HABER

İngiliz basınında bugün

LONDRA (İHA) - İngiltere'de İşçi Partisi hükümeti açısından kritik bir hafta. Maliye Bakanı 3 yıllık kamu harcamalarını açıklayacak. İngiltere'de Irak'la ilgili soruşturmanın sonucu, Çarşamba günü belli olacak. Perşembe günü, iki yerde milletvekili ara seçimi var. İngiliz gazetelerinin birinci sayfalarında, iktidardaki İşçi Partisi'yle ilgili haberler egemen bugün.

"Kader haftası: Gündemde yine lider değişikliği dedikoduları, Irak'la ilgili Butler Raporu'nun oluşturabileceği fırtınalar ve seçimi kaybetme kaygısı var. Blair için karar zamanı mı?" Financial Times ise, bu hafta İngiltere iktidar partisinin kaderini etkileyebilecek gelişmeleri şöyle sıralamış:

"Parlamento yasama yılının sonuna gelirken, Maliye Bakanı bugün önümüzdeki 3 yılın kamu harcamaları planını açıklayacak. Çarşamba günü Lord Butler, aylardır sürdürdüğü soruşturma sonucunda açıklayacağı raporla, hükümetin Irak'la ilgili istihbarat raporlarını savaşı haklı göstermek için abartıp abartmadığı sorusunu yanıtlayacak. Perşembe günü ise, iki bölgede ara seçim var. Bunlar, İşçi Partisi'nin gelecek seçimlerdeki performansının işaretlerini verecek"

Gazeteler, Maliye Bakanı Gordon Brown'un bugün açıklayacağı 3 yıllık harcama planının farklı yanlarını öne çıkarıyor. Guardian, seçimlere 1 yıldan az bir süre kala Maliye Bakanı'nın özellikle sosyal konut fonlarına 1 milyar sterlin ek kaynak ayırarak, muhalefeti etkisiz hale getirmeyi planladığını yazıyor örneğin.

Times ise, silahlı kuvvetlere ayrılan fonlardaki 3 milyar sterlinlik artışı öne çıkarmış. Devleti küçültüp verimliliği artırma unsuru da, hükümete muhalif muhafazakar Daily Telegraph gazetesinin seçimi.

Dış haberlere gelince, Times gazetesi, Amerikan ve İngiltere yönetimlerinin Irak'a savaş açma kararları hala sorgulanadursun, Irak'taki geçici yönetimin başarılarının dikkatten kaçtığını yazıyor başyazısında. Başyazıdan kısa bir alıntı:

"İyad Allavi hükümeti, yönetimi devraldığından beri, ülkede hava değişiyor. Bundan 2 ay önce, karamsarlık hatta umutsuzluğun egemen olduğu ülkede, şimdi yeni bir döneme girildiği inancı hakim. Çünkü yeni hükümet, önceliği güvenlik konusuna verdi. Irak halkı, herşeyden çok bunu bekliyordu. Devlet Başkanı El Yaver de, gazetemize verdiği demeçte bir adım daha atarak, şiddete karışanlara, cinayet işlemedikçe af ilan edileceğini bildirdi. Ve ölüm cezasının uygulanmayacağını vaadetti. Burada maksat, kan döngüsüne bir son ve isyancılara yeni Irak'ta kendilerinin de yeri olabileceği mesajını vermek. İşte doğru yaklaşım"

Fakat, yeni Irak yönetiminin ikna edemedikleri arasında sadece isyancılar değil önde gelen bazı Irak'lı liderler de var. İşte Independent gazetesi muhabiri Robert Fisk, bunlardan biriyle konuşmuş. 1920'de İngiliz yönetimine karşı ayaklanmanın başını çeken bir Şii lider, Şeyh Mehdi El Halasi'nin torunu ile. Kısaca aktaralım:

"Şeyh Cevad Mehdi El Halasi, Irak'lı Sünni ve Şii aydınları biraraya getiren ve tıpkı 80 yıl önce dedesinin yaptığı gibi Irak'ın bağımsızlığını talep eden Irak İslam Konferansı adlı örgütlenmenin başı. 'Ne olacak şimdi Irak'ta?' diyorum. Şöyle yanıtlıyor:

"Şiiler, Sünnilerden ayrılmayacak. Kendilerini bir kenara çekmeyecek. Bütün Irak halkı haklarına kavuştuğunda Şiiler de haklarını alacak. İşgale farklı yöntemlerle direnme hakkımız var. Biz bunu siyasi yollardan yapıyoruz. Amerikalılar ise, iç savaşı körüklüyor. Ama başaramayacaklar. Irak halkı birbirini kırmayacak"

TÜRKİYE'NİN AB ÜYEMLİĞİ Ve Financial Times'ın başyazısı, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği ile ilgili. "Avrupa'nın üzerinde Türkiye kararı bulutları. Birliğin bu Müslüman demokrasisini kucaklamaktan başka çaresi yoktur" başlığı altındaki başyazıda; Türkiye'ye kapıları kapatmanın, bu ülkede sağdaki karanlık güçleri kuvvetlendirmek ve Türkiye'yi despotluk ve başarısızlıkların hakim olduğu bir Ortadoğu'ya itmek anlamına geleceği savunuluyor. Financial Times'ın başyazısında özetle şu görüşlere yer verilmiş:
"Kopenhag'da kabul edilen siyasi kriterler konusunda Türkiye, Avrupa değerlerine doğru büyük adımlar attı bile. Ve ekonomik krizden çıkmayı başardı. Irak'ta savaşa girmemeyi başardı.

Kıbrıs konusunda onlarca yıllık politikasını değiştirdi. Bütün bu gelişmelere karşılık, hala, Türkiye gibi büyük, yoksul bir Müslüman ülkenin Avrupa ile bütünleşemeyeceğini söyleyenler var. Ama daha önceki üye adaylarındaki gelişmeler gösterdi ki, üye olacağı kesinleştiğinde Türkiye'ye büyük yatırımlar akacaktır. Türkiye'den Batı'ya büyük bir göçten korkuluyorsa, bu, geçiş dönemi anlaşmalarıyla halledilebilir. 'Türkiye de girerse, genişleme çığrından çıkar, bütünleşme sağlanamaz' türünden kaygılar var. Ama Avrupa son genişleme ile zaten kendi içinde gruplaşmalar kaçınılmaz olan bir birlik haline geldi. Bütün bunlar bir yana, Avrupa Birliği şu anda stratejik bir karar almak zorunda. İslam ile Batı'nın karşı karşıya gelmekte olduğu bir zamanda Türkiye, Müslüman bir demokrasi, laik bir cumhuriyet ve gelişen bir ekonomi olarak öncü rol oynayabilir"

Acaristan sorununu kan dökülmeden hallettikten sonra özerk Güney Osetya bölgesiyle problemler yaşayan Gürcistan'ın genç devlet başkanı Mihail Saakaşvili, bugün Londra ziyaretine hazırlanırken; Guardian başyazısında, yeni lideri şöyle ölçüp tartmış:
"36 yaşında Amerika'da okumuş bir hukukçu olan Gürcistan'ın genç lideri, Batı'nın sevgilisi bugünlerde. Rüyası: İç savaşın yıkımına uğramış ülkesini modern bir Avrupa devleti haline getirmek. Avrupa da kendisine hiçbir koşul öne sürmeden 1 milyar dolar verdi. Halkın kuşkuları var. İnsan hakları çiğnenebiliyor, rüşvetle mücadelede ölçü kaçabiliyor, anayasal değişiklikler parlamentodan 3 gün içinde geçiveriyor. Saakaşvili'nin hukuka dayalı bir düzen oluşturmak istediğinden kuşku duyanlar fazla değil aslında"

Basın özetimizi yine İngiltere'den bir haber ve yorumla kapatalım. Mayıs ayı içinde İngiltere Parlamentosu'nda Başbakan Tony Blair'in üzerine dinleyici localarından atılan toz büyük panik oluşturmuş, sonra bunun sadece un olduğu anlaşılmıştı. Eylemi yapan, öfkeli bir babalar grubunun üyeleriydi. Ve geçen yıl boyunca merkezi yüksek yerlere çıkıp pankartlar asarak sürekli bir eylem sergilemişlerdi. Çocuklarıyla istedikleri gibi görüşmelerine engel olunduğunu söyleyen öfkeli babalar grubu, dün de Anglikan Kilisesi'nin genel meclis toplantısını basıp York Kilisesi'nin çan kulesine pankart asarak eylemlerini sürdürdü. Ama Times gazetesi, bugün bu eylemlere 'Dur' diyor yorum köşesinde:

"Çağlar boyunca en büyük problem, babaların çocuklarıyla yeterince ilgilenmesine izin verilmesi olmadı. En büyük problem; onların çocuklarını, ailelerini terkedip gitmelerine engel olmaktı. Çocuğuyla görüştürülmediğini söyleyen her bir babaya, muhtemelen çocuklarını terketmiş 4 baba düşer. Boşanma ardından, çocuklarını arayıp sormayan babaların oranı yüzde 40. Tabii ki her ana babanın çocuklarıyla görüşmesi bir haktır. Ama babalar grubu; asıl babaları, eşlerini, çocuklarını terketmemeye ikna etmek için uğraşmalı. Unutmayın babaların yeri damlar değil, yuvalarıdır"

En Çok Aranan Haberler