HABER

"Irak'a savaş ağır basıyor"

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasi içgüdülerinin Irak'ta bir savaş olacağını söylediğini açıkladı. Erdoğan, olası bir operasyonda Türkiye'nin kitle imha silahları açısından risk altında olduğunun ABD tarafından kendilerine aktarıldığını söyledi.

"Irak'a savaş ağır basıyor"

Erdoğan, New York'tan Kopenhag'a gelirken uçakta basın mensuplarına önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, ABD'nin Türkiye'de konuşlanarak taarruz ve savunma yöntemiyle Türkiye'yi korumayı düşündüğünü, bunun dışında herhangi bir tedbiri düşünmediğini kaydetti. Türkiye'nin uğrayacağı zarar konusunda herhangi bir rakam telaffuz etmediğini, buna karşın ABD tarafının 2-3 milyar dolar gibi komik rakamlar sunduğunu belirten Erdoğan, 1991 Körfez Savaşı sırasında Türkiye'nin 100 milyar dolar zarara uğradığını Bush'a aktardıklarını ifade etti. Erdoğan, Türkiye'nin yanı sıra Suudi Arabistan, Mısır, Suriye'nin de bu koalisyon içinde olması gerektiğine işaret ederek, "Bu sorumuzun yanıtını alamıyoruz. Bu ülkeler de bu işin içinde olabiliyorsa bu ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulabilir. Ama Ürdün'ü herhalde ikna ettiler gibi. Öyle bir hava var. Güneydeki hazırlıklarını zaten kendilerine göre yapmışlar. Ve her an süratle yapabilecek durumdalar. Ama onların tabi sıkıntısı Kuzey. Kuzeydeki arzuları yerine gelebilirse, kendilerine göre bu işin maliyeti düşecek. Ama Türkiye'ye maliyeti yükselecek" şeklinde konuştu.

"TANKER MEZARLIĞINI TASVİR ETTİM" Erdoğan, bir gazetecinin, "Sizin siyasi iç güdünüz bir operasyon olacağını söylüyor mu?" yönündeki sorusu üzerine, "Birinci derecede barışla bu işi çözmek gibi bir havanın içindeyseler de bu şık daha ağır basıyor gibi bende bir psikoloji var" diye konuştu. Erdoğan, ayrıca Bush'a Irak konusunu referanduma götürebileceklerini söylediklerini açıklayarak, "Herşeyden önce ilgili kurumların dinlenmesi gerekir. Meclis ve Genelkurmay Başkanlığı gibi. Cumhurbaşkanı'nın tavrı da çok önemli" diye konuştu.

Erdoğan'a yöneltilen sorular ve cevapları şöyle:

"Soru: Sizden yapılması çok güç şeyler istedi mi?
Erdoğan: Her insan tabi çok değişik taleplerde bulunabilir. Önemli olan sizin ne vereceğiniz veya ne olacağınızdır. Bu noktada bizim kendimize olan güvencimiz, direncimiz yerinde, rahat.
Soru: Pentagon'da ne oldu?
Erdoğan: Pentagon'da sadece gerek Irak gerek terörle ilgili bilgilendirme yaptılar. Ne olabilir şu andaki yapı? Oradaki rejimle ilgili bilgilendirme, o kadar.
Soru: Operasyonun detayı ile ilgili bilgi var mı?
Erdoğan: Hayır, o tür şeylere ben girmem.
Soru: Terörle ilgili bilgilendirmede Türkiye'nin ne kadar risk altında olduğunu söylediler mi?
Erdoğan: Bir defa Türkiye'nin tabi önce kitle imha silahları açısından risk altında olduğu işleniyor. Oradan zaten yaklaşıyorlar. Bize de yaklaşım tarzları o. Çünkü yakın tehdit altında olan Türkiye, sınırda. Kitle imha silahları var.
Soru: Sizin siyasi içgüdünüz bir operasyon olacağını söylüyor mu?
Erdoğan: Birinci derecede barışla bu işi çözmek gibi bir havanın içindeyseler de bu şık daha ağır basıyor gibi bende bir psikoloji var.
Soru: Tarih olarak belli bir şey var mı?
Erdoğan: Hayır, hayır.
Soru: Türkiye'ye yönelik tehlikenin önlenmesine yönelik bir tedbir var mı?
Erdoğan: Ben de aynı soruyu yönelttim ancak cevap veremediler. 'Buna karşı bir tedbir var mı?' diye sordum.
Soru: Bir tedbir yok anlamına mı geliyor?
Erdoğan: Hayır, yani şu anda o noktada iyi bir soru. Ama henüz oluşturdukları bir şey yok. Sadece orada bize verdikleri terör örgütü olarak El Kaide, El Ensar, bunlarla ilgili bilgiler.
Soru: Operasyondan dolayı zararlarımızı gündeme getirdiniz mi?
Erdoğan: Benim özellikle ağırlıklı olarak üzerinde durduğum tez bu. 1991 Körfez Harekatı ve bu harekatın bedellerini hala ödemeye devam ediyoruz. Ve Güneydoğu'daki PKK terörünü neşvünema bulması, daha da ileri seviyelere gelmesi ne yazık ki Körfez Savaşı ile oldu. 40 bine yakın insanımızı burada kaybettik. Ekonomi çöktü. Şu anda hala biz bu bölgede bu çöküntüyü maalesef ortadan kaldırmış değiliz. Hatta ben seçim kampanyası ile ilgili kendilerine bir örnek verdim. Orada dolaşırken tankerler mezarlığı haline gelmiş olan Güneydoğu'yu şöyle bir tasvir ettim. Olası yeni bir operasyonla bu bölge yeni sıkıntılar içine, çok daha ciddi sıkıntılar içine girecek. Şu tez bana göre işlenmeli diye düşünüyorum. O da nedir? Türkiye ne kadar az kayıpla bu işten çıkar? Onlardaki düşünce ne kadar zararla Türkiye bu işten çıkar. Zaten böyle bir hareket Türkiye'yi hemen etkileyecektir. Yani biz buna girsek de, girmesek de etkileyecektir. Dolayısı ile Türkiye olarak bizim burayı iyi değerlendirmemiz lazım.
Soru: Bu kayıpları söyledikten sonra gidermek için bir gayret içinde olacaklarını söylüyorlar mı?
Erdoğan: Hayır. Ama bunu kabul ediyorlar.

"TAZMİNAT KONUSU TELAFFUZ EDİLMEDİ" Soru: Körfez Savaşı'nda kaybımız şu kadar da bunu alamadık dediniz mi?
Erdoğan: Evet.
Soru: Cevap nedir?
Erdoğan: Şu anda onun cevabını alamıyoruz. O sanki geçmişte kalmış gibi bir hava var.
Soru: Siz bir rakam telaffuz ettiniz mi?
Erdoğan: Biz tabi hep 100 milyar dolar diyoruz. Direkt veya indirekt olarak. 'Maddi olarak bunun fazlası var, azı yok' diyoruz. Ama şimdikini söylüyorsanız, şimdiki ile ilgili bir rakam telaffuzu, pazarlık yok. Şöyle bir şey, böyle bir şey söz konusu değil.
Soru: Irak'ın toprak bütünlüğü, Kürt devleti konuları gündeme geldi mi?
Erdoğan: Bir defa Kuzey Irak'ta bir devlet kurulmasına sıcak bakmadıklarını söylüyorlar. Bush ile zaten bu tür detaylara girmedik.
Soru: Kitle imha silahlarını gerçekten Türkiye'ye yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyor musunuz?
Erdoğan: Yani bunu düşünmemek zaten çok yanlış olur. Zaten nerde olursa olsun bu sizin için bir tehdit unsurudur.
Soru: Biz girsek de girmesek de zaten bir zarar göreceğiz diyorsunuz. Bunu ne şekilde dile getirdiniz?
Erdoğan: Bunu bir defa Wolfowitz'le görüşmemizde de dile getirdik. Bir defa kafadan turizmde olumsuz yönde bir etkilenme olacaktır. Bunun lamı cimi yok. Bir diğeri, bunun şöyle veya böyle bir ekonomik hareketi var. Bu hareket tamamen ortadan kalkacaktır. Bir de Güneydoğu'da Habur Kapısı'nın açılma ümidi var. Tamamen devreden çıkacaktır. Şu anda bizim ona yönelik çalışmalarımız var.
Soru: En az zarardan kasıt 'nasıl olsa olacak, biz en az zarar görelim' şeklinde mi?
Erdoğan: Biz öyle bir şey düşünmedik. Nasıl olsa bu kararı görelim diye bir düşüncemiz yok.
Soru: Bu zararı en aza indirmenin yolu operasyonun içinde olmak değil mi?
Erdoğan: Şimdi en aza indirmenin yolu içinde olmak değil ki. Böyle bir ihtimalin üzerinde durmamız mümkün değil. Çünkü 91'de girerken bir koyup kaç alacaktık biliyorsunuz. Ama tam tersi oldu. O yüzden biz şu anda ayağımız yere sağlam basarak yürümek istiyoruz.
Soru: Olsa da olmasa da zararını göreceğiz diyorsunuz. Bu hareket olmasın diye bir düşünceniz var mı?
Erdoğan: En azından şu var; Türkiye İslam aleminin içindeki yerini muhafaza eder. Olayın içine girmemiştir, bulunmamıştır, geleceğe yönelik olarak oradaki münasebetleri tamamen ortadan kaldırmaz. Mesela, bizim şöyle bir talebimiz var. Suudi Arabistan, Mısır, Suriye bunlar da bu koalisyonun içinde olabiliyor mu, bu soruyu soruyoruz. Ama maalesef şu anda bunun yanıtını alamıyoruz. Ama şu anda yok. Bunlar da bu işin içinde olabiliyorsa bu ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulabilir. Ama Ürdün'ü herhalde ikna ettiler gibi. Öyle bir hava var. Güneydeki hazırlıklarını zaten kendilerine göre yapmışlar. Ve her an süratle yapabilecek durumdalar. Ama onların tabi sıkıntısı Kuzey. Kuzeydeki arzuları yerine gelebilirse kendilerine göre bu işin maliyeti düşecek. Ama Türkiye'ye maliyeti yükselecek.

"DENKTAŞ GİDEMESE DE TEMSİLCİ GÖNDERSİN" Soru: Kitle imha silahları ile ilgili hazırlık yok. Kayıplarımızı gidermek istemiyorlar. Nasıl bir operasyon hazırlığı bu?
Erdoğan: İşte orada konuşlanma. Konuşlanma olduğu zaman, orada olacağına göre hem taarruz yapacak hem de koruma. Benim şu anda gördüğüm kadar, böyle bir zarar karşılama yok. Öyle basit rakamlar söyleniyor ama bu rakamlar, bu işin bedeli olmaz. Bunların söyledikleri şimdi basit rakamlar. Önce bir 2 milyar dolar destek verilir. Sonra bir iki milyar verilir gibi komik rakamlar. Biz mesela serbest ticaret olayını öne sürdüğümüzde şu anda meclis tatilde, meclis tatilden çıktığı zaman bu işi bitireceğiz gibi bir havaları var ama çok açık, net, biz serbest ticaret anlaşmasında bir Bulgaristan, Ürdün, İsrail'e uyguladığımızı Türkiye'ye de uygulayacağız diyemiyorlar.
Soru: Bir koalisyondan bahsettiniz, nasıl olacak?
Erdoğan: Bu koalisyon bir psikolojik baskı oluşturabilir. Bu psikolojik baskı, Pakistan'daki Navaz Şerif olayını meydana getirebilir. Bu çok daha farklı bir çözüm olabilir diye düşünüyoruz.
Soru: Geçmiş dönemdeki 100 milyar doları ne diyorlar?
Erdoğan: Bir şey demiyorlar canım. Haklısınız diyorlar.
Soru: Kofi Annan'la ne görüştünüz?
Erdoğan: Annan ile yaptığımız görüşmede harita ile ilgili iki plan vardı. Şimdi onu teke indirdiler. Şu anda planı inceleme fırsatım olmadı. Bu müzakereyi Kopenhag'da sürdürelim tanımı var. Bugün onlara cevap vermemiz lazım. İndikten sonra görüşeceğiz. Sayın Denktaş gidemiyorsa bile bir yetkiliyi göndermesi suretiyle müzakerenin olmasında fayda var. Daha da erteleyebilirler. Müzakerenin olması demek, bu şartları kabul etmek değil. Zirveden sonra da görüşmeler devam edebilir. Kıbrıs'ın girişini Nisan'a da erteleyebilirler, böyle bir intiba edindim.
Soru: Bush'un Kıbrıs konusunda değerlendirmesi ne oldu?
Erdoğan: Bush'un üzerinde durduğu konu Irak. Türkiye'nin tavrını bir an evvel bekliyorlar.
Soru: Berlusconi 'Bu adamı çok sevdim' demişti. Bush'un böyle bir sözü oldu mu?
Erdoğan: Ömer o kayıtları iyi aldı, söylesin
Ömer Çelik: 'Artık, bunca yıl sonra buranın başına ben geldim, Türkiye'nin başına siz geldiniz. Bundan sonra bu özgürlük mücadelesi çok daha güçlü olacak dünyada. Artık biz varız' dedi.
Erdoğan: Bir başka şey daha söyledi. Üçte ikiyle ilgili.
Ömer Çelik: Üçte iki çoğunlukla ilgili sırrı soruyorlar hep. Üçte iki çoğunluğu nasıl Meclis'te sağladınız diye soruyorlar. Yalnız, cumhuriyetçiler bu sırrın demokratlara, demokratlar da cumhuriyetçilere verilmesini istemiyorlar.
Soru: Verecek misiniz?
Erdoğan: Her sırrın bir bedeli var. Mesela ben onlara şunu söyledim. Bizi AB'ye almazlarsa gelin NAFTA'ya alın dedim, o da 'yes' dedi.
Soru: Sizin yönetim değişikliğinizle ilgili bir şey söyledi mi?
(Ömer Çelik'e dönerek) Söylediler.
Soru: Süre verdiniz mi?
Erdoğan: Süreyi niye vereyim?
Ömer Çelik: Annan, 'Sayın Başbakan' diye hitap etti. Danışmanı uyardı. Başbakan değil diye. Annan, 'Bu kesin, nasıl olsa iki ay sonra bunu kutlayacağız' diye cevap verdi.
Soru: Allah'a inanıyorum diyaloğu nasıl geçti?
Erdoğan: Bu konudaki düşüncelerini söyledi. Ne kadar dindar olduğunu, İslam kültürünün ne kadar ağırlıklı olduğunu ve bu konuda gerçekten Müslümanlara ve Müslümanların değerlerine çok çok saygılı olduğunu vurguladı.
Soru: Dick Cheney ile ne konuştunuz?
Erdoğan: Daha çok ekonomi konuştuk.
Soru: Referandumu düşünüyor musunuz?
Erdoğan: İktidar partisi genel başkanı olarak bunlar yapılır. Biz demokratik bir ülkeyiz. Demokrasilerde parlamento bir yeknesaklık ortaya koyabilmeli. Veya ağırlıklı olarak böyle bir kararı verebilmeli. Hatta halka gidilmeli. Halkın da kanaatleri alınmalı. Çünkü yarın bu bedeli siz ödeyeceksiniz
Erdoğan: Başlangıçtan beri bunu işledim. Bunlar bu tür konularda müracaat edilecek konulardır.
Soru: Bush'a da söylediniz mi?
Erdoğan: Tabi. Zamanlama ile ilgili şeylerdir bunlar. Eğer zaman elverirse referandum da yapılır. Öncelikle dinlenmesi gereken üst düzey yerlerdir, Parlamento ve Genelkurmay'dır. Her şeyden önce Sayın Cumhurbaşkanı'nın kanaatleri çok önemli. Ben de MYK ile değerlendirme yapar ve karar veririm."

En Çok Aranan Haberler