HABER

İngiliz gazetelerinde bugün

LONDRA (İHA) - İngiliz gazeteleri bugünkü sayılarında ağırlıklı olarak ABD liderliğindeki muhtemel bir Irak operasyonuna ilişkin haberlere yer verdiler.

Times gazetesi, BM'nin Irak'taki muhtemel savaşın 900 bin mülteci ortaya çıkaracağını tahmin ettiğini yazarken Financial Times'taki bir makalede, savaşın dünya ekonomisine muhtemel etkileri değerlendirildi.

Times gazetesi, Birleşmiş Milletler'in, Irak'ta çıkacak bir savaşın yol açacağı muhtemel sıkıntılara karşı bir acil durum planı hazırlamakta olduğunu yazdı. Gazete, Genel Sekreter Kofi Annan'ın bu hazırlığı gizli tutmak istediğini, çünkü Irak'taki silah denetimlerinin anlamsız, Amerika'nın saldırısının kaçınılmaz olduğu izlenimini vermekten kaçındığını ileri sürdü. Gazete, "Irak'ın petrol üretimini tamamen durduracak, ülkenin elektrik sistemini ağır biçimde aksatacak, iç karışıklıklara ve 900 bin mülteci doğmasına yol açacak bir savaş için Birleşmiş Milletler acil durum planı hazırlıyor. Birleşmiş Milletler'in iç yazışmaları savaşın en şiddetli geçeceği yerlerin Bağdat'ı da kapsayan orta kesimdeki üç il olacağını gösteriyor. Kürtlerin kontrolündeki Kuzey Irak ise geniş ölçüde savaştan uzak kalacak. Ama Şiilerin çoğunlukta olduğu Güney Irak'ta savaşın başlamasından ancak bir ay sonra durum sakinleşecek, insani yardım faaliyetleri mümkün olacak" dedi.

Times gazetesine göre BM yardım örgütleri acil durumda kullanacakları malzemeleri temin etmeye başladı ve Irak içinde görevli yüzlerce personelini tahliye etme prosedürünü yeniliyor. Haberde, bir belgedeki, "Birleşmiş Milletler, Irak'ın yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesini bekliyor ve bunun sonucu olarak insani yardım açısından kriz yaşanmayacak. Bununla beraber Birleşmiş Milletler'e bağlı kurumlar, bütün muhtemel senaryolara karşı hazır olmalılar" görüşlerine yer verdi.
Times gazetesinin aktardığı BM tahminlerine göre Irak'taki savaştan dolayı ortaya çıkacak 900 bin mültecinin 100 binine hemen yardım ulaştırılması gerekecek. Gazete, "Birleşmiş Milletler'e bağlı kurumlardan, merkezi Roma'da bulunan Dünya Gıda Programı'nın 900 bin kişiye bir ay yetecek gıda maddesini hazır tuttuğunu açıkladığı belirtildi. Mülteci örgütü ise 250 bin kişiye yetecek yardım malzemesini üç günde yerine ulaştıracak şekilde stoklarını hazırladı. Ama sadece 100 bin kişiye yetecek kadar çadırı olan bu kurum, yeterli miktara ulaşmak için 12 haftaya ve 60 milyon dolara ihtiyaç duyuyor. Birleşmiş Milletler'in normal zamanlarda yürüttüğü Petrol Karşılığı Gıda programının halihazırda Irak'ta nüfusun yüzde 60'ına karşılık gelen 16 milyon kişiye gıda yardımı sunuyor" diye yazdı.

KÜRESEL EKONOMİYE MUHTEMEL ETKİLERİ Ekonomi gazetesi Financial Times'taki bir makalede, Irak'taki muhtemel savaşın dünya ekonomisine yapacağı etkiler incelendi. Makalede, Saddam Hüseyin'i devirme amaçlı bir savaş başarılı olursa dünya ekonomisine fayda getireceği, ama işler kötü giderse, çok zarar vereceği belirtildi.

Financial Times yazarı Martin Wolf, bu makalede, dünya ekonomisinin itici gücü olarak değerlendirilen Amerikan ekonomisi ile ham petrol fiyatları arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Ham petrol fiyatları, Ortadoğu'daki savaşlarla birlikte keskin yükseliş göstermişti. 1974'te ve 1979'daki yükselişlerin Amerikan ekonomisinde resesyona yani gerilemeye yol açtığını belirten yazar, 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle petrol fiyatlarının tırmanmasının, büyümeyi yavaşlattığını vurguladı.

Yazar, Irak'ta şimdi çıkacak savaşın muhtemel etkileri için savaşın nasıl seyredeceğini dikkate almak gerektiğini belirtti. Washington'daki Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Anthony Cordesman'ın tahminlerine değinen yazar, savaştaki en kötü senaryonun meydana gelme olasılığının yüzde 5 ila 10 arasında görüldüğünü vurguladı.

Gazeteye göre, yüzde 40 ila 60 olasılıkla gerçekleşmesi beklenen senaryo, "Savaş, Amerika ve müttefiklerinin zaferiyle, 4 ila 6 haftada biterken, Suudi Arabistan üretimi arttıracak ve Basra Körfezi'ndeki petrol üretimi zarar görmeyecek" şeklinde verildi.

Gazeteye göre, yüzde 30-40 olasılık verilen ikinci senaryo, savaşın yine Amerika'nın zaferiyle 12 haftada bitmesini öngörüyor. Bu senaryoda Suudi Arabistan, petrol üretiminde, Batılı koalisyona pasif destek veriyor. Yüzde 5 ila 10 olasılık tanınan en kötü senaryo ise savaşın 6 aya kadar uzamasını içeriyor. Bu senaryoda Irak'ın, komşularının petrol üretimine darbe vurması, İsrail'e ve Batılı ordulara kitle imha silahlarıyla saldırması öngörülüyor.

Yazıdaki ifadeyle olumlu senaryo, Batılı ülkelerin kalkınma hızlarını arttıracak bir etkiye sahip olduğu ifade edildi. Yazıda, en kötü senaryonun, petrol fiyatlarını varil başına 80 dolara çıkaması halinde, uzun ve zor bir savaşın içine sürüklenmiş olan Amerika'nın ekonomisi derin bir resesyona gireceği kaydedildi.

"NASILSA HERKES İNGİLİZCE ÖĞRENİYOR" Times'ın köşe yazarı Anthony Browne, İngiltere halkının yabancı dil öğrenmedeki isteksizliğinin Avrupa hükümetlerini rahatsız ettiğini ve Londra hükümetine gelen baskılar ardından 2010 yılından itibaren ilkokullarda zorunlu yabancı dil eğitimi yapılması kararı verildiğini anlattı. Yazar bu kararı şöyle eleştiriyor:
"Herkesin bir yabancı dil öğrenmesi kuralı, herkese bir çukur kazdırıp, içini yeniden doldurtmaya benziyor. Atalarımızın, dünyayı İngilizce öğrenmeye ikna etmesi sayesinde bizim başka bir dil öğrenmeye ihtiyacımız yok, dil öğrenmeye harcayacağımız vakitle ekonomi, iş idaresi, siyaset, hukuk veya bilgisayar bilimleri öğrenmek gerek. Bu ülkedeki herkese, Fransızca öğrenme zorunluluğu getirirken gösterilen kararlılık, ekonomi öğretmek için gösterilmiş olsaydı, Britanya çok daha iyi bir durumda olurdu."

Bir yabancı dil öğrenmenin insanı daha akıllı yaptığını kabul eden yazar, ama artık buna ihtiyaç olmadığını, çünkü en fazla muhatap olunacak yabancılarla, yani turizmde çalışanlar veya tahsil görmüş olanlarla zaten İngilizce konuşmanın mümkün olduğunu belirtti.

Times gazetesi yazarı, G-7 diye anılan sanayileşmiş ülkelerden üçünde yani Kanada, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nde anadilin İngilizce olduğunu, ayrıca Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda gibi ülkelerde İngilizce konuşulduğunu, Hindistan ve Güney Afrika'da ise ticaret ve siyaset lisanının da İngilizce olduğunu anlattı. Yazar, çokuluslu şirketlerde, Avrupa Merkez Bankası veya Avrupa Komisyonu'nda çalışmak için İngilizce'den başka dile ihtiyaç olmadığını da vurguluyor ve İngiltere hükümetinin yabancı dil eğitimi konusundaki bu kararının akıntıya karşı kürek çekmek olduğunu savunuyor.

En Çok Aranan Haberler