LONDRA (İHA) - Fransa parlamentosunun alt kanadında dün kabul edilen dini sembollerin devlet okullarında takılmasını yasaklayan kanun, Guardian gazetesinin "Hiç Kimseye Tehdit Değil" başlıklı başyazıda eleştiriliyor.
Gazete, kız öğrencilerin devlet okullarında türban takmalarını yasaklayan yasayla laiklik ilkesini bir adım daha ileri götürdüğünü savunarak, şu sözlere yer veriyor:
"Nedeni ne olursa olsun başörtüsü takmak, Fransız ulusunu ya da Fransa'nın laik yapısını zayıflatmayacaktır. Bir türban, başörtüsü ya da yarmuk, taşıdığı sembol ne olursa olsun kimseye zarar vermez. Eğer toplum birine zorla başörtüsü taktırılmasına karşı çıkıyorsa, aynı şekilde herkesin başörtüsü takmamaya zorlanmasına da karşı çıkmalıdır"
"İSRAİLLİ SAVUNMA BAKANI, TUTUKLANAMAYACAĞI İNGİLTERE'DE GÜVENDE" Guardian'da yer alan bir başka haber ise, İngiliz yetkililerin İsrail Savunma Bakanı Şhaul Mofaz'a bugün başlayacağı 4 günlük Londra gezisi öncesi tutuklanmayacağı yönünde teminat vermelerini konu alıyor.
"İsrailli Bakan Tutuklanmayacağı İngiltere'de Güvende" başlıklı yazıda, adı açıklanmayan bir İngiliz yetkilinin şu yorumları aktarılıyor;
"İngiltere hükümeti hiç kimseye "Size sınırsız af sağlıyoruz' diyemez. Ancak biz sorunla ilgili olarak İngiliz polis teşkilatının görüşünü aldık. Polis, bir savunma bakanı olarak Mofaz'ın diplomatik dokunulmazlığa sahip olduğunu düşünüyor. Bu, tüm savunma bakanları için geçerli. Burada Mofaz'a yönelik herhangi bir ayrıcalık yok"
İsrail birliklerinin 2002'de Batı Şeria'yı yeniden işgal ettikleri dönemde, İsrail'in Genel Kurmay Başkanlığı'nda Shaul Mofaz oturuyordu. İsrail operasyonlarında yaşamlarını yitiren Filistinli sivillerin avukatları, Mofaz'ın insanlığa karşı suç işlediği görüşünü savunurken, İnsan Hakları İzleme Örgütü de Mofaz'ın uluslararası hukuk çerçevesinde tutuklanabileceğini söylüyor.
"FRANSA'DAKİ YASAYLA, 'HOŞGÖRÜ SINAMASI' YAPILIYOR"
Times gazetesi bugünkü başyazısını Fransa'daki devlet okullarında başörtüsünü yasaklayan kanuna ayırdı. "Hoşgörü Sınaması" başlıklı yazıda yasaya sağ partilerin yanı sıra sol partilerin de destek verdiği ve öğretmenlerin yüzde 80'inin yasadan yana olduklarını belirtiliyor. Yasanın, devlet okullarında geçerli olduğuna dikkat çeken Times, bu durumun zengin Müslüman ailelerin kızlarını özel okullara göndermeyi tercih etmelerine yol açabileceğinden bahsediyor. Fransa'daki Müslüman liderlere de bir çağrıda bulunan Times onlara şu soruyu sordu;
"Fransız Müslüman liderler kendilerine şu soruyu sormalı: 'Mücadelelerini daha da ileri aşamaya taşımaları dinlerini güçlendirir mi, yoksa azınlıktaki Müslümanların daha da dışlanmalarına ve kendilerini zayıf hissetmelerine mi yol açar?"
"İNSAN HAKLARI SİCİLİ ZAYIF LİBYA VE KADDAFİ'NİN TEHLİKELERİ" Daily Telegraph bugünkü başyazısını Libya'yla İngiltere arasındaki ilişkilere ayırdı. "Kaddafi'nin Tehlikeleri" başlıklı yazıda Libya, insan hakları sicili zayıf bir diktatörlük olarak tanıtılarak şu yorumlara yer veriliyor;
"Tony Blair bir yandan Amerikalılarla yakın işbirliği yaparken diğer yandan da hem İran ve Suriye gibi ülkelerle ilişkilerini sürdürüyor hem de Libya'ya karşı daha uzlaşmacı bir tutum benimsiyor. Bu tavır İşçi Partisi ve onu Amerikan Başkanı Bush'un süs köpeği olmakla suçlayan Avrupa Birliği'nin hoşuna gider. Ancak Blair'in İslamcı devletlerle yapıcı bütünleşme politikası etkili değil.
İran'da İngiltere'nin umutlarını bağladıkları reformcular, önümüzdeki ay yapılacak parlamento seçimlerinde yenilgiye gidiyor. Suriye'de de eski lider Hafız Esad'ın ölümü sonrası dile getirilen değişim sözü, Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından yerine getirilmedi"
"LİBYA'YA KUCAK AÇMA YARIŞINDA İNGİLTERE DİKKATLİ OLMALI"
Independent gazetesi de başyazısında Libya ve İngiltere ilişkilerine değindi. "Libya'ya Kucak Açma Yarışına Girilmesine Karşın İngiltere Dikkatli Olmalı" başlıklı yazıda gazete, Trablus'la yakınlaşmadan önce, Libya'nın niyetleri ve amaçlarının dikkatle incelenmesi gerektiği görüşünü savunuyor.
Independent ayrıca Yvonne Fletcher adlı polisin Londra'daki Libya Büyükelçiliği'nden bir yetkili tarafından öldürülmesinin, hala iki ülke ilişkilerini gölgelediğini belirterek, "Libya'nın Fletcher'ın ailesine tazminat ödemesi, bu üzücü sorunun çözümü için gerekliydi. Tıpkı Lockerbie'de ölenlerin yakınlarına tazminat ödenerek bu defterin kapanması gibi. Ancak iyi niyet kolaylıkla satın alınamıyor. Zaten alınmamalı da. Petrol parası her şeyi satın alamaz"
"GAZZE'DE ULUSLAR ARASI TOPLUMA NİÇİN İHTİYAÇ VAR" Financial Times gazetesinde eski İsrail Dışişleri Bakanı Şhlomo Ben-Ami'nin kaleme aldığı, "Gazze'de Uluslararası Topluma Niçin İhtiyaç Var?" başlıklı makale yer alıyor.
Şhlomo Ben-Ami, İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un Gazze'deki tüm Yahudi yerleşim birimlerini boşaltmaya yönelik planının, İsrail-Filistin barış sürecini canlandırabilse de son derece riskli olduğunu söylüyor. Yazıda Filistinlilerle Oslo Barış Anlaşması'nı imzalayan Yitzhak Rabin'in bile, en güçlü döneminde dahi Gazze'deki Netzarim Yahudi yerleşim birimini boşaltmaya cesaret edemediğini hatırlatıyor.
Eski İsrail Dışişleri Bakanına göre uluslararası toplum, Şaron'un planının yol açtığı fırsatların değerlendirilmesi ve risklerin azaltılmasında hayati bir rol oynamalı. Ben-Ami'ye göre Şaron'un planı, İsrail'in yerleşim birimlerini boşaltması ve askerlerini çekmesinin ardından Gazze'nin Lübnanlaşması açısından riskli. Çünkü bu durumda, Hizbullah'ın Lübnan'da yaptığı gibi, Gazze'deki en büyük güç olan Hamas zafer ilan edecek ve intihar saldırıları onaylanmış olacak. Bundan sonra da Hamas, Gazze Şeridi'ni yönetmeye başlayacak ve İsrail'le savaş halindeki mini bir Taliban devleti kuracaktır. Bu da tüm bölgeye korkunç bir mesaj gönderecektir.
"MÜCADELENİN KORKUTTUĞU KERKÜK'TE ORTAK BİR ZEMİN ARAYIŞI"
Gazetenin Orta Doğu sayfasında yer alan "Mücadelelerin Korkuttuğu Kerkük'de Ortak Bir Zemin Arayışı" başlıklı bir diğer haberde ise; Kerkük'te görevli Amerikalı binbaşı Jeff Cantor'ın, "İşimiz Kosova'dan daha zor. Burada sanki devam eden bir iç savaş var" sözleri yer alıyor.
Kerkük hakkında Kürtler ve diğer grupların tamamen farklı görüşlere sahip olduklarını söyleyen Financial Times, Kürdistan Yurtseverler Birliği'nden Celal Cevher Aziz'in, Kerkük'ün Kürtler için kutsal bir kent olduğunu belirterek, ekliyor;
"Araplar, Kerkük topraklarını güç kullanarak gasp etti. Bu nedenle geldikleri gibi gitmeliler"
Kerkük'te yerel meclisin Arap üyelerinden Etar El Tavil ise bu yoruma şöyle yanıt veriyor;
"Sünni Araplar ve Şiiler, etnik federalizmi önlemek için seçim istiyor. Biz gerekirse 1 milyon şehit verecek ama Kerkük'ün bir Kürt kenti olmasına izin vermeyeceğiz"