İngiltere'de, 2022 yılının başlangıcında gündemdeki yasa tasarılarından bir tanesi Polis, Suç ve Ceza başlığını taşıyor. Tasarının bu hafta İngiltere Parlamentosu'nun üst kanadı olan Lordlar Kamarası'nda son tartışmaları gerçekleşiyor.
Avam Kamarası'nda birçok tartışma evresinden geçerek Lordlar Kamarası'na varan tasarı, İngiltere'de 33 yaşındaki Sarah Everard'ın Mart 2021'de, akşam saatlerinde evine yürürken kaçırılarak öldürülmesinin ardından kadına karşı şiddeti protesto etmek için toplanan kalabalığa polisin eleştirilen sert müdahalesi sonrası gündeme geldi.
Tasarıyı takip eden milletvekilleri, avukatlar, sivil toplum kuruluşları ve gazeteciler yeni düzenlemenin polise ve hükümete orantısız güç vereceğinden endişeli.
Yeni düzenlemeye yönelik eleştiriler, insan haklarına aykırı olması ve protesto haklarını sınırlandıracağı konusunda yoğunlaşıyor. Son aylarda İngiltere'nin birçok şehrinde yasanın iptali talebiyle protesto gösterileri yapıldı, protestocular ile polis arasında defalarca çatışmalar yaşandı.
İngiltere İçişleri Bakanı Priti Patel, yeni yıl için paylaştığı videoda tasarının ülkede suç oranlarını düşürmek ve sokakları daha güvenli hale getirmek için hazırlandığını, polise hem kendilerini hem de halkı korumak için gerekli tüm desteğin sağlanacağını söyledi.
Patel, "Bu tasarının parlamentodan geçmesi, protesto amacıyla yollarımızı kapatan ve kurallara itaat eden insanların hayatını zindan eden iklim protestocularını durdurmak için şart" ifadesini kullandı.
Protestolara müdahale
İngiltere'de halihazırda polisin kamusal alanda ciddi kargaşa, mülke ciddi hasar veya toplumsal yaşamda ciddi bir kesintiye neden olması durumunda protestolara müdahale etme yetkisi bulunuyor.
Önerilen tasarı buna ek olarak polise protestolar için başlangıç ve bitiş saatleri tanımlama ve ses düzeyini kontrol etme yetkisi de verecek. Polis tek kişilik protestolara bile müdahale edebilecek.
Tasarının tartışılan son halindeki bir maddeye göre, protesto etmekten dolayı daha önce cezalandırılmış veya daha önce protestolarda kargaşa yaratmakla suçlanmış kişilerin protestolara katılması yasaklanabilir.
Buna ek olarak protestocuların kendilerini bir nesneye kilitlemeleri veya bağlamaları ve yolları kapatmaları 6 aya kadar hapis veya sınırsız para cezaları gerektiren suçlar haline getirilebilir.
Bu tür protesto teknikleri Birleşik Krallık'ta 2018 yılından beri iklim krizi protestoları düzenleyen Extinction Rebellion (Yok oluş isyanı) ve ülkede konutların 2030'a kadar tamamen yalıtılarak ısınmadan kaynaklanan karbon salımının azaltılmasını hedefleyen kampanya grubu Insulate Britain (Britanya'yı Yalıtın) gibi protesto grupları tarafından sıkça kullanıldı.
Şüphe gerekmeksizin arama yetkisi
Tasarıda polisin sokaklarda insan veya araç durdurma ve arama yetkisinin herhangi bir şüphe gerekmeksizin genişletilmesi de söz konusu.
İngiltere'de Criminal Justice Alliance (Ceza Adaleti İttifakı) isimli kuruluşun 2015 ve 2016 yılları için yaptığı bir araştırmaya göre, siyah insanların sokakta durdurulup aranma oranı beyaz insanlara kıyasla 6 kat daha fazla.
Anıtlara zarar verenler 10 yıl hapisle cezalandırılabilir
Önerilen tasarıya göre herhangi bir anıta zarar vermek 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılan bir suç haline getirilebilir.
Bu değişiklik, geçtiğimiz yaz aylarında Bristol kentinde düzenlenen ırkçılık karşıtı protestolar sırasında Edward Colston adlı bir köle tacirinin 1895 yılında dikilen heykelinin boynuna ipler bağlanarak kaidesinden indirilmesi ve nehre atılmasının ardından eklendi.
'**Bu değişiklikler**, bir yaşam biçimini cezalandırılması gereken bir suç haline getirecek**'**
Tasarının insan hakları kuruluşları tarafından tartışılan bir başka maddesi, İngiltere'de özel arazilerde izinsiz olarak bulunmanın ceza gerektiren bir suç haline getirilmesi.
İngiltere'nin önde gelen insan hakları kuruluşlarından olan Liberty, bu maddenin göçebe şekilde yaşamlarını sürdüren "çingene, gezgin ve roma halkını" olumsuz etkileyeceğini ve tasarıdan tamamen kaldırılması gerektiğini ileri sürüyor.
İngiltere'nin Darlington kentinde 'Baş Çingene' unvanına sahip Billy Welch, "Bu değişiklikler bir yaşam biçimini cezalandırılması gereken bir suç haline getirecek" diyor.
Bir diğer tartışmalı madde ise polisin sağlık ve eğitim hizmetleri sunan kurumlardan insanların özel bilgilerini "şiddeti önlemek" gerekçesiyle isteyebilme yetkisi verilmesi.
İngiltere'de 600'den fazla doktor, hemşire ve öğretmen, Priti Patel'e bakımından sorumlu oldukları kişilerin güvenini kırmak istemediklerine dair mektuplar gönderdi.
Tasarının diğer bölümlerinde ise kadınlara, sağlık çalışanlarına ve çocuklara karşı saldırılar için hapis ceza sürelerinin uzatılmasının yanı sıra tehlikeli araç sürüşü ve ölümler için verilen cezalarda da değişiklikler söz konusu.
Mahkemelerde yargıçlara çocuk cinayeti zanlılarına ömür boyu hapis cezası verme yetkisi de verilebilir.
Tasarının birçok bölümü İngiltere'de milletvekilleri, avukatlar, sivil toplum ve gazeteciler tarafından eleştirildi.
Tasarıyı eleştirenler, teklif edilen düzenlemelerin "otoriter sisteme doğru atılan bir adım" olduğunu öne sürüyor.
İngiliz gazeteci George Monbiot'a göre protesto etmekten ötürü hapis cezasına çarptırılmak ülkenin bir "polis devleti haline geldiğinin göstergesi."
İngiltere İşçi Partisi Milletvekili David Lammy, tasarıyı "doğru dürüst düşünülmemiş ve insanların özgür ifade ve demokratik protesto haklarını ellerinden almak isteyen bir karmaşa" olarak tanımlıyor.
İçişleri Bakanlığı ise demokrasiye her daim saygı gösterileceği ve insan hakları prensiplerine riayet edileceğini ifade ediyor.
Rights of Women (Kadınların Hakları) isimli kampanya grubu, tasarıda kadınlara karşı şiddeti hedefleyen uzun vadeli bir plan olmadığını öne sürüyor. Bakanlık ise kadınlara karşı ciddi suçlar karşısında verilen cezaların sıkılaştırılacağı ve gözaltındaki zanlıların kefalet kurallarında değişiklikler yapılacağını söyledi.
Eski İngiltere Başbakanı Theresa May ise birkaç ay önce Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada tasarının birçok bölümüne katıldığını, ancak ülkede demokrasi açısından ifade özgürlüğü ve protesto hakkının önemini vurgulamak istediğini söyledi.
May, "Ülkede son aylarda yapılan protestoları izleyip hükümet neden müdahale etmiyor diye soranlar vardır elbette, ancak bunun cevabı çoğu zaman bizim özgür ve demokratik bir ülkede yaşıyor olmamız" dedi.