İngiliz basınında Türkiye vurgusu... İngiliz Times gazetesine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'demokratik standartları otoriter bir anlayışla hor görüyor.' Times'a göre, bu sebeple Batı, Erdoğan'ın basını susturma girişimlerine karşı sesini yükseltmeli.
İngiliz Financial Times gazetesinin dış haberler editörü David Gardner'a göre ise Türkiye'nin Doğu'ya dönüşü durdurulabilir. Gardner'a göre Batı'nın Ankara ile yeniden angaje olması, Avrupa ve Orta Doğu için de faydalı olabilir.
"DEMOKRASİ BİR TRAMVAYDIR"
Times'ın başyazısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllar önce söylediği bir cümleyle başlıyor:
"Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz."
Times'a göre Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün itibarıyla bu yerin hangi nokta olduğu konusunda derin bir şekilde düşünmeli.
'ERDOĞAN, TÜRKİYE'Yİ KARGAŞAYA SÜRÜKLEDİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı 'demokratik standartları otoriter bir anlayışla hor görmekle' suçluyor Times. Onun geçtiğimiz yılki başarısız darbe girişimi sonrası Türkiye'yi kargaşaya sürüklediğini de ekliyor.
"İstanbul'da dün başlayan dava, gazetecilerin Sayın Erdoğan'ın eleştirel sesleri aceleyle bastırmasının ilk kurbanı olduklarını gösteriyor" diyor Times.
İNGİLİZ MEDYASINDA CUMHURİYET GAZETESİ DAVASI: TÜRKİYE'NİN BASINA SALDIRISI
Times, medya uzmanlarının Türkiye'de 177 kadar gazetecinin cezaevinde olduklarını hesapladıklarını belirtiyor.
Bu rakamın, Çin ve Mısır cezaevlerindeki gazetecilerin toplam sayısından fazla olduğunun altını çizerek...
Times'a göre Cumhuriyet gazetesi davasının sanıklarının da görünen esas suçları, Kürt hakları hakkında yazmak ve Fethullah Gülen'in takipçileri olmak değil, "buluttan nem kapan" bir cumhurbaşkanını incitmek.
'ERDOĞAN, ARAŞTIRMACI GAZETECİLİĞİN SUÇ OLMADIĞINI BİLMELİ'
Times'taki başyazı şu satırlarla noktalanıyor:
"Türkiye'nin iş dünyasına açık olduğu mesajı, gazetecilere kapalı olduğu gerçeğini maskeliyor.
"Eleştirel seslerin susturulmasına dayalı bir anlayışa dayandığı sürece, Sayın Erdoğan ile uzun vadeli bir ilişki yürütülemez. Bu, mezarlığın istikrarıdır. Almanya, Türkiye'nin iyi niyetine diğer Avrupa Birliği ülkelerinin çoğundan daha fazla bağımlı. Zira Sayın Erdoğan, Suriyeli mültecilerin denize açılmalarına izin vermiyor, onları Türkiye'nin kamplarında tutuyor. Buna karşın Almanya Başbakanı Angela Merkel, hem Alman hem de Türk vatandaşı bir gazetecinin (Deniz Yücel) tutuklanmasını yüksek sesle protesto etti. Merkel hükümeti, Alman turistlerin Türkiye'ye gitmekten caydırmak için seyahat uyarısında bulundu.
"Bu siyasi bir kumar zira Sayın Erdoğan'ı sinirlendirmenin hemen hemen daima bir bedeli var. İngiltere de Avrupa Birliği'nden ayrıldıktan sonra Türkiye gibi dinamik ekonomilerle güçlü ticari ilişkilere her zamankinden fazla ihtiyaç duyacak. Ancak İngiltere büyük insan hakları ihlallerini eleştirmemek gibi bir tavır içine giremez. Sessiz kalmak, Sayın Erdoğan'ın ihtişam hezeyanlarını ve eleştiriden muaf olduğu hissini besleyecektir. Erdoğan, araştırmacı gazeteciliğin suç olmadığını, ifade özgürlüğünün hayati önem taşıdığını bilmeli."
FINANCIAL TIMES YAZARI DAVİD GARDNER: TÜRKİYE'NİN DOĞU'YA DÖNÜŞÜ DURDURULABİLİR
David Gardner'ın Financial Times'ın bugünkü sayısındaki yazısının başlığı, "Ankara Doğu'ya dönerken, Brüksel yeniden angaje olmalı".
Gardner; ABD, Fransa ve İngiltere'nin Suriye ve Irak'ta IŞİD'le savaşta Suriyeli Kürt milislere (YPG) güvenmesinin, NATO'nun İncirlik Hava Üssü'ne erişimini tehlikeye attığını belirtiyor.
Financial Times'ın dış haberler editörü, Suriye'de Türkiye destekli isyancıların ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun bazı unsurlarıyla çatıştığına, Türkiye'nin resmi haber ajansının geçen hafta olağanüstü bir adım atarak Suriye'nin kuzeyinde Kürt bölgelerindeki 10 Amerikan üssünün konumlarını ifşa ettiğine değiniyor.
'TÜRKİYE, RUSYA VE İRAN İLE TAKTİK BİR İTTİFAKA GİRDİ'
"Türkiye, Batılı müttefiklerinin Kürt sorununa yaklaşımına tepki olarak Rusya ve İran ile taktik bir ittifaka girdi...Katar sorunu da, Ankara'yı, uzun süre liderliğini yapmak istediği Sünni kamptan ayırdı" diyen Gardner'ın yazısından bazı satırlar şöyle:
"Ya zaten Şii-Sünni güç mücadelesinin tükettiği bir bölgede vekalet savaşları yürüten İran ya da Suudi Arabistan, Türkiye'de bulanık suda balık avlamak isterse ne olacak?
"Batı bazen Türkiye'yi kaybetmeyi, bu ülkenin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Avrasya örümcek ağına çekilerek ortadan kaybolmasını kabullenmiş görünüyor. Tabii bu durumda AB'nin de özel bir sorumluluğu var. Bir zamanlar Türkiye için stratejik bir çıpa ve ve reform motoru olan AB'nin üyeleri 10 yıl önce Türkiye'nin üyeliği önünde engeller çıkarmaya başladılar ve o dönemden bu yana da bir dedikleri diğerine uymuyor...
'AVRUPA VE NATO'DAN KOPUŞ HIZLANIYOR'
David Gardner'a göre, Nisan ayındaki anayasa referandumunu sonrası daha da güçlenen Cumhurbaşkanı Erdoğan AB ile ekonomik ilişkileri, siyasi kısıtlamalardan ve hukuki denetimden uzak bir şekilde sürdürmek istiyor. Ancak Erdoğan bu noktada hayal görüyor zira Avrupa (ve NATO)'dan kopuş hızlanıyor.
Türkiye ekonomisinin özelikle ucuz krediye bağımlılığı yüzünden hassas bir konumda olduğunu vurgulayan Gardner, Almanya ile son dönemde yaşanan gerginliği de hatırlatıyor.
AB'nin Türkiye üzerinde hala bir nebze de olsa etkisi olduğunu belirten Gardner, yazısını şöyle noktalıyor:
"İki taraf da daha soğukkanlı bir şekilde savunma ile terörle mücadele alanlarındaki işbirliğinin ve AB'nin Türkiye'nin varlıksal bir mesele olarak gördüğü Kürt Sorunu'na daha fazla müdahil olmasının ne kadar önemli olduğunu görebilir. Türkiye'nin AB üyeliği halen tartışma dışı. Ancak Brüksel, Almanya'da Eylül ayında yapılacak seçimler sonrası Türkiye ile gümrük birliğinin radikal bir şekilde geliştirilmesini zorlamalı. Bu süreçte belirlenecek kurallar, Türkiye'de hukukun üstünlüğü prensibinin yeniden tesisine yardımcı olabilir. Eğer Türkiye ile ilişki işlemsel olacaksa, yapılacak pazarlıkların da birşeye değmesi gerekir."