İnflamasyonun belirtileri ve semptomları rahatsız edici olabilir ancak bu, vücudun kendini iyileştirmeye çalıştırdığının bir göstergesidir.
Beslenme alışkanlığınız, vücudunuzun inflamatuar yanıtını etkileyen önemli faktörlerden biridir, çünkü her yiyecek, inflamasyonu artırabilecek veya azaltabilecek besin maddeleri içerir. Günümüzün yoğun yaşam tarzı yüzünden, birçok insan her öğünde kolaylık sağladığından fast-food yiyecekler tüketiyor. Ancak sıkça tüketilen bu işlenmiş şeker ve tahıllar inflamatuar gıdalardır. Rafine karbonhidratlar aynı zamanda, tip 2 diyabetin inflamatuar metabolik durumunun gelişmesinde de birincil nedendir.
Kronik fiziksel stres, yüksek düzeyde inflamasyona neden olabilir. Stresle mücadele eden hormon olarak bilinen kortizol, inflamatuar yanıtını düzenlemede önemli bir rol oynamaktadır, stres anlarında vücut kortizol üretir. Rockefeller Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre kronik stres, hormonun bu görevi yapma yeteneğini azaltarak inflamasyonu kontrolsüz bıraktığını göstermiştir.
Bilimsel ve klinik kanıtlar, obezitenin inflamasyonu tetiklediğini gösterir. Bu, çok fazla besin ve enerjiye yanıt olarak yağ dokusu, karaciğer, kas, pankreas ve beyindeki hücrelerde gerçekleşen düşük dereceli, kronik bir inflamasyondur.
Yağ hücreleri hormonları doğrudan kan dolaşımına salgılar. Yağsız bireylerde bu hormonlar vücut yağını modüle eder. Bununla birlikte, bir kişi aşırı kilolu veya obez hale geldikçe, makrofaj olarak bilinen bağışıklık hücreleri yağ dokusunda birikmeye başlar ve uzun süreli bir iltihap durumu kaçınılmaz hale gelir.
Aşırı alkol tüketimi ve bazı ilaçların kullanımı vücutta iltihaplanmaya neden olabilir. Alkol vücut için toksik bir maddedir ve karaciğer onu parçalamak ve detoksifiye etmekle görevlidir. Ancak yapılan araştırmalar, detoksifikasyon süreci sırasında karaciğerin, alkolün kendisinden daha zararlı olan bazı yan ürünler ürettiğini göstermektedir. Bu yan ürünlerin, karaciğer hücrelerine zarar verdiği ve inflamasyonu artırdığı belirtilmiştir.
Oral kontraseptif kullanan menopoz öncesi dönemdeki kadınların ise ilaç kullanmayan yaşıtlarına göre, düşük dereceli inflamasyondan muzdarip olma olasılıkları daha yüksektir.
Sigara dumanındaki çeşitli toksinler, bağışıklık sistemiyle etkileşime girer. Bu toksinler, reaktif oksijen türleri olarak bilinen zararlı serbest radikaller tarafından desteklenen ağız, bağırsak ve akciğer boşluklarını kaplayan zarlarda kronik inflamasyonu tetikler. Ayrıca sigara dumanının bağışıklık sistemindeki harici antijenlere verdiği tepkileri modifiye ettiği ve doğal savunma mekanizmalarını olumsuz yönde etkilediği de bilinmektedir.
Vücuttaki iltihap nasıl anlaşılır sorusunun cevabı reaksiyonun akut veya kronik olup olmamasına bağlı olarak değişir. Akut inflamasyonun belirtileri aşağıdaki gibidir:
Kronik inflamasyon belirtileri ise biraz daha farklıdır:
Vücuttaki iltihabı ne söker diye düşünüldüğünde, ilaçlardan sonra başvurulabilecek en etkili çözüm yolu bitkilerdir. Antioksidan özelliğe sahip farklı türdeki bitkileri tüketmek iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilir.
İltihaplanmanın neden olduğu ağrıyı hafifletmek için steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) kullanılabilir. Bu ilaçlar genelde naproksen ibuprofen ve aspirindir. Ancak doktor tarafından tavsiye edilmedikçe uzun süreli NSAID kullanımından kaçınılması gerekir. Aksi halde mide ülseri riskini artırır, astım semptomlarını kötüleştirebilir ve böbrek hasarına neden olabilir.
Kortizol gibi kortikosteroidler, iltihaplanmaya yol açan birçok mekanizmayı engelleyen bir steroid hormon sınıfıdır. İltihap tedavisi için kullanılan iki grup kortikosteroid vardır:
Glukokortikoidler: Artrit, temporal arterit, dermatit, inflamatuar bağırsak hastalığı, astım ve sistemik lupus gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır.
Mineralokortikoidler: Bunlar, serebral tuz kaybını tedavi etmek ve adrenal yetmezliği olan hastalar için önemli hormonları değiştirmek için kullanılır.
Kortikosteroidlerin yan etkilerinin görülmesi ağız yoluyla alındığında daha olasıdır. Inhaler (solunum cihazı) veya enjeksiyonlarla almak riski azaltabilir.
Bu durum eğer cinsel yolla bulaşan bir hastalıktan kaynaklanıyorsa, hastalığa uygun bir antibiyotik tedavisi uygulanır. Ayrıca kaşıntıyı hafifleten ve enfeksiyonu önleyen bazı topikal ve antifungal kremler de reçete edilebilir. Ayaktaki iltihap nasıl geçer sorusu için de öncelikle iltihaba yol açan neden belirlenmelidir. Eğer iltihaba neden olan etken, basit bir tahriş olma durumu değil de deri rahatsızlığı ise mutlaka bir doktora başvurulmalıdır.
Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar zerdeçalın antioksidan, anti-inflamatuar, antiviral, antibakteriyel, antifungal ve antikanser etkilere sahip olduğunu ve çeşitli kötü huylu hastalıklara, diyabete, alerjilere, artrite, alzheimer hastalığına ve diğer kronik hastalıklara karşı önleyici bir potansiyeli olduğunu göstermiştir. Zerdeçalın faydaları inflamasyonu önemli ölçüde azaltan güçlü bir antioksidan olan curcumine (baharata sarı rengini veren madde) bağlanır. Zerdeçalı salata soslarına ekleyebilir, et, balık veya tavuğu marine etmekte kullanabilir veya çay şeklinde tüketebilirsiniz.
Tıpkı zerdeçal gibi zencefil de geleneksel tıp uygulamalarında yıllardır kullanılan başka bir kök bitkidir. Çalışmalar zencefilin iltihap ve diğer iltihabik hastalıklar ile ilişkili acıyı azalttığını göstermiştir. Bunun yanı sıra zencefil, mide bulantısı hissini hafifletir, vücudun antioksidan seviyelerini artırır ve iyi kan dolaşımını teşvik eder. Zencefili yemeklerde kullanabilir ve çay olarak tüketebilirsiniz.
İltihap kurutucu bitkilerden olan tarçının şöhreti özellikle, insülin reseptörlerini aktive ederek diyabetik kişilerde kan şekerini düşürme kabiliyetinden gelir. Diğer birçok bitki ve baharat gibi, tarçın da hücresel hasar ve kronik hastalık olasılığını azaltabilen antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahip birçok bileşiğe sahiptir. Tarçın ayrıca anormal hücre büyümesiyle ilişkili büyüme faktörlerini de engelleyerek kansere karşı koruma sağlar.
İltihap nasıl kurutulur sorusunun cevaplarından birisi de adaçayı tüketmektir. İçeriğindeki karnosol ve karnosik molekülleri adaçayının sağlıklı bir bitki olmasını sağlar ve farklı aromasına katkıda bulunur. Anti-inflamatuar özelliklerinin yanı sıra konsantrasyon ve hafızayı da geliştirmeye yardımcı olan adaçayı, antioksidanlar bakımından da zengindir ve kansere karşı faydalı etkilere sahiptir.
Kapsaisin, acı biberlerin hem baharatlı tadından hem de tıbbi özelliklerinden sorumlu olan bileşiktir. Biber acılaştıkça, içerdiği kapsaisin oranı da artar. Arnavut biberi birçok flavonoid ve karotenoid içerir. İçeriğindeki antioksidanlar, iltihaba ve hastalığa neden olan hücresel hasarı önlemek için serbest radikalleri temizler, immün sistemi güçlendirir. Ancak arnavut biberi it üzümü ailesinin bir üyesidir ve bazı insanlarda alerjik reaksiyona neden olabilir.
Biberiye, adaçayı ile aynı antioksidan ve anti-inflamatuar bileşiklerin bir kısmını içerir ve bu “rosmarinic asit” olarak adlandırılır. Hem biberiye hem de adaçayı, süperoksidi kaldıran bir enzim olan süperoksit dismutaz aktivitesini, kronik iltihaplanma ile ilişkili güçlü serbest radikali artırarak harekete geçer. Bitkiden en iyi verim, pişirilerek alınır. Bu yüzden kavrulmuş sebzeleri, etleri veya diğer pişmiş yemekleri tatlandırmak için biberiye kullanabilirsiniz. Eğer yağda bir şey pişirecekseniz, antioksidanların yağın oksidasyonundan korunmasına yardımcı olması için yağa biraz biberiye ekleyebilirsiniz.