerinde görülebilecek bir görüntü, değil mi? Ne var ki bu yüz ifadesini başkanlık yarışında Trump’ın her konuşmasında tekrar tekrar gördük, rakiplerine her sallayışında, Meksikalı’lara tecavüzcü derken, herkese belden aşağı vururken...

Trump’ın avantajı, popülerliği ezbere biliyor oluşu, eğitimsiz ABD halkına popülist laflarla yaklaşabilmesi, rakiplerini domine etmesi.

Daha önce yapılan münazaralara tüm adaylar katılıyordu, herkes söz hakkını elini kaldırarak alırken Trump tartışma adabını bir kenara bırakıyor, sözleri kesiyor, izleyicileri galeyana getirecek bir iki cümleyle primleri topluyordu.

Bu kez böyle olmayacak; çünkü bu münazara teke-tek, her konu başlığı için Clinton da, Trump da ikişer dakikalık söz hakkına sahip olacaklar. Projelerini ve politikalarını bu 2 dakika içinde seçmene satabilmeleri, kitleleri ikna edebilmeleri gerekli. İşte Trump’ın zayıf yanı da bu, çünkü Trump bugüne kadar hiçbir konuşmasında projelerinden ve politikalarından net bir şekilde bahsetmedi, soruları da geçiştirdi.

Hillary Clinton ise tüm yarışı politika ve projeler üzerine kurdu. Bu yüzden münazarada bu bağlamda ağır basıyor.

Neredeyse tüm dünya medyası Clinton’ın bu münazarada ağır bastığını düşünmesine rağmen, ne olabilir de Hillary bu avantajını kaybedebilir?

Bu noktada da Donald Trump’ın belden aşağı vuran, aşağılayan ve domine eden tavrı devreye giriyor. Çünkü Hillary Clinton bu tip tavırlara politik ve zekice yaklaşabilecek bir yapıya sahip değil; saldırı karşısında kolay sinirlenen bir tabiatı var. Bugüne kadarki köşe yazılarındaki genel kanı da buraya değiniyor: "Clinton, Trump’ın oyununu oynar ve ona karşı sinirlenirse, kaybeder."

İlk münazara 26 Eylül’de.

Ardından 4, 9 ve 19 Ekim’de birer tane daha başkanlık münazarası izleyeceğiz...

Diğer iki münazara yarışı ya koparır ya da kızıştırır, ama şu anda bu münazaranın dünya genelinde canlı izlenecek en popüler TV olaylarından biri olacağı, 100 milyon izleyiciyi aşacağı tahmin ediliyor. Eh, ilklerin heyecanı başka olur tabii!

_Kaynaklar: realclearpolitics.com, wikipedia.org, mynet.com [1], [2], [3], [4], [5], uspresedentialelectionnews.com, edition.cnn.com, theatlantic.com, thehill.com, theguardian.com, latimes.com_

En Çok Aranan Haberler