Toplumların yaşayış şekilleri ile takvimleri arasında paralellik oluşturmasına sebep olan bu doğa olayı ne zaman gerçekleşir? Bir çok farklı kültürde çeşitli anlamlara gelen Cemre; doğal, coğrafi ve iklimsel şartların toplumun ve halkın inançları üzerindeki etkisi yazımızın devamında ayrıntılarla yer almaktadır.
Türk Dil Kurumuna göre Arapça kökenli olan Cemre kelimesinin sözlük anlamı ‘Şubat ayında birer hafta arayla havada, suda ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.’ olarak ifade edilir. Cemre hararet olarak kullanılmasının yanı sıra kışın sonunda şubat ayında peyda olan buhara da cemre adı verilir. İnsanlar tarih boyunca doğayı gözlemlemiş, doğada belli aralıklarla gerçekleşen iklim olaylarından yola çıkarak, temel uğraşlarının, yaşam şekillerinin, sosyal ve ticari hayatlarının da etkisi ile doğal takvimler meydana getirmişlerdir. Hayatı kolaylaştırmak, değerlendirmek ve çeşitli işleri düzenlemek için meydana getirilmiş olan bu doğal takvimler uzun süren tecrübelerin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Türk kültürü çok zengin bir kültür olmasından ziyade çeşitli inançların varlığından ve medeniyet köprüsü olduğundan dolayı birçok ritüeli ve adeti içerisinde barındırır. Hayvancılığa ve tarıma bağlı toplumlarda baharın gelmesi ayrı bir anlam ifade etmiş, hayat yeniden canlanmış, üretim başlamış, ekim, hasat gibi dönemler çeşitli törenlerle kutlanmış, çeşitli inanç ve uygulamalar meydana gelmiştir.
Bahardan az önce, ilk olarak havada, sonra suda ve en son da toprakta meydana geldiği sanılan sıcaklık yükselişine cemre denilmektedir. Farklı tarihlerin varlığı olsa da genel inanışa göre ilkbaharda 19 Şubat ile 6 Mart tarihleri arasında birer hafta arayla sırasıyla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılır.
Gerek Arapça, Farsça eserlerde gerekse Türk halkı arasında cemrelerin düşüş ve yükseliş tarihlerinde bir karmaşa olduğu görülse de genel bir tarihin varlığından söz edilebilir. Farklı tarihler gösterirse de Rumi olarak 7, 14, 21 Şubat; miladi olarak 20-27 Şubat ve 5–6 Mart şeklinde ifade edilir. Bu tarihlerde günün hangi anına denk geldiği genelde belirtilmezken bazıları seher vakti bazıları da belirttiği belli günlerin gecelerini düşme anı olarak kaydetmektedir.
Toplumların doğa ile ilgili farklı inanış ve ritüellerinin varlığı bizlere hâlâ doğayla olan bağımızın güçlü olduğunu göstermektedir. Halk takviminde yer alan cemre olayı da ekonomisi hayvana ve tarıma bağlı toplumlarda karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Arap, Fars ve Türklerde karşımıza çıkan cemrenin Moğol, Çin ve Greklerde de var olduğu belirtilir. Havanın ısınmasına bağlı olarak meydana getirilen bu inancı çeşitli toplumlar kendi kültürlerinden ve değerlerinden de bir şeyler katarak zenginleştirmişlerdir.
Cemre inancı gibi ABD’de de ocak erimesi bulunmaktadır. ABD'nin kuzeydoğusunda ocak ayının son haftalarında her yıl tekrarlanan ocak erimesi don olayının sona ermesini, kar veya buzun erimesini ifade etmektedir. Meteorolojistler cemre ve ocak erimesi gibi belli zaman aralıklarıyla tekrar eden hava oluşumlarını gözlemleyip bunları takvimleştirmeye çalışmışlardır.
Cemrenin nasıl bir olay olduğu, semadan mı düştüğü yoksa yerin altından mı geldiği, yıldızların ve ayın menzillerinin doğup batmasıyla, güneşin hareketiyle ya da yerin batnı ile ilişkisinin ne olduğu vb. hakkında özellikle Arapça veya Farsça olan eski eserlerde önemli bilgiler bulunmaktadır. Bunun dışında Türkçe kaynaklarda da bu kaynaklardaki bilgilere benzer bilgiler çok az da olsa mevcuttur.
Cemre inanışın ne zaman ortaya çıktığı ile ilgili kesin bir bilgi bulunmamakla beraber 10 ve 11. yüzyıllar arasında yaşamış olan Bîrûnî’nin konuyla ilgili bilgi vermesinden hareketle 10. yüzyıl veya muhtemelen daha eski bir zamandan beri bu inanışın var olduğunu söyleyebiliriz. Türkler arasında cemre düşmesi inanışının ne zamandan beri var olduğunu hakkında net bir bilgi yoktur.
Cemre düşmesi hakkında yörelerde birçok farklı anlamlar ve olaylar meydana geldiğine inanılır. Örneğin Rize halkı cemrenin yuva gibi bir şey olduğuna ve o yuvadan siyah canlı bir şeylerin çıkıp etrafa yayıldığına inanmaktadır. Cemre düşünce en yüksek dağdan bir damla suyun denize ulaştığına inanır. Denizli ve çevresinde cemreye ‘cemile’ denilmektedir ve cemile toprağa düştükten sonra toprağın ısındığı inancı yaygındır. İnanışa göre en zor ay cemilelerin düştüğü aydır.
Cemreler Arapça ve Farsça eserlerde çeşitli kavimlerin inanışına göre yerin altından yükseldiğine dair olduğu belirtilirken Türkiye’de ise genellikle cemrenin düştüğü inancı yaygındır.
Cemre inancı gerek Divan edebiyatında özel bir şiir türü olarak yer almış gerekse Halk edebiyatında tekerleme, deyim ve atasözü gibi çeşitli türler içinde kendine yer edinmiştir. Cemre zamanlarında Divan edebiyatı şairleri baharın gelmesi dolayısıyla önemli kişilere övgü şiirleri yazarlardı. Bu şiirlere Cemreviyye adı verilmekteydi.