Gabriel Gatehouse
BBC Bağdat
Önceki geceyi Iraklı bir siyasetçi ve eşinin evinde geçirdim.
Küçük bir gruptuk. Sohbet ediyorduk ki, birden bire karanlığın ortasına gömüldük.
Bu hikayeyle ilgili ilginç olan bir elektrik kesintisinin meydana gelmiş olması değil, masadaki kimsenin en ufak bir tepki bile vermemesiydi. Kimse elektrik kesintisiyle ilgili bir cümle dahi kurmadı.
Kesintiler bu derece normaldi evdekiler için.
Jeneratör devreye girip de ışıklar tekrar açıldığında ise olay büsbütün unutuldu.
Özel bir jeneratörünüz varsa, elektrik kesintilerini unutmanız zor değil.
Fakat böyle bir lüksünüz yok ve günde beş saat ya da daha az süre için elektriğe erişiminiz varsa, görmezlikten gelebileceğiniz bir durum olamıyor.
Iraklıların çoğunluğu da uzun yıllardır bu durumda.
Günlük yaşam da elektrik kesintileriyle baş edebilmek için adapte edilmiş.
Ütü yapmak için gece yarısı uyanmak zorunda olan kişiler biliyorum.
Ya da mum ışığında ders kitaplarının başına gömülerek çalışan öğrencileri.
Elektriksizliğin en zor yanlarından biri ise, sıcak havalarda ortaya çıkıyor.
Yazın bu ülkede havalandırma olmadan nasıl yaşanabileceğini hayal bile edemiyorum.
Gün ortasında sokağa çıkmayı deneyin, sıcaklık yüzünüze bir duvar gibi çarpıyor kapıda.
'Elektriğin cenazesi' İki hafta önce, bir grup gösterici, belediye binasının önünde temsili bir cenaze için toplanmıştı.
Beraberlerinde bir kara bayrağa sarılı bir tabutta getirip üzerine "elektrik" yazmışlar.
Yıllardır biriktirilen öfke ile kalabalık taş atmaya başladı.
Kolluk kuvvetlerinin silahla müdahalesi de iki göstericinin ölümüne neden oldu.
Irak, şiddetin bir dereceye kadar kanıksandığı bir ülke.
Ancak, bu ve benzeri birkaç olayın hükümeti sarsan bir etkisi oldu.
Elektrikten sorumlu bakan görevden alındı.
Başbakan Nuri el Maliki, sükunet çağrısı yaptı ve sorunun çözümünün yıllar alabileceğini söyledi.
Halkın jeneratör çözümü Geçen hafta Bağdat'ın devasa semti olan Sadr Kenti'nde Ahmet Kadim adlı bir öğretmenle karşılaştım.
Elinde bir pense vardı, sokağın köşesindeki jeneratörden çıkan kablolar yığınına bir başkasını eklemeye çalışıyordu.
Kronik elektrik kesintilerine karşı mahalledekiler bir jeneratör satın almışlar.
Ancak bu "çözüm" için ev başına 50 ila 100 dolar ödemek zorunda kalıyorlar.
"Yeşil Bölge'ye gidin" dedi Ahmet bana, "Göreceksiniz ki onların 24 saat elektrikleri var. Onlar da bizim gibi bu çileyi çekmeliler
hâlbuki."
Sonrasında elektrikten sorumlu bakanlığı devralan Hüseyin eş-Şehristani ile görüşmeye gittim.
Ahmet'in söylediklerini aktardım. Siyasetçilerin, onlara oy verenlerden çok daha iyi durumda olduklarını söyledim.
"Evet" dedi, "Önceki bakan üzerinde, hükümet binalarına sürekli elektrik sağlamak için ciddi bir baskı vardı."
Bana söylediğine göre, siyasetçilerin lehine olan bu düzen değişmek üzereymiş.
Elektrik santralleri bombalandı Irak hükümetinin elektrik sağlama konusundaki yetersizliklerine adil yaklaşmak gerek.
Ülkenin elektrik santralleri ilk Körfez Savaşı'nda bombalanmıştı.
Ardından uygulanan uluslararası ambargo nedeniyle de yeniden inşa edilemeyip çürümeye bırakıldılar.
Bakan, hükümetin elektrik altyapısı için 2006 yılından bu yana yedi milyar ABD doları ayırdığını söylüyor.
Oysa birçok kişi size, bu süre içinde durumun daha da kötüye gittiğinden başka bir şey söylemiyor.
Irak, sorunların şiddetle değil, siyasetle çözüldüğü bir ülke olmaya çabalıyor.
Ancak pek çok kişinin algısı, yolsuzluğa bulaşmış siyasetçilerin jeneratörlü, havalandırmalı villalarında kendi çıkarları için birbirleriyle didişip asıl görevlerini yerine getirmedikleri yönünde.