YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

İş Bankası Genel Müdürü Bali: “165.6 Milyar Tl’lik Aktifle Türkiye’nin En Büyük Bankasıyız, Fark Giderek Açılıyor”

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, hem bankanın kuruluşunun 88. yılını hem de ülke...

İş Bankası Genel Müdürü Bali: “165.6 Milyar Tl’lik Aktifle Türkiye’nin En Büyük Bankasıyız, Fark Giderek Açılıyor”

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, hem bankanın kuruluşunun 88. yılını hem de ülke ve dünya gündemindeki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi.

Türk ekonomisinin olumlu ayrışma sürecine devam edeceğini öngören Bali, ekonominin başarısındaki en önemli payın mali disipline ait olduğunu belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye öncelikle başarılı bir kriz yönetimi süreci geçirdi ve bunun sonucunda da güçlü bir büyüme performansı gösterdi. Bu hızlı büyüme döneminin arkasından özellikle finansal istikrarın sağlanması ve uluslararası anlamdaki bazı risklerin Türkiye ekonomisine yansımasını önleyebilmek bakımından otoritenin aldığı yavaşlatıcı yönde bazı tedbirler oldu. Ekonomik aktivitede 2011’in ikinci yarısından itibaren daha belirgin hale geldiğini söyleyebileceğimiz bir ivme kaybı görüyoruz. Bu yumuşak iniş süreci devam ediyor şu ana kadar. Fakat aynı süreçte yine alınan tedbirlerin de etkisiyle cari açık dengesi dahil olmak üzere bu konudaki bir takım risklerin biraz daha düzelme eğilimine girmiş olduğunu da görüyoruz”.

İhlas Haber Ajansı’na (İHA) verdiği röportajda, ihracatın 3 çeyrektir giderek artan oranda büyümeye net pozitif katkı yaptığına dikkat çeken Adnan Bali, “Türkiye ekonomisinin 2012 yıl sonu itibariyle yüzde 3,5 - 4 civarında bir büyüme performansı yakalayacağını düşünüyoruz” dedi. Genç nüfusu ve dinamik yapısı nedeniyle Türkiye ekonomisinin kendi potansiyelini yakınsayan bir büyüme performansını göstermesi gerektiğini ifade eden Bali, “Büyümeyi sınırlamak Türkiye ekonomisi için o kadar kolay bir seçenek değildir. Nitekim bunun tek etkisi istihdamda kendisini göstermez. Bütçe gelirleri açısından, vergi gelirleri açısından da etki olur. Büyüme hızının düştüğü dönemlerde şu ana kadar sürdüregeldiğimiz bütçe disiplininin ve bütçe performansının da, gelirler yönünden bir miktar olumsuz etkilenebileceğini düşünmek durumundayız” diye konuştu.

12 aylık kümülatif cari açığın 78,6 milyar dolarlık en tepedeki noktaya ulaştıktan sonra 63,5 milyar TL seviyesine gerilediğini, ekonomik aktiviteye bağlı olarak, bu iyileşmenin bir miktar devam edeceğinin düşünülebileceğini belirten Adnan Bali, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Bir başka olgu yine dış ticaretin yapısına dair bu rakamsal gelişmelerin gerisindeki yapıya ilişkin ülke kompozisyonundaki ciddi değişikliktir. 2007 yılında toplam ihracatımızın içinde Avrupa ülkelerine yaptığımız ihracat yüzde 56 düzeyinde pay oluşturuyordu. Bu, bugün yüzde 40’a gerilemiş durumda. Buna karşılık Kuzey Afrika ile Yakın ve Orta Doğu’nun payı ise yüzde 18’den yüzde 33’e çıktı. Ülke kompozisyonunda bu kadar çarpıcı bir değişiklik dünyanın başka bir ekonomisinde kolay rastlanabilir bir şey değil. Bu kadar mobil hareket edebilmek, bu kadar yeni pazarlar keşfedebilmek Türk iş dünyasının dinamik müteşebbisliğinin hangi seviyede olduğunu çok iyi gösteriyor.”

“Daha az kaldıraç kullanan, büyüme performansı yerinde olan, yavaşlayan büyüme performansıyla bile dünyanın birçok gelişmiş ülkesindeki ekonomilere örnek teşkil edebilecek bir performans gösteren, büyümesinin kompozisyonu sağlıklı yönde değişen, bütçe ve kamu borçlanma politikalarında gayet disiplinli trendini koruyan Türkiye’nin olumlu ayrışma sürecine devam edeceğini düşünüyorum” diye konuşan Bali, Türkiye’nin bu başarısının arkasında mali disiplinin bulunduğunu söyledi.

“KÜRESEL DALGALI TREND DEVAM EDER”

Küresel ekonominin dalgalı görünümünü Euro Alanı’ndan kaynaklanan risklerin belirlediğini ifade eden Adnan Bali şöyle konuştu: “Maalesef orada aradan geçen kısa sayılmayabilecek sürede önemli bir mesafenin de alınmamış olduğu ortaya çıkıyor. Bir yandan çok genişletici para politikalarıyla diğer taraftan da hane halkı ve reel sektör üzerindeki risklerin kamuya mal edilmesi yani yer değiştirmesi suretiyle gerçek sorunla yüzleşilmeden devam ediyor hadise. Bunun da Akdeniz ekonomileri, Yunanistan başta olmak üzere belli ekonomilerde çok daha somut sonuçlar verdiğini görüyoruz. Bir miktar ABD daha iyi bir performans gösteriyor gibi görünmekle birlikte orada da özellikle istihdam ve konut piyasasındaki veriler bunun çok sürdürülebilir olduğu yönünde sinyaller vermiyor. Çok yakın tarihli veriler de görünümün bir miktar bozulma ihtimaline işaret ediyor.”

“Avrupa ekonomilerindeki, özellikle Avrupa bankacılık sistemindeki aşırı kaldıraç kullanma, aşırı borçluluğun geriye alınmasına yönelik tedbirler de yeniden kredi koşullarının sıkılaşmasına neden oluyor. Ciddi bir güven ve itibar sorunu da var. Karşı taraf riskini kimse üstlenmek istemiyor” diye konuşan Bali, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Birliği’nin ekonomik anlamda oluşmasının ve tek para biriminin en temel varsayımı ülke ekonomilerinin birbirine yakınsamasıydı. Şu anda sorunların ve ülke ekonomilerinin yapısal özelliklerinin birebir yakınsamayı hiç teyit etmediğini görüyoruz. Ulusal bazlı politikalara ihtiyaç duyulan bir sürece girdik ama ulusal bazlı bütün ekonomi enstrümanları da bu ülkelere açık değil, örneğin tek paraya sahip olduğunuzdan devalüasyon yapamıyorsunuz. Dolayısıyla bu yüzdendir ki Yunanistan için örneğin Euro’nun dışına çıkma senaryoları konuşuluyor. Şahsen böyle bir süreçte, sorunun giderek keskinleşmesi karşısında, bu tarz bir noktaya gelinirse buna bir bankacı olarak şaşırmam. Önemli olan bunun piyasalar açısından yönetilen bir süreçte mi olacağı, yoksa kaotik bir süreçte mi olacağıdır.”

Bali, gelişmiş ülkelerdeki sorunların hem finansman hem ticaret kanalıyla diğer ülkelere de yansıdığını, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerindeki siyasi belirsizliklerin de eklenmesiyle global sorunların kısa sayılmayacak bir süre daha devam edeceğinin görüldüğünü belirtti.

“KREDİLERİMİZİN AKTİFLERDEKİ YÜZDE 59’UN ÜZERİNDEKİ PAYI 88 YILIN EN YÜKSEK SEVİYESİDİR”

Adnan Bali, İş Bankası’nın 2012 yılının ilk yarısında elde ettiği sonuçları şöyle değerlendirdi: “Büyüme performansımızın devamı, büyümemizin en itici gücü olan kredilerdeki artışın sürmesi ve en önemlisi de karlılık bakımından hedeflerimize paralel ilerlemiş olmamız çok iyi bir performans gösterdiğimizi ortaya çıkıyor. Nitekim 165,6 milyar TL’lik bir aktif büyüklüğüne ulaştık yılın ilk 6 ayı itibariyle. Bu, giderek arası açılan bir düzeyde Türkiye’nin en büyük bankası olduğumuz gerçeğini ortaya koyuyor. Aktif büyüklüğünün yanı sıra biz toplam kredilerde de, özkaynaklarda da Türkiye’nin en büyük bankası olma vasfımızı sürdürüyoruz.”

Kredilerde 100 milyar TL gibi bir kilometre taşını önümüzdeki günlerde aşacaklarını belirten Bali, “Toplam kredilerimizin yüzde 72’sini ticari krediler, kurumsal krediler ve KOBİ kredileri, yüzde 28’ini de bireysel krediler oluşturuyor. Bu performans ile toplam aktiflerin içerisindeki kredilerin payı da son yıllarda giderek artış göstermekteydi. Şimdi yüzde 59’un da üzerine çıktı. Bu İş Bankası bilançosunda tarihi en yüksek paydır. Bunun da altı çizilecek bir performans olduğunu düşünmekteyim” dedi.

Hızlı kredi büyümeleri sağlarken aktif kalitesini korumayı başardıklarını belirten Bali, 2001 sonunda yüzde 2,1 olan takipteki krediler oranını 2012’nin ilk 6 ayının sonunda yüzde 1,9’a çektiklerini aktararak şunları söyledi: “Özellikle kaynak tarafındaki politikalarımız da karlılığımızı ve maliyet odaklı stratejilerimizi ifade edecek biçimde gelişti. Örneğin, mevduatın daha önce payı pasif içerisinde yüzde 58’e gerilemişti, bu dönemde bir miktar değişen koşullara paralel olarak tekrar yüzde 60’a yükselttik. Menkul kıymet ihraçlarında da yüzde 22 civarında pazar payıyla lider konumdayız. Sonuçta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 artış gösteren mevduatta da 100 milyar TL’ye çok yakın bir konumdayız. 99,4 milyar TL’ye ulaştık. Bu mevduat hacmiyle de Türkiye’nin gene en büyük mevduat hacmine sahip özel bankası olma unvanımızı koruyoruz.”

Yılın geri kalan bölümünde yüzde 15 - 17 civarında bir kredi büyümesi, yüzde 10 - 12 bandında bir mevduat büyümesi hedeflediklerini söyleyen Adnan Bali, “Tabii özellikle fonlama tarafında alternatif kaynaklardaki maliyet unsurları bu politikalara etki edebilecek değişkenlerdir ama sonuç olarak karlılığımızı bugün geliştirdiğimiz seviyede sürdürerek, net faiz marjımızı genişletmeye devam ederek 2012’yi hem başarılı bir büyüme performansı hem de iyi bir karlılıkla kapatacağımızı öngörüyoruz” dedi.

“İŞ’İN SIRRI MÜŞTERİ TEVECCÜHÜYLE SONUÇLANAN SAHA HAKİMİYETİNDE”

İş Bankası’nın elde ettiği başarıyı saha hakimiyeti, saha teması ile açıklayan Bali, “İş’in sırrı nedir diye sorarsanız, Türkiye’nin her yerine yayılmış şube ve bölge teşkilatlarımızın olağanüstü bir saha hakimiyeti gösteriyor olmaları, müşteri teması gerçekleştiriyor olmaları sonucunda bunun da müşterilerimizden çok büyük bir teveccüh görmesidir derim” diye sözlerini sürdürdü.

Altın bankacılığı konusunda da değerlendirmelerde bulunan Bali, “Bu dönemde ayrı bir konsantrasyonumuz var ama altın İş Bankası’nın öteden beri ciddi bir ağırlık vererek mesafe aldığı alanlardandır. İş Bankası herhangi bir alanda çok özel bir politika izleme gereği hissediyorsa orada mutlaka gözettiği bir toplumsal fayda vardır ve o toplumsal faydanın altın bankacılığında 3 temel gerekçesi var bizim açımızdan. İlki, ülkemizde son dönemde ciddi oranda düştüğü ifade edilegelen ve bu anlamda geliştirilmesi için gayret gösterilen iç tasarruf oranlarının yükseltilmesi hususudur. İkincisi kayıt dışılığın önlenmesi ve üçüncüsü de cari açığa ilişkin problemin bir miktar görece azaltılmasına yönelik unsurlardır. Bu üç faktör bakımından da kanaatimizce önemli bir öncelik oluşturduğu için altın bankacılığına ciddi bir ağırlık veriyoruz. Bizim şu ana kadar 66 şubemizde 28 ilimizde altın buluşmaları diye bir konseptle müşterilerimizle buluşuyoruz. Ve hurda altınların ekonomiye kazandırılması suretiyle gerek kayıt dışı altınların ekonomiye dahil edilmesi, gerekse cari açığın daraltılması ve yine iç tasarruf oranının da düzeltilmesi gayretinde oluyoruz. Buna da yatırımcılar, müşterilerimiz ciddi ilgi gösteriyorlar. Özel konsantrasyonumuzu devam ettireceğiz.”

“SENDİKASYONLARIN YENİLENMELERİNDE SORUN GÖRÜNMÜYOR”

Adnan Bali, Türk finans sisteminin aktif bir şekilde kullanageldiği bir kaynak olarak nitelendirdiği sendikasyon kredileri ile ilgili olarak “Şu ana kadar bütün problematik süreçlere rağmen önemli bir sorunla karşılaşılmadı, yenilenme oranlarında bir problem yok ve yine eskiden olduğu gibi bu kaynaklar dış ticaretin finansmanı, ekonomik aktivitenin finansmanı amaçlı olarak kullanılmaya devam ediyor. Nitekim biz bu anlamda gerek geniş muhabir ağımız, gerekse de bankalara işlem yönlendirme kapasitemiz ile 22 farklı ülkeden 51 bankanın katılımıyla Mayıs ayında 1,2 milyar dolarlık bir sendikasyon kredisi temin ettik. O dönemin koşulları içerisinde başarılı ve özellikle de katılımın düzeyi itibariyle de önemli bir işlemdi, şimdi de aynı şekilde bu işlemleri yapmaya devam ediyoruz” dedi.

İş Bankası’nın sınır ötesi faaliyetleri ile ilgili vizyonunu ve bu vizyon paralelindeki stratejisini “öncelikle bölgede etkin bir finans gücü olabilmek” diye tanımlayan Bali, “Türkiye’nin bu global kriz ortamında olumlu yönde ayrışması ya da belli ülkelerle arasındaki farkları kapatabilen bir sürece girmesinin sonucunda hem yurtiçinde kullanabileceğimiz türden kaynaklara yurtdışından daha rahat erişebiliyor, bunu da Türkiye piyasasındaki müşterilerimizin hizmetine sunabiliyoruz hem de gerek yurtdışından gerekse yurtiçinde temin ettiğimiz fonları ve kaynakları yurtdışında da aktif yaratmak bakımından kullanabilir hale geliyoruz. Türk iş dünyasının yoğun ekonomik ilişkiler içerisinde olduğu pazarlarda yakında olmak suretiyle onların ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir paralel stratejimiz var ve ülkenin giderek çeşitlenen ekonomik ilişkileri, lider ve öncü bir kuruluş olarak bizim de aynı paralelde gitmemizi gerektiriyor. Zaten bu ülkelerde faaliyet gösteren Türk firmalarının tamamı bizim yurtiçinde aktif çalıştığımız müşterilerimiz, dolayısıyla çok farklı bir şey yapıyor olmuyoruz ve olmayacağız” diye konuştu.

“BANKACILIK ‘KNOW-HOW’I İHRAÇ EDEN BİR KURUM OLMAK AYIRT EDİCİ BİR VASIFTIR”

Bali uluslararası faaliyetlerini şöyle özetledi: “Mısır’dan Pakistan’a Kuzey Irak’tan Azerbaycan’a Gürcistan’dan Kosova’ya kadar bir bölgede olanakları sonuna kadar araştırıyoruz. Gerek Pakistan gerek Mısır ile ilgili yaptığımız çalışmalarda Türkiye’nin gelişen fazına ve sunduğu imkânlara en azından şu piyasa koşullarında aynı oranda cevap verebilecek olmaktan bir miktar uzak olduklarını görüyoruz. Oradaki çalışmalarımızı biraz daha dönem içerisinde değerlendirecek şekilde kurgulamış durumdayız. Bildiğiniz üzere Batum’daki şubemizi açtık, Erbil’deki şubemize ilaveten yakın zamanda Bağdat’ta şube açmayı hedefliyoruz. Kuzey Irak’ta da ilave şubeler açmayı planlıyoruz. Yine bu yıl içerisinde Kosova’nın Priştina kentinde şube açacağız. Almanya’daki Bankamız İşbank AG geçen sene Bulgaristan’da açtığı şubesiyle, beşinci Avrupa ülkesinde de faaliyet gösterme anlamına gelen şubeleşme politikalarına devam edecek. Moskova merkezli İşbank Rusya aynı şekilde 15 şubesiyle faaliyet gösteriyor, buradaki faaliyetlerimiz de kısa bir süre geçmesine rağmen bizim açımızdan iyi bir yörüngede ilerliyor. Sonuç olarak hem banka açısından hem grubumuz açısından uluslararası genişleme politikalarımızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz. Çünkü burada sadece bankacılık değil grubumuza dâhil olan diğer finansal iştiraklerimiz açısından da ciddi imkanlar, fırsatlar görmekteyiz. Her şeyden önce bankacılık know-how’ı ihraç eden bir kurum olmak bizim için şu anda başlı başına ayırt edici bir vasıftır.”

YÜKSEKOVA DA OLAĞAN ŞUBE AÇMA FAALİYETLERİMİZ KAPSAMINDADIR”

İş Bankası’nın Yüksekova’da açacağı şube ile ilgili medyadaki tartışmaların hatırlatılması üzerine Bali, “Öncelikle bu konuda hakikaten bir düzeltme yapma ihtiyacı içerisindeyiz. Ulusal ve uluslararası siyaset ve yine ulusal güvenlik konsepti ve buna ilişkin politikalar, bir finans kurumu olarak bizim görev alanımızın ve rol tanımımızın dışında olan alanlardır. Özel sermayeli ticari bir kuruluşuz biz. Bir finans kuruluşuyuz. Ve özel sermayeli ticari bir kuruluş, bir finans kuruluşu olarak bize düşen kendi işini iyi ve sağlıklı yapmak ve bu suretle de ülkenin her yerindeki vatandaşlara kaliteli finans hizmeti sunmak suretiyle refaha katkıda bulunmaktır. Bu manada bizim için ülkemizin potansiyel gördüğümüz herhangi bir yerinde şube açmamızın bir diğerine göre farklı bir anlamı yoktur. Ticari amaçlarımızın dışında da bir boyutu yoktur. Buna farklı anlamlar ve misyonlar yüklemeyi de hem doğru bulmuyoruz hem de bizim yaklaşımımızı temsil etmediğini düşünüyoruz. Bizim şimdiye kadar yürüttüğümüz şubeleşme politikası da yeni değildir. Mevcut şube ağımız ve şubeleşme politikamız, ülkemizin her yerinde bu anlattığım prensipler doğrultusunda yani bir ekonometrik model ve piyasa potansiyeline dayanan ticari saikle yaptığımız işler. Bizim bölgedeki şubeleşme arzumuz ile ülkenin diğer bölgelerindeki şubeleşme arzumuz arasında ne şube açma yöntemi bakımından, ne de amaçları bakımından bir farklılık yoktur. Yüksekova’ya açacağımız şubeyi de, dahil olmadığımız siyasi değerlendirmelerin dışında, bir bankanın ekonomik modellere dayanan olağan şube açma faaliyetleri kapsamında görmek gerekiyor” diye konuştu.

“PENETRASYON ORANLARINA GÖRE TÜRKİYE, ÖZELLİKLE GELİŞMİŞ ÜLKELERDEN 3-4 KATA VARACAK KADAR FAZLA POTANSİYEL TAŞIYOR”

Adnan Bali, Türk bankalarına yabancı ilgisinin nedenini ise şöyle değerlendirdi: “Türkiye’nin sadece kamu ekonomisi düşük kaldıraç kullanıyor değil, Türk finans sistemi de düşük kaldıraç kullanan durumda. Yani Türk finans sisteminin aktif toplamının GSYİH’ya oranı, krediler toplamının GSYİH’ya oranı, mevduat toplamının GSYİH’ya oranı ya da belirli bir nüfus başına düşen örneğin şube sayısı gibi penetrasyon oranlarına baktığımızda belli gelişmiş veya gelişmekte olan ülke grupları ile kıyasladığımızda, bizim 3-4 kata kadar varacak daha potansiyel ifade ettiğimiz ortaya çıkıyor. Diğer taraftan bu büyüme imkanı varken aynı zamanda bunu görece daha karlı olarak yapma olanakları da halen var. Bugün özellikle de Batı Avrupa dahil olmak üzere dünyada finans sektöründe yaşanan büyüme kısıtlarını, gelir yaratma, kar yaratma kapasitelerindeki sınırlılıkları düşündüğümüzde Türkiye’nin bir cazip pazar olduğu şüphesiz. Ve o bakımdan da biz yurtiçi pazarın bu konuda ilgi çekiyor olmasını son derece tutarlı, yerinde, anlamlı buluyoruz.”

“DAHA YÜKSEK NOT ALDIĞI İÇİN BİR ÖĞRENCİ ELEŞTİRİLEBİLİR Mİ?”

Bankaların elde ettiği yüksek karların eleştiri konusu olduğunun hatırlatılması üzerine Bali, “Aslına bakılırsa kar, bir performans göstergesi. İşinizi nasıl yaptığınızın, iyi yapıp yapamadığınızın göstergesi. Örneğin daha yüksek not aldığı için bir öğrenci eleştirilebilir mi? Neden bu kadar çok ders çalışıp bu kadar başarılı oluyorsun diye. O bakımdan bakıldığında eğer serbest rekabet geçerli ise, kurallar herkese uygulanıyorsa, müşteri ve finans kuruluşu ilişkisi kurallarla belirlenmiş ve yine serbest rekabete dayanıyor ise burada elde edilen karlılık bir başarı göstergesidir. Burada yanılgı şurada; biz öteden beri değişik kriz dönemleri de dahil olmak üzere kaybetmeye çok alışmış, hafızası da bu bakımdan epey yorgun diyeyim bir ulus olduğumuz için birisi kazandığı zaman mutlaka birileri kaybediyor zannediyoruz. Yani kar edenin olduğu yerde mutlaka zarar edenler vardır diye düşünüyoruz. Oysa banka, finansman sağlarken nasıl faiz geliri yazıyor ise bunun üzerinden getiri sağlamak suretiyle işletmesine gelir kazandıran iş erbapları da öyle kazanç elde ediyorlar. Dolayısıyla bu, sıfır toplamlı bir oyun değil. Birbirimizden alıyoruz, birbirimizi bir arada büyütüyoruz, yürütüyoruz. Bunu yapabildiğimiz sürece, birlikte muhatabının kazancını da gözeterek karlılık sağlayabildiğiniz sürece bir sorun yok” dedi.

Bali konuyla ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Mesela ilk 500’ün içerisinde açıklanan bilançolara bakınız, ortalama özkaynak karlılığı açısından, ortalama aktif karlılığı açısından finans gibi bu kadar sıkı regüle edilen bir sektöre nazaran çok güzel performanslar olduğunu görürsünüz. Ortalaması bu olduğuna göre bunun çok üzerinde performans sağlayan, çok ciddi değer yaratan sanayi işletmelerimizin olduğunu görürsünüz. Bunların tamamı finansman kullanıyorlar, bunların tamamı faiz giderleri yaratıyorlar kendileri açısından. Ama bunun yanı sıra da faaliyet gelirleri yaratıyorlar. Faaliyet gelirleri finansman giderlerini aştığı içindir ki bizim kullandırdığımız fonlardan daha fazla kar elde ediyorlar.”

“SATIN ALMA GÜCÜ KREDİYLE ELDE EDİLMEZ”

Bali, “kredi kartı borçlanmalarında bir sorun görüyor musunuz?” sorusunu “Hane halkının borçluluğu anlamındaki göstergeler hala Türkiye’de ortalamalar bazında bakıldığında bir alarma işaret edecek noktada değil. Ama bunun çok temerküz ettiği ürünler, müşteri profilleri olabilir. Nitekim basına yansıyan vakalardan da böyle durumların veya böyle müşteri gruplarının olduğunu görüyoruz. Sadece bankacı olarak değil, kişisel olarak da algıladığım husus şu; kişiler satın alma güçlerini kredi yoluyla elde edemezler. Satın alma gücü gelirinizle elde edilir. Kredi sizin zaten var olan gelirinizin, gelecekteki gelirlerinizin, şimdi yapmak istediğiniz bir harcamayı mümkün kılması için sağlanan bir enstrümandır. Onun için buradaki yanlış genellikle, esasen o harcamayı yapamayacak olanın, kredi imkanı var diye yapabilir hale gelmiş olmasıdır. Bu bir miktar agresif finans stratejileriyle oluyor. Bir miktar da bilinçli davranmayan tüketiciler yoluyla oluyor. Örneğin ödeyebileceği bir taksit tutarını gördüğü anda, onun vadesine, o vade boyunca aynı gelir düzeyine ve yaşam koşullarına sahip olup olamayacağına bakılmaksızın taahhüt altına giren bir müşteri, kanaatimce kendisi açısından doğru bir risk yönetimi yapmamaktadır. Bankalar nasıl kendi bilançoları açısından bir finans kurumu olarak risk yönetimi yapıyorlarsa, her bir bireyin de risk yönetimi yapması lazım. Ben bu bakımdan en az finans kurumları kadar bireylerin de öz disiplinine ihtiyacımız olduğu düşüncesindeyim” diye yanıtladı.

Bali, bankaların masraf ve komisyonları ile ilgili yakınmaların ve kredi kartı aidatlarının yasayla kaldırılacağının hatırlatılması üzerine “Bu konularda sektörde değişik noktalarda değişik zamanlarda değişik şekillerde, yakınmalara yol açabilecek uygulamalar olabilir. Otorite de bununla ilgili olarak tedbirler alma gereği duyup, buraya bir regülasyon getirme ihtiyacı da duyabilir. Bunlar açısından çok temel farklı bir şey söylemem mümkün değil. Biz işletme olarak müşterisiyle onun da doğrusunu gözetecek tarzda çalışmayı öteden beri, doğal bir çalışma biçimi olarak benimsediğimiz için bizi o bakımdan çok rahatsız edecek bir tablo değildir” dedi.

Adnan Bali, Cem Yılmaz’ın İş Bankası’nın yeni reklam yüzü olarak seçilmesini ise şöyle açıkladı: “Bir süreden beri ‘Günaydın Türkiye’ konseptli bir kampanya yürütüyoruz. ‘Günaydın Türkiye’, İş Bankası’nın samimi gayretleri ile yürüttüğü çalışmaların sıcaklığını ve müşteri doğrusunu da gözetecek şekilde bu ülke insanlarının hayatına kalite anlamında sunduklarının ve o işbirliği anlayışının hissedilmesine dairdir. Bu kampanya ile biz banka olarak bir refleks içerisinde, başka türlüsünü de bilmediğimizden zaten yapageldiğimizin hissiyatını aktarmayı hedefledik. Bu fikir bir noktadan sonra kurumsal imajı da destekleyecek olan bir başka modülle de birleştirilecekti. Onun için uygun bir işbirliği alanı arıyor idik. Şimdiye kadarki çalışmalarıyla ve kamuoyundaki bilinirliği, imajıyla bu samimi ve sıcak çalışma biçimimizi tanıtma amaçlı kampanyamıza paralellik arz edeceğini düşündüğümüz için Cem Yılmaz ile temaslarda bulunduk. Onun da şartlarının uygun olduğunu gördük. O da büyük heyecan duydu İş Bankası’nın bu konsept ile yapacağı bir çalışmada yer almaktan. Dolayısıyla da önümüzdeki dönemde yaptığımız çalışmaları kamuoyuna daha iyi aktaracağını düşündüğümüz bir işbirliği başlattık.”

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler