Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

İnsan İlişkilerinde Sağlam İletişimi Öldüren 7 Yıkıcı Alışkanlık

İletişim kurmanın herhangi bir ilişkide ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz. Ama iyi bir iletişimi korumak her zaman kolay olmaz.

İnsan İlişkilerinde Sağlam İletişimi Öldüren 7 Yıkıcı Alışkanlık

Partneriniz çuvalladı ve faturayı zamanında ödemeyi unuttu. Gecikme faizi ücretiyle karşı karşıya kaldınız. Yapılacak objektif şey ne? Bunun bir daha olmaması için bir çözüm bulmak. Ama onun yerine sinirleniyor, partnerinizi eleştiriyorsunuz ve kavga çıkıyor. Eleştirmek, sağlıklı insan iletişimini bozan en yaygın yedi alışkanlıktan biridir.

İletişim kurmanın herhangi bir ilişkide ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz. Ama maalesef bunu sağlamak her zaman kolay olmaz. Psikiyatrist William Glasser, iletişimde "yedi ölümcül alışkanlık" kavramını ortaya attı. Fikrin temelinde, çoğumuzun alışık olduğumuz birçok alışkanlığı olduğu ve bu alışkanlıkların ilişkilerimize zarar verdiği yatıyor. Eğer bunları doğru tahlil edebilir ve daha iyi alışkanlıkları tercih edersek, iletişimimizi ve dolayısıyla ilişkilerimizi güçlendirebiliriz.

Yedi şefkatli alışkanlık

  1. Desteklemek
  2. Cesaretlendirmek
  3. Dinlemek
  4. Kabul etmek
  5. Güvenmek
  6. Saygı duymak
  7. Farklılıkları müzakere etmek

Yedi ölümcül alışkanlık

  1. Eleştirmek
  2. Suçlamak
  3. Şikayet etmek
  4. Azarlamak
  5. Tehdit etmek
  6. Cezalandırmak
  7. Kontrol etmek için rüşvet vermek

Bu kötü alışkanlıkların birçok 'kötü muamele edilen' ilişkide var olduğunu not etmekte fayda var, ama o tamamen başka bir konu. Kötü muamele edilen bir ilişkide, öncelik güvenliği sağlamaktır, iletişim değil, dolayısıyla bu çözümler kötü muamele edilen bir ilişkide geçerli değildir.

İlişkinin bu tip bir ilişki olmadığı durumlar için, aşağıda sağlam iletişimi sağlamanın önüne geçen yedi kökleşmiş alışkanlığı daha ayrıntılı olarak görebilirsiniz:

Anlamsız eleştiri
İnsanlar birçok nedenle eleştiri yapar. Belki çalışanınızın bir projeyi daha iyi yönetmesine katkı sağlamak istiyorsunuz. Belki yakın arkadaşınız kötü ilişki tercihleri yapıyor ve bunu fark etmesini istiyorsunuz.

Bu örnekler az ya da çok, pozitif ve yapıcı bir amaç içerir ve bunda bir sorun yoktur. Bu durumlarda, yaptığınız şey eleştirmekten çok yapıcı bir geri bildirim vermeye dayanır. Ancak zayıf kötü iletişim durumunda, eleştiri yapmak, bir insanı yanlış sebeplerden dolayı yere sermektir. Zen Habits bunun birkaç örneğini aşağıdaki gibi sıralıyor:

Birisini incitmek. Genelde birisinden hoşlanmazsak, ona saldırmak isteriz. Bu durumda yapılan eleştiri yıkıcıdır.

Kendi korkularımızı dışa vurmak. Bazen bir şeylere sinirli oluruz veya günümüz kötü geçmiştir ve o negatif kızgınlığımızı dışa vurmak isteriz.

Egomuzu yükseltmek. Bazı insanlar kendilerinin ne kadar güçlü, zeki veya bilgili olduklarını göstermek isterler ve bunu yaparken de eleştirme yolunu kullanırlar.

Bir kişiye yapıcı bir eleştiri yapıldığında bile savunmaya geçmesi oldukça kolayken, yaptığınız eleştiri yıkıcı ve anlamsız bir amaçla geliyorsa, bu iletişimi öldürür.

Örneğin, çocuğunuzun okul notları kötü diye sinirlenip ve hemen onu küçümseyip işe yaramaz ilan etmek. Eğer iletişiminizi güçlendirmek istiyorsanız, daha az eleştirmeye ve daha çok destek olup cesaretlendirmek için geri bildirim sunmaya odaklanmalısınız. Destek olmak ve cesaretlendirmek, Glasser'ın daha etkili iletişim için listelediği şefkatli alışkanlııklar listesindeki iki maddeden biri.

Suçlamak
Birisini suçladığınızda, sorumluluğu üzerinizden atar ve karşı tarafa yüklersiniz. Örneğin krediyi ödemesi gerekmesi ama unutması gayet de eşinizin sorumluğunda olabilir. Ama eğer açık bir diyalog isteniyorsa parmak göstermek pek işe yaramaz.

Bir şeyle ilgili hayal kırıklığınızı ifade etmek istemeniz anlaşılabilir. Ki bazen bir çözüm bulmak için ifade de etmelisiniz ve buna suçlama denemez. Örneğin, bir proje üzerinde çalışıyorsunuz diyelim. Ekip arkadaşlarınızdan biri yapması gereken görevi yetişmesi gereken tarihe yetiştirmedi ve tüm ekibin planını bozdu. Bu iş arkadaşınızın bu hatadan sorumlu olduğunu bilmesini istiyorsanız şöyle bir şey söyleyebilirsiniz:

"Hepimizin belirlediğimiz tarihlere uyması önemli, böylece proje istenen tarihe yetişebilir. Bu belirlenen tarihler size de uyuyor mu?"

Burada amaç suçlamak değil çözüm bulmaktır.

Suçlamak ise şöyle bir şeydir: "Sen yapılması gereken tarihe yetiştirmedin ve şimdi senin yüzünden hepimizin planı programı bozuldu."

İlk örnek çözüm bulmaya ve o kişinin bir dahaki sefere işi zamanında yapmasına odaklanırken, ikinci örnek hiçbir işe yaramıyor. Buna cevaben özür dilemekten başka ne yapabilir? Suçlamak sadece iletişimi öldürür.

Verimsizce şikayet etmek
Şikayet etmek dinleyen kişiye zarar verir. Bir arkadaşım tatilden döndüğünde sevgilisi onu yemeğe çıkarmış. Arkadaşım tatilde olanlardan, uçaktaki koltuğundan, taksideki kaba sürücüye kadar neredeyse her şeyden şikayet edip durmuş. Sevgilisi "Yeter artık. Aralıksız şikayet ediyorsun" demiş ve sohbetten ayrılmış çünkü hakikaten de ortada bir sohbet yokmuş, sadece şikayetler varmış. Kendisi "Ama senden şikayet etmiyorum" diyince "Biliyorum, ama yine de şikayetlerini dinlemek yorucu" şeklinde cevap vermiş.

Şikayet etmek yorucudur, çünkü diğer kişinin üzerinde baskı kurar. Diğer kişiye, sanki bir problemi çözmesi gerekiyor gibi hissettirir. Ya da kişi şikayet edilen yerden uzaklaşır. Sonuçta şikayet, her iki türlü de araya mesafe sokan bir hareket olmakla sonuçlanır.

Klinik psikolog Lisa Juliano insanların birkaç farklı nedenden dolayı şikayet ettiğini söylüyor:

Rahatlama: Şiddetli duyguları atmak için şikayet etmek
Aktif verimli şikayet: Kişinin karşıdaki insandaki belirli bir durum hakkında, o durumu çözmek için şikayette bulunması
Verimsiz şikayet: Şikayet edenin kontrol edemediği bir durum üzerinde kontrol hissetmesini sağlamak için şikayet etmesi

Arkadaşlarınız ve sevgiliniz şikayet etmenize izin veriyor olabilir ama şikayet etmek verimsiz bir harekete dönünce sohbete olan ilgilerini kaybedeceklerdir. Bir noktada dinleyen kişi sizden kopar. Juliano şikayetlerinizin kontrolden çıkmaması için kendinize şu üç soruyu sormanızı tavsiye ediyor:

1. Şikayetim spesifik ve belirli bir şeyle mi sınırlı, yoksa genel ve boş mu?
Boş ve genel şikayetler genelde, hava durumu gibi çözümü olmayan problemlerdir

2. Şikayetleriniz hep aynı konu üzerinde mi?
Şikayetleriniz belki de empati arzusu ve dolaylı yoldan bir yardım isteği olabilir.

3. Eğer olaydaki olumsuz kısımlara odaklanmazsanız, büyük bir hayal kırıklığına hazırlıksız yakalanacağınız mı düşünüyorsunuz?
Bu durum kişinin bir durumdaki olumlu yönleri tümüyle deneyimlemesinin önüne geçer.

Juliano'nun dediği gibi, şikayet etmek bazen belirli bir amaca hizmet eder. Ama konu iletişim kurmak olduğunda; bir sohbeti anlamsız ve hiçbir yere gitmeyen şikayetten daha fazla baltalayan başla bir şey yoktur.

4. Söylenmek
Söylenmek-dırdır etmek bir kişiyi onlardan yapmasını istediğiniz bir şey için sürekli rahatsız etmektir. Ve iletişime zarar verir Bir düşünün: Birisine devamlı dırdır edip duruyorsunuz ama bir şekilde ona ulaşamıyorsunuz. BU verimsizidir.

Psikolog Molly Howes dırdır hakkında şunları söylüyor:
Hepimizin sahip olduğu sabit ama saçma bir fikir, eğer bir şey işe yaramıyorsa onu daha fazla yapmaktır. Bu taraflardan her ikisi de birbirine aynı şekilde cevap verirse söylenmek-dırdır etmek ömür boyu sürebilir.

Kimse dırdır dinlemekten hoşlanmaz, kimse dırdır yapmaktan hoşlanmaz, ama bu yine de ilişkilerde yaygın olan bir problemdir. Pek dırdırı kesip nasıl daha verimli bir iletişim kuracaksınız? Cevabı basit ama kolay değil: bunun yolu mutabakata varmakta ve empati kurmakta yatıyor. Örneğin:

Yargılamaya değil cesaretlendirmeye odaklanın
Sonuca değil çabaya odaklanın,
Eleştirmek yerine duygularınızı ifade edin

Howes'ın önerdiği bir diğer tüyo da, belirli bir işin hallolmuş olacağı belirli bir tarih belirlemek. Birisinin bir şey yapmasını istiyorsanız, onunla beraber belirli bir süre belirleyin ve o süre boyunca o konuyu hiç gündeme getirmeyin. Bu dırdır etme > durma > tekrar dırdır etme döngüsünü kırar. Biri bir şeyi yapmaya söz verdi, siz de o konuyu hakkında söylenmemeye söz verdiniz.

Tehdit etmek
Birisini tehdit etmenin iletişimi nasıl koparacağı gayet açık. Eğer birini kontrol edersek, korku ve kontrol kaynağı haline geliriz. Bu da iletişimde pek iyi bir yer tutmaz.

Bu yüzden ultimatom vermek kötüdür. Bazen ilişkideki bir engeli aşmak için ultimatom vermeniz gereken zamanlar olabilir. Ancak çoğu zaman ultimatom vermek, diğerlerini kontrol etmek için tehdit olarak kullanılır.

Tehdit etmek anne-babalık yapanlar için de geçersiz bir yöntemdir. Bir kere çocuğunuza ultimatom vermeyi ve istediğinizi almak için tehdit etmeyi öğretmiş olursunuz. İkinci olarak sizin blöfünüzü görebilirler. En önemlisi bu hareket, çocuğunuzla olan bağınızı zedeler.

Glasser'ın şefkatli alışkanlıklar listesinde güven ve saygı da var. Birisine güvendiğiniz zaman, onu kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Scary Mommy isimli blogda, tehdit etmenin neden işe yaramadığı ve tehditleri nasıl daha işe yarar bir davranışa, örneğin çocuğunuza gerçekleri söyleme hareketine dönüştürebileceğiniz anlatılıyor. Örneğin

Tehdit: "Dişini fırçala yoksa hepsi yeşil renge dönüşüp ağzından düşerler"

Problem: Çocuklar gerçekten gelecekte ne olacağını pek önemsemezler. Eğer gelecekten kastınız sonraki 8 saniye değilse.

Değiştirilen hareket: "Dişini fırçalamazsan, dişlerinin üzerinde sarı bir tabaka oluşur. Kardeşinin dişlerine bak, sarı tabakayı görüyor musun? O iki yaşında ve bizim ağzına diş fırçası sokmamızdan hoşlanmadığı için o sarı tabaka var. Eğer dişini fırçalamazsan dişçiye gitmen gerekecek ve dişçi muayenehanesi ne kadar güzel olsa da ve dişçi sana oyuncaklar verse de, aslında can sıkıcı ve uzak durman gereken bir yerdir.

Bu ilişkiler için de geçerli. Partnerinizi bir şey yapması için tehdit etmek yerine, neden bunu yapmasını istediğinizi anlatın. Bir şeyi açıklamak, o kişiye bunun neden önemli olduğunu anlatacak kadar güvenip saygı duyduğunuzu gösterir ve bu da ilişkiyi olumlu etkiler.

Cezalandırmak
Cezalandırmak, tehdit etme davranışı ile el ele gider ve birisinin davranışını olumsuz bir şekilde kontrol etme amacı taşır. Yönlendirme ve kontrol etme, ilişkilerde iyi bir yol değildir. İletişim iki yönlü bir yoldur. Ancak kontrol tek taraflıdır. Glasser bunun yerine saygı duymayı öneriyor. Ceza vermek kontrol etmek ve intikam alma isteğinden gelir.

Rüşvet vermek
Rüşvet vermek de aynı şekilde işler. Sadece daha kibar olanıdır ama yine kontrol etme amacı taşır.

Peki çocuğunuza rüşvet verme ile iyi bir davranışını ödüllendirme arasındaki fark nedir? WebMD ebeveynlik eğitmeni Elizabeth Pantley bunu şöyle açıklıyor:

Rüşvet vermek, kötü bir davranış sırasında o davranışı kesmesi için önerilir. Ödül ise, iyi yapılan bir işi ödüllendirmeyi ve gelecekteki iyi davranışları için cesaretlendirmeyi amaçlar. Örneğin, çocuk parkından eve dönmeyi reddeden çocuğa bir külah dondurma teklif etmek rüşvet vermektir. Ama parktan eve dönerken, parktaki iyi hali için ona dondurma almak ödüldür.

Birçok alışkanlıkta olduğu gibi bunda da önemli olan niyettir. Ödül vererek çocuğunuza istenen davranışın ne olduğunu söylüyorsunuz. Ancak rüşvet vererek, istenen davranışı öğretmeye çalışmıyor, sadece parktan eve gelmemek için sorun çıkarmasını önlüyorsunuz. Bu iletişimi zayıflatır. Çocuğunuz, arkadaşınız veya partneriniz, sizin istediğiniz bir şeyi rüşvet karşılığı yapıyorsa, bu sizi anladıkları için değil ödülü istedikleri içindir. Yani iletişimi koparmış olursunuz.

En Çok Aranan Haberler