Öyle bir yer düşünün ki herkes sağlıklı, mutlu ve uzun ömürlü… Çalar saatleri olmadan hayatlarının tadını çıkartıyor. Evet böyle bir yer var ve sandığımızdan çok daha yakınız. İkaria adası Türkiye ila Yunanistan arasında, Ege Denizi'nin orta yerinde bulunuyor. İnsanlar geç uyanıyorlar. Hiçbir şey için acele etmiyorlar. Sabah 11’den önce iş yerlerini açmıyorlar çünkü o saate kadar kimse uğramıyor. Kimsenin bir yere yetişme telaşı yok. Kendi tarlalarından doğal ürünlerle besleniyorlar.
Gelin size bu güzel adadan bir hikaye anlatalım; Bu adanın önemini daha iyi anlamanız için... Keyifli olduğu kadar aynı zamanda ilginç ve biraz da romantik bir hikaye…
1943 yılı Yunan savaşında yara almasına rağmen kurtulan Stamatis Moraitis, önce soluğu Türkiye’de daha sonrasında da Amerika’ya kaçarak alır. Amerika’da iyi bir yaşam kuran Moraitis, burada eşi olacak olan Yunan-Amerikan Elpiniki ile evlenir ve 3 çocuk sahibi olur. Bunun yanında refah içindeki hayatını 3 odalı bir ev ve 1951 Chevrolet ile tamamlar.
1976 yılının bir gününde iş yerinde basamakları çıkarken nefes almakta zorlandığını farkeder ve bunun üzerine doktoruna görünmeye karar verir. Doktoru tarafından konulan teşhis Moraitis’i üzer. Farklı 9 doktor tarafından da onaylanan teşhis, Moraitis’in akciğer kanseri olduğudur. Henüz 60 yaşında olmasına rağmen doktorların biçtiği ömür ise en fazla 9 aydır.
Moraitis ilk başlarda Amerika’da kalıp yoğun tedavi sürecine katılmaya karar verir. Böylelikle en azından çocuklarına yakın olacaktır. Fakat daha sonraları düşündüğünde Amerika’da ölüm ve cenaze masraflarının bu zamana kadarki tüm birikimini tamamını götürecek cinstendir. Moraitis son kararı memleketi İkaria Adası’na dönmek olmuştur. Hem son günlerini uzun zamandır hasret kaldığı topraklarında geçirecektir hem de İkaria Adası’nda toplam 200 Dolar olan cenaze masraflarından geri kalan birikimini eşine ve çocuklarına bırakabilecektir.
Son günlerini geçiren Moraitis’in çocukluk arkadaşları, kendisinin İkaria Adası’na döndüğünü duyunca Moraitis’i yalnız bırakmazlar. Saatlerce arkadaşları ile vakit geçiren Moraitis, adada beraber yürüyüşlere çıkar ve kahvehanede tavla oynar. Adada tüm evlerin irili ufaklı bahçeleri vardır. Moraitis kendi bahçesinde şarap üretmeye başlar. Ürettiği bu şarapları da arkadaşları ile beraber içer. Günde sadece bir şişe şarap ile yetindikleri pek azdır.
Gel zaman git zaman ilginç gelişmeler olur ve Moraitis güçlendiğini söyler. Günün birinde bahçesine sebze ekmeye karar verir. Kendisi belki sebzelere yetişemez ama hem güneş altında oyalanmaktan keyif alır hem de en vefat ettikten sonra eşi taze meyvelerin keyfini çıkarır diye düşünür.
Doktorların kendisine biçtiği 9 aylık süre gelir ve geçer. Fakat Moraitis halen yaşamına devam eder. Adanın yaşantısı ile herşey daha kolaydır. Canı ne zaman isterse o zaman uyanıyordur. Öğlenleri bahçesi ile uğraştıktan sonra yemeğini hazırlıyor ve sonrasında da biraz kestiriyordur. Bu esnada evine fazladan 2 oda daha inşa etmiştir. Böylelikle çocukları ziyarete geldiklerinde kalacak yerleri hazırdır.
Bu yazı yazıldığında yaşlı Moraitis 97 yaşında son derece sağlıklı bir şekilde yaşamına devam etmektedir.
Adada yapılan sohbetlerde ilginç bilgilere ulaşılmış;
İnsanlar geç uyanıyorlar.
Sabah 11’den önce iş yerlerini açmıyorlar çünkü o saate kadar kimse uğramıyor.
Muhakkak öğlen uykusuna yatılıyor.
Adada hiç bir kimsede saat bulunmuyor. Söylenenlere göre evinize davet ettiğiniz arkadaşınız öğlen 12’de de gelebilir, akşam üzere 6’da da.
İnsanların uzun yaşamalarındaki sır, yediklerinin tamamı kendi tarlalarında yetiştirdikleri ürünlerin olduğu belirtilmiş. Katkı maddesi olmadan yenilen sebzelerin uzun vaadede verdiği zararlardan da sakınmış oluyorlar. İkaria Adası’ndaki bir insan günde ortalama 3 kadeh şarap içiyor ve yıllık 26 litre zeytin yağı tüketiyor. Haftada 2 defa balık ve sadece 5 ayda bir kırmızı et yiyorlar. Tabi uzun yaşamın sırlarından bir diğeride yedikleri olduğu gibi yemedikleri de. Şeker ve undan yok denecek kadar az kullanıyorlar.
Moraitis şuan 97 yaşında. Adaya dönüş yaptıktan 25 yıl sonra kendisine teşhis koyan doktarlara bunun nasıl olabileceğini sormak için Amerika’ya hastaneye gider ve aldığı yanıt ise oldukça ilginç olur: 9 doktorun 9’u da çoktan vefat etmişlerdir.
Kaynak: New York Times
