HABER

İmralı süreci: Suriye çatışmasının artçı şoku

Uzmanlar, Türk hükümetinin İmralı'da hapis yatan PKK lideri Abdullah Öcalan ile diyalog sürecine girmesinin arkasında yatan nedenlerden birinin, Suriye'deki Kürt partisi PYD'nin güç kazanması olduğu görüşünde.

Rengin Arslan

İstanbul

PKK lideri Abdullah Öcalan ile hapis yattığı İmralı’da başlatılan diyalog sürecinin Türkiye’nin iç dinamikleri açısından kritik olduğu kuşkusuz. Ancak uzmanlar yürütülen görüşmelerin en büyük itici güçlerinden birinin özellikle Suriye’deki gelişmeler olduğunu belirtiyor.

Suriye’deki gelişmeleri yakından takip edenler, Öcalan’a sadakatleriyle bilinen ve Suriye’de silahlı bir örgütlü güce sahip Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Suriye’nin dengelerine olan etkisi konusunda hemfikir.

Türkiye’nin Öcalan ve PYD üzerinden Suriye’deki gelişmelerde kendi lehine bir tablo oluşturmak istediği düşünülüyor.

Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde araştırma görevlisi Ercan Geçgin, “Bu diyalog sürecinin en büyük itici gücü PYD’nin Suriye’deki örgütlü gücünün ortaya çıkması. Öcalan’ın bu noktada sembolik düzeyde de olsa, realitede de olsa bir önderlik gücü var,” diyor.

Gazeteci Cengiz Çandar da, “İmralı’da Abdullah Öcalan ile başlatılan diyaloğun Suriye ve Suriye üzerinden bölge boyutunun olmamasını düşünmek çok zor,” diyerek bu konunun önemini vurguluyor.

Bu tür bir arka plana işaret eden sadece uzmanlar değil. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yaklaşık bir ay önce basına yansıyan açıklamalarında PKK’nın silah bırakmasının “diğer ülkelerdeki gelişmeleri de etkileyeceğini” söylemişti.

Davutoğlu ayrıca, PYD’nin Esad rejimiyle arasına mesafe koyması ve muhaliflerle ilişkilerini güçlendirmesi gerektiğini belirtmişti: “Bir an önce Suriye'nin istikrara kavuşması önemli tabii ama Suriye ile ilgili tüm grupların da rejimle kendi aralarına mesafe koyması lazım. PYD'yi kastediyorum burada. (...) PYD'nin alacağı tutumu yakından takip edeceğiz. Türkiye'de eğer terör örgütünün silahsızlanması ve bir süreç içinde silahlarını bırakması söz konusuysa, mutlaka diğer ülkelerdeki gelişmeleri de etkileyecektir."

Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Ahmet Türk ile Barış ve Demokrasi Partisi milletvekili Ayla Akat Ata'nın İmralı'ya giderek müzakere kapısını araladığı günlerde bir açıklama yapan BDP'li milletvekili Nursel Aydoğan, Kürtlerin Orta Doğu’da "belirleyici aktör pozisyonuna" geldiğine dikkat çekmişti: "Türkiye şunu anlamış durumda; bir şekilde Türkiye'de var olan Kürt sorununu çözmez ise, Orta Doğu'daki gelişmeler bağlamında, Kürt sorunu bir şekilde dış müdahalelerle de olsa çözülme sürecine girecek.”

PYD’nin Suriye’deki etkisi

Cengiz Çandar, PYD’nin son dönemde kazandığı güçlü pozisyonun ve Suriye’nin kuzeyindeki etkisini arttırmasının belirleyici olduğunu düşünüyor: "Buralarda çatışmasız da olsa, hatta kimilerinin iddiasıyla rejimin göz yummasıyla da olsa PKK’nın Suriye’deki yansıması, bir parçası olan PYD’nin Kürt yerleşim merkezlerinde yönetici konuma geçtiği görülüyor. Bu Türkiye hükümetini son derece rahatsız eden bir durum."

Çandar ayrıca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nden dönerken uçakta yaptığı açıklamaları da bu bağlamda değerlendiriyor. Erdoğan, “Biz, Kuzey Suriye gibi bir oluşuma Türkiye olarak müsaade edemeyiz,” demişti. Çandar bunun net olarak PYD kontrolündeki bölgelere ilişkin bir değerlendirme olduğunu düşünüyor.

Ercan Geçgin de müzakerelerin bölgesel ilişkiler boyutuna dikkat çekiyor. Suriye’nin yanı sıra Irak’taki ticari ilişkilerin de etkili olduğunu düşünüyor. Geçgin şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bir bütün olarak görmek gerekiyor. Zaten, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile bölgesel ilişkiler var ticari anlamda. O bölgenin ve sermaye birikiminin, petrolün, doğalgazın aktarımının güvenliğinin sağlanması gerekiyor.”

Türkiye’nin bu anlamda elinin kuvvetli olması gerektiğini söyleyen Geçgin, Ankara’nın güçlü olmasını engelleyen etkenlerden birinin Kürt sorunun geldiği nokta olduğunu düşünüyor. Süreç içerisinde PKK’nın gücünün kendi doğallığında sınandığını belirten Geçgin, “Bu noktada Kürtlere büyük bir rol düşüyordu. Bu hem Türkiye’deki hem Suriye’deki hem Irak’taki Kürtler açısından böyle,” diyor.

Hükümet PKK’dan ne ister?

Peki MİT ve Öcalan arasında yürütülen görüşmeler bir diyalogdan müzakere sürecine evrildiğinde Türkiye PKK’dan Suriye bağlamında ne ister?

Çandar, bu noktada toprak bütünlüğü çağrısının ve PYD’nin Suriye’deki muhaliflerle yakınlaşmasının istenebileceğini düşünüyor: “Öcalan’a denecektir ki, ‘öyle bir telkinde bulun ki, senin takipçin Kürtler de Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde bir tavır koysunlar.’ Böyle bir gelişmenin ipucu Suriye’deki Kürtlerin Suriye muhalefetine katılması olacak. Tahminim bu.”

Ercan Geçgin de, “Öcalan’la diyalogtan müzakereye gidilen evrede mutlaka Öcalan liderliğinde Suriye’deki Kürtlerle, stratejik olmasa bile konjonktürel olarak işbirliğine gidilecek,” diyor. Geçgin bu tür bir ortaklığın Özgür Suriye Ordusu veya onlara yakın olanlar üzerinden olacağını düşünüyor.

Geçgin, “Kürtler tarihe bakıldığında hiç bu kadar örgütlü bir güce erişmemiş ve ilişkileri de hiç bu kadar çeşitlenmemişti,” tespitinde bulunuyor.

En Çok Aranan Haberler