HABER

İlköğretimde ev ödevi tartışması

İlköğretimde ev ödevi tartışması

BURSA (İHA) - İlköğretim 1. sınıfta öğretmen ve okullar arasındaki rekabet, öğrencileri ve velileri olumsuz etkiliyor. İlkokul 1. sınıfta öğrencilerin okumaya erken başlamasını prestij olarak kabul eden öğretmenler, aşırı ödev yüküyle anne ve babaları zorluyor. Milli Eğitim Yönetmeliği'nde, 'ilkokul 3. sınıfa kadar öğrenciye ödev verilemez' denilmesine rağmen öğretmenler arasındaki rekabet çocuğu okula yeni başlayan ailelerde ödev stresini de beraberinde getiriyor.

Bursa Milli Eğitim Müdürü Reşat Kumbasar, velilerden aldıkları şikayetlerin başında öğrenciye çok ödev verilmesinin geldiğini açıkladı. Türkiye Kamu Sen İl Temsilcisi ve Türk Eğitim Sen 2 Nolu Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu, genellikle anaokulu çıkışlı öğrencilerden oluşan sınıfların okula adaptasyon problemi yaşamadığı için okumayı erken öğrendiğine dikkati çekerek, "1. sınıfta öğrencilerin okumaya erken başlaması öğretmenler arasında kaliteli olmanın ve prestijin göstergesi. Bu durum okullar arasında da geçerli. Öğrencilerin okumaya erken başladığı okullar, 'başarılı okul' olarak değerlendiriliyor. Yani okullar içinde kalite ve prestijin göstergesi olarak görülüyor. Aynı durum veliler için de söz konusu. Veliler öğrencinin erken okumaya başlamasını, evladının zeki olmasına yoruyor ve gurur kaynağı olarak görüyor. Komşu çocuğu okumaya başlayan, kendi çocuğu okuyamayan veli, öğretmeni ilgisizlikle suçlayarak tepki gösteriyor. Velilerin baskısı söz konusu" dedi.

Milli Eğitim müfredatının uygulanması halinde çocukların mart-nisan ayı gibi okumaya başlaması gerektiğini anlatan Türkoğlu, "Aralık ayında çocukların okumaya başlaması yeni bir durum değil. Yıllardır böyle. Bir öğretmen hakkında 'öğrencileri geç okuyor' diye söylenmesi, öğretmenin psikolojisini bozuyor. Kırtasiyelere gidin. Ders kitapları haricinde; ilkokul 1, 2, 3. sınıflara yönelik yardımcı kitaplar ve yaprak testler satılıyor. Şimdi bir de devreye internet ödevleri girdi. Hiçbir öğretmen diğer meslektaşından geri kalmak istemiyor. Yardımcı ders kitapları, yaprak testler aldırılıyor, internetten ev ödevleri veriliyor. İlköğretim 5. sınıfa kadar müfredatın uygulanıp uygulanmadığı iyi denetlenirse bu sorun çözülebilir. Ama oturmuş bir sistemi yıkmak da kolay değil" diye konuştu.

"AİLECE SOSYAL HAYATIMIZ BİTTİ" İlkokul 1. sınıfa giden oğlu bulunan Bilişim Uzmanı Murat Yiğitpehlivan da, çocuğunun erken okumaya başlamasına sevinmesine rağmen her gün 3 saate varan ev

ödevleri nedeniyle aile olarak zorlandıklarını vurgulayarak şunları söyledi:
Aile olarak sosyal hayatımız bitti. Hafta sonları da normal günlük verilen ödevin 2 katı ödev verildiği için bütün günümüz gidiyor. Çocuk oyunu unuttu. Öğretmenimiz ise ödevin çok olmadığını söylüyor. Mecbur öğretmene itimat ediyoruz. Biz de çok yorulduk. Her akşam aynı stresi yaşamaktan dolayı yıprandık. Ödev yaptırmak işkenceye döndü. Belli bir saatten sonra dikkatini toplayamadığımız için ödev yaptırmakta zorlanıyoruz. Bazen ödev yarım kalıyor. Bu durumdan memnun musunuz derseniz, ben böyle bir eğitim almadığım için memnun değilim. Biz o kadar çok ödev yapmazdık. Başımızda da kimse beklemezdi. Şimdi çocuğun başında beklemeyince ödev yaptıramıyoruz. Hanım bazen ödev yaptırmaktan ev işlerine fırsat bulamıyor."

"EV ÖDEVİ VERMEYE MECBURUZ" İlkokul 2. sınıf öğretmeni İlyas A. ise, öğretmenlere Amerikan tarzı filmlerde görülen 10-15 kişilik sınıflarda uygulanacak sistemin dayatıldığını ifade ederek şöyle konuştu:
"Müfredatta, çocuklara kes yapıştır yaptır, böcekleri incele, resim yaptır deniyor. Bu benim işime de gelir. Ama benim sınıfımda 15 değil, 45 kişi var. Başka okullarda 60 kişiye kadar da çıkıyor. Kalabalık sınıfta öğrencilere kes yapıştır, resmi boya diye ders yaptırmam mümkün değil. Ayrıca sınıf mevcudu çok olduğu için öğrencilerin tamamını tahtaya kaldırmam zor. Bu nedenle okulda anlatılanların pekişmesi için ev ödevi şart. Çocuğunun geleceği için benim kadar anne baba da gayret göstermesi lazım. Çocuklar 'oyun oynayamıyor', 'çocukluğunu yaşayamıyor' doğrudur. Ama binanın temeli ne kadar sağlam olursa, diğer katlar da o kadar sağlam olur. Ben her bir öğrencimi kendi çocuğumdan ayrı tutmuyorum. Hepsinin iyiliğini istiyorum. Günümüzde iyi bir kariyer çalışmaktan geçiyor. Özel okullarda cumartesi pazar günü dahi ek ders yapılıyor. Kimse bu okulları sorgulamıyor. Ama devlet okulları sorgulanıyor. Öğretmenler arasındaki rekabeti normal karşılamak lazım. Başarı için her işte rekabet olması normal."

PSİKOLOG GÖRÜŞÜ Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Süleyman Atabek, öğrencilere yapabileceği kadar ödev verilmesini tavsiye ettiklerini belirterek, "İlkokul 1. sınıfta amaç okulu sevdirmek olmalı. Oyun çağından okul çağına yeni geçen çocuğu derse ve ödeve boğarsanız psikolojik problemler ortaya çıkar. Son zamanlarda problemli çocukların sayısında ciddi artış söz konusu. Çocuk oyun da oynayacak ders de çalışacak. Bizim için önemli olan hem sosyal alanda hem de okuldaki başarıdır. Mesela orta 3'e gelmiş bir çocuk ilkokul 3 düzeyinde ise eksiklerini takviye derslerle telafi edebilirsiniz. Ama sosyal anlamda ilkokul 3 düzeyine tekrar inmek mümkün değil. İlkokul 3 düzeyindeki çocuk çok daha kolay arkadaş olur ve çok daha kolay oyuna girer. Bu dönemi ders ve ödevleri nedeniyle yaşamayan ya da eksik yaşayan çocuk ortaokulda kolay arkadaş olamaz, lisedeki çocuk daha zor arkadaş olur. Bu problem gelecekte evliliğine ve topluma da yansır. Sosyal geriliği çözmek çok zor. Biz sadece ders ve ödevden ibaret bir hayatı önermiyoruz. Çocuk başarıyı okulla birlikte sosyal hayatta da yaşamalı. Aksi takdirde ileriki yıllarda okulu sevmeme, okuldan soğuma belirtileri ortaya çıkar. Çocuk derste başarılı olsa bile, asosyal nesiller ortaya çıkar" şeklinde konuştu.

En Çok Aranan Haberler