İSTANBUL (İHA) - Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Türkiye'de kısa zamanda inanılmaz reformlar gerçekleştirildiğini belirterek, "Uygulamanın sürmesi için tam destek veriyorum" dedi. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ise, "Netice ne olursa olsun biz Türkiye'de reform sürecine devam edeceğiz" diye konuştu.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve komisyon üyesi Finlandiyalı Olli Rehn, Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller/EFA (Avrupa Özgür İttifakı) Grubu'nun Hilton Convention Center'de düzenlediği, Türkiye'nin AB üyeliğine destek amacıyla düzenlediği "Avrupa Birliği'ndeki Türkiye: Ortak Bir Gelecek mi?" başlıklı konferansın 2. gününde bir araya geldi. Söz alan Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, "Türkiye'nin AB'ye ait olduğunu düşünüyoruz" dedi. Avrupa'nın, Türkiye hakkında hep stratejik düşündüğünün altını çizen Fischer, "Modern Türkiye'nin modernleşme sürecinde Avrupa'yı örnek alması önemlidir. 1997 yılında Lüksemburg'daki Avrupa Zirvesi'nden sonra Türkiye'nin AB'ye ait olduğu söylenmişti. Tıpkı şimdi Almanya'nın düşüncesinde olduğu gibi. Bugün hükümete hep bu perspektifi savunduk" diye konuştu.
Komisyonun bir tavsiye getirdiğinin altını çizen Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, "Bu tavsiyede hedef açısından hedefi perspektife koyuyor. Her iki taraf açısından da güvenlik vanaları getirerek hedefi gözden kaçırmıyor. Eğer çok duygusal davranmazsak iç politika açısından, Fransa, Almanya veya Avusturya'da bugün şüpheci davrananlar da zaman içinde bu hedefin önemini görecektir. Bu süreç belirsizlik getirmemeli. 17 Aralık'ta karar olumlu olursa, net bir perspektif getirmeli. Önümüzde 10-15 yıllık uzun bir yol olacak. Bu konuda ilerleme kaydetmeye çalışacağız. Sayın Başbakan, kısa zaman içinde ne kadar yol kat edilebileceğini gösterdi. Biz bunu mümkün görmezdik ama bu yapıldı. Türkiye'de kısa zamanda inanılmaz reformlar gerçekleştirildi. Türkiye muazzam işler başardı. Türkiye'nin AB'ye girmesi, terörle mücadelede dönüm noktası olacaktır" ifadelerini kullandı.
"REFORMLARIN UYGULAMAYA KONULMASI ÖNEMLİ"
Fischer, reformların gerçekleştirilmesinin yanı sıra, uygulamaya konulmasının da büyük önem taşıdığını söyledi. Pratik sonuçların önemli olduğunu belirten Fischer, "Komisyonun söyledikleri ne kadar çabuk uygulanırsa, raporda gündeme gelen konular ne kadar çabuk uygulamaya konulursa, toplumda da biz bu reformları ne kadar çabuk devreye sokabilirsek, her iki tarafın da amaçlarına en iyi hizmet bu olacaktır. Türkiye büyük ve çok gururlu bir ülke. Türkiye'nin büyüklüğü göz önüne alındığında müzakereler mutlaka uygulamaya dayalıdır. Her iki taraf açısından da çok değişik zorluklar gündeme geliyor. Türkiye'nin katılımıyla Malta'nın katılımı birbirlerinden farklı. Bunu, başka bir ülkeyi kötülemek için söylemiyorum. Uygulamaların sürmesi için tam destek veriyorum" dedi.
Fischer, komisyonun kararının olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini ifade ederek, "Komisyonun bu kararını olduğu gibi alalım. Hollanda başkanlığı görevini yapsın. Komisyonun ve konseyin kararını bekleyelim ve arkasından 17 Aralık'ta oybirliğinin peşinde koşalım. Bunu yapabilirsek en önemli ilk adımı atmış olacağız. Bu, Boğaziçi rüyasının ilk adımını gerçekleştirmiş olacağız" diye konuştu.
Avrupa'da, Türkiye'nin AB'ye katılımının tartışıldığının altını çizen Fischer, "Almanya'da yüzde 50'ye 50 bir kamuoyu var. Fransızlarda durum daha zor görünüyor ama bütün bu tartışmaları ciddiye almalıyız. Lütfen bunları aleyhinize algılamayın. Bunlar ciddi tartışmalar. Bir şekilde bunları duymak lazım. Bunların arkasında yatan sorular, Avrupa'nın değerler topluluğu olmasıyla ilgili. Avrupa hepimizin paylaştığı değerlere sahip. Bazı Avrupa ülkelerinde din unsuru hala önemli bir role sahip. Muhalif sesleri de duymak gerekir. Önümüzdeki 10-20 yıl içinde Avrupa'da en yakın komşularımıza bakıp, kendi iç güvenliğimiz açısından önlemlerini görmekten başka bir alternatifimiz yok. Avrupa'nın sınırları meselesi 40 yıllık ortak geçmişimiz açısından son derce önemli" açıklamasında bulundu.
"TÜRKİYE BÜYÜK BİR ÜLKE"
Fischer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin hem Müslüman kültüründe çok derin kökenleri olması, hem de insan hakları, birlikte yaşama, farklı dinlerin birlikte yaşayabilmesi, bu tür konularda aynı zamanda modern sivil bir topluma sahip olması, kadın haklarını destekleyen akımlar, bunlar çok önemli. Büyük bir Müslüman ülke aynı zamanda bunları yapabiliyor. Bütün bunlar Avrupa'nın güvenliğini pekiştirmek için çok kritik. Benim, Türkiye'nin üyeliği için aleyhte olanlara en büyük savunma argümanlarım bunlar. Kim bugün size 'Türkiye ne yaparsa yapsın hayatta AB'ye üye olamaz' diyorsa, onlara "Böyle bir şey mümkün değil" diyorum. Türkiye'ye hayır diyenlerin, bunun bedellerini, sonuçlarını bugünden iyi anlaması, bunun sorumluluğunu üstleniyor olması lazım. Ayrıcalıklı üyeliği kabul edemeyiz. Türkiye'nin katılımından şüphe duyanlar var. Türkiye büyük bir ülke. Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşmesi 1 haftada olacak bir iş değil. Olay Türkiye'ye 'evet' ama anayasaya 'hayır' demekle olmaz. Yani biz önce kendimize bir anayasa koymalıyız. Kendine anayasa koyamayan bir Avrupa, 25-27 ülkeyle başa çıkmakta zorlanacaktır. Bunlar birbiriyle çelişen değil, birbirini tamamlayan fikirler. AB bir anayasa yapmak zorunda"
Açıklamaları salonda bulunanlar tarafından sık sık alkışlanan Joschka Fischer, komisyonun kararının bir sanat eseri olduğunu söyledi. Fischer, "Türkiye'ye bugün hayır diyen insanların büyük kısmı, zamanla bu korkularını giderecekler, ileriye dönüp baktıklarında bugünkü tartışmayı çok tuhaf karşılayacaklar. Aynı İspanya'ya hayır dedikleri gibi, geriye döndüklerinde kendilerine gülecekler. 17 Aralık'ta başarılı olmak için komisyonun raporunu sanat eseri olarak görmeliyiz" dedi.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ve komisyon üyesi Finlandiyalı Olli Rehn, sırasıyla yaptıkları konuşmalarının ardından soruları cevapladı. Fischer bir soru üzerine, Türkiye'nin geçmişteki deneyimlerine bakıldığında bir güvensizliğin söz konusu olduğunu belirterek, "Karar verildiği zaman bu sadece teknik bir konudur artık. Kendi kendimizi kandırmamalıyız. Burada müzakerelerin açılması için oy birliğiyle olumlu bir karar çıkacak. Türkiye muazzam işler başardı. Öne sürülen şartlar sert değil. Üye olmak için tarihten bahsetmek yerine, reformlardan, reformların içeriğinden bahsetmek gerekir. Türkiye'nin dostu olarak söylüyorum. Eğer komisyon raporunun şartlarının sert olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. 17 Aralık'taki karar için birlikte çalışalım. Bu, komisyonun kararına bağlı ama el birliğiyle 'evet' diye oy verelim ve ileriye doğru hamle yapalım" açıklamasında bulundu.
"REFORMLAR AB'Yİ TATMİN İÇİN DEĞİL, TÜRK HALKI İÇİN"
Abdullah Gül ise, "Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği son bir kaç haftanın veya son bir kaç ayın meselesi değil. Böyle olsa o zaman Türkiye'nin büyüklüğü, nüfusu, farklılığı gerçekten bir tedirginlik yaratır. Bunlar bugün tartıştığımız konular 1999'da daha önce çok derinlemesine tartışıldı. Sonunda karar verildi, Türkiye AB ile beraber olursa herkes için iyi olur. Bu karar verildikten sonra 2002 yılında Aralık ayında Kopenhag'da çok çalıştık. Netice ne olursa olsun, biz Türkiye'de reform sürecine devam edeceğiz. Türkiye'deki sessiz devrim devam edecek. Reformlar AB'yi tatmin için değil, Türk halkı için" dedi.
Türkiye'nin bazı eksikleri bulunduğunun altını çizen Gül, "Eskiden olduğu gibi 'Bizim özel şartımız var, bunu anlayışla karşılayın' demiyoruz. Eksikliklerimizi tamamlayacağız, bu yola devam edeceğiz. 17 Aralık'ta çok açık ve net bir kararın çıkması gerekir. El birliği içinde çalışacağız. Biz farklı özel şart istemeyiz. Hiç aklımızda bile yok çünkü istikametimiz tam üyelik. Müzakere sürecinin sağlıklı işlemesi gerekir, yürüyebilmesi gerekir ve amacına da ulaşması gerekir. Avrupa'nın kaygılarını anlıyorum. Bu kaygılara gerek yok. Sonunda tam üye olacağız diye bir şey yok. İstikamet net olacak. Üzerimize düşenleri yapınca tam üyelik olacaktır" ifadelerini kullandı.