Üniversiteden mezun olduktan sonra büyük bir hevesle atıldığımız iş hayatı, yıllar içinde üzerimizde bir takım etkiler bıraktı. Biz de bugün mikrofonu Tuncel Kurtiz yerine Don Draper'a bırakıyoruz.
İş hayatında gereksiz insanlara tahammül yeteneği kazandınız.
Bazen müşterilerinizden duyduğunuz cümleleri 'Müşteri her zaman haklıdır' ön kabulüyle yutuyorsunuz, bu tamam. Ama zeka seviyesini çok takdir edemediğiniz iş arkadaşlarınız var ya; işte onlar size içten içe çığlık attırıyorlar.
İnsanları tanıma yeteneğiniz oldukça arttı.
Pek tabii, tanıdıkça insanların üzerine çok fazla düşünmenin yararsız olacağını da anladınız. Bolca da para kazandınız, tabii bazı yan etkileri de oldu.
Ofiste çok çalıştınız, yeni fikirler üzerine çok kafa patlattınız; yine de patronunuzun özel hayatındaki stresli bir anda, kırıcı cümleler duymaktan kurtulamadınız. Oldukça can sıkıcı, ama şişmiş bir banka hesabı için insanları önemsememeye devam ediyorsunuz. İş hayatında kendinize olan güveniniz abartılı bir patlama yaptı.
Banka hesabınızın şişmesi, ekonomik özgürlüğünüze erişmeniz; tüm bunlar gerçekleşirken insanların gereksiz tepkileriyle başedebilmeyi de öğrenmiş olmanız özgüveninizde lüzumsuz bir patlamaya, insan ilişkilerinizde ise dramatik bir samimiyetsizliğe sebep oldu. Aslında olumlu katkıları da oldu. Örneğin özel hayatınız kötü giderken, kafanızı 'çalışarak' dağıtabildiniz.
Hayatınızın her alanı aynı anda olumlu gidemezdi çünkü; rüyanızda göremeyeceğiniz kadar ütopik bir durumdu bu. Neyseki ofistesiniz, çalışıyorsunuz; obsesyonunuza zaman bulamıyor, farketmeden iyileşiyorsunuz. O kadar çok CV güncellediniz, o kadar çok iş görüşmesine girip çıktınız ki...
... Bu tecrübeler üniversiteden yeni mezun olmuş, -nisbeten tecrübesiz gençlere daha farklı ve acımasız bir gözle bakmanıza sebep oldu. Kafein bağımlılığınıza 'kahveden keyif almak' diyebilmeyi sonunda başardınız.
Tabii Hollywood dizilerinde bu fenomen biraz daha farklı ilerlemeye meyilli halde. Yoksa... Yoksa sizde de mi? Bilumum ruhsal problemle başedebilmeyi nihayet öğrendiniz.
Üniversitede final haftaları 'Daha büyük bir stres yaşayamam!' diye düşünüyorunuz ya; kat be katı iş hayatınızda başınıza geldi. Siz de kendinize göre çözümler yarattınız; psikoloğa gitmek, arkadaşlarınız bira içerken viskiyi tercih etmek, psikanaliz kitaplarına merak salmak ve spor salonları bunlardan birkaçı... Sosyal hayatınız da etkilendi; üniversitedeyken günü farketmeyen partiler, cumartesi akşamlarına sığmaya başladı.
Çalışma günlerinin yorgunluğu, stresi ve sosyalleşemediğiniz gerçeği; cumartesi akşamları abartılı davranış biçimlerine dönüşmeye başladı. Şanslıysanız hem cuma hem cumartesiniz, -çoğunlukla yalnızca cumartesiniz size ait tek gün olarak, adrenalin oranınızı sahiplenmeye başladı. Pazar günleri ve bayram tatilleri tembelliğiniz özlenen bir ritüel haline geldi.
Sert bir haftaiçi ve davranış bozukluğu dolu bir haftasonundan sonra pazarları bütün gün ayakları uzatmak gibisi var mı zaten? Yeni haftaya başladığınızdaysa, kafanızda hep aynı düşünceler belirdi.
Hayatımın amacı ne, ben bu ofiste ne yapıyorum, bu işi yapmayı daha ne kadar sürdürebileceğim, vs. vs. ''Deal with it'' ...
Üniversite bitti, birkaç yıldır iş dünyasındasınız... Gerçek hayatın kaçınılmaz olduğunu çoktan farketmeniz gerekmiyor muydu?