İngiltere'nin kuzeyindeki Manchester kentinde, ABD'li pop şarkıcısı Ariana Grande'nin konserinin ardından etkinliğe sahne olan Manchester Arena'yı hedef alan ve en az 22 kişinin ölümüyle sonuçlanan intihar saldırısının sorumluluğunu Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) üstlendi.
Uzmanlar, daha önce de benzer olarak Fransa'nın başkenti Paris'te Kasım 2015'te 90 kişinin ölümüne yol açan Bataclan konser salonu ve 2017'nin ilk saatlerinde İstanbul'da 39 kişinin ölümüne yol açan gece kulübü saldırısının da sorumlusu olan IŞİD'in son terör eylemini Sputnik'e değerlendirdi.
Güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, "DEAŞ gibi bir terör örgütünün Irak ve Suriye'de aldığı darbeler göz önünde bulundurulduğunda; örgütün alana ve zamana yayılarak varlığını sürdürmek için böyle bir strateji üretmiş olması mümkün. Örgüt, muhtemelen küçük küçük gruplara ayrılarak dehşet politikasını ve varlığını sürdürme amacında" dedi ve ekledi:
"Öte yandan, IŞİD sadece Irak ve Suriye'de etkin değil; Libya'da, Boko Haram üzerinden Nijerya'da, Mısır'ın Sina Yarımadası'nda, Afganistan ve Pakistan'da da etkili. Düzenlediği saldırılarla örgüt, ağırlık merkezini değiştirebileceğinin de sinyallerini veriyor olabilir. Netice, asimetrik savaşta sadece doğrusal etki değil etkinin sonuçlarına da bakmak gerekir. Bu saldırının, İngiliz karar vericilerin duygu ve düşüncelerini etkileyeceği ve amacın da bu olduğu unutulmamalı."
Fransa'nın, IŞİD'in Paris'i hedef alan saldırılarının ardından operasyonlarda kullandığı savaş uçaklarının bir kısmının bulunduğu Charles de Gaulle uçak gemisini Akdeniz'den Fransa'ya çektiğini hatırlatan Ağar "IŞİD'in benzer şekilde İngiliz karar vericilerin tepki dozajını belirlemeye yönelik olması da olası" ifadelerini kullandı.
‘IŞİD COĞRAFYADAKİ TRAVMALARDAN BESLENİYOR'
Türkiye'deki karar vericilerin de IŞİD tarafından benzer tehditlere maruz kaldığını ifade eden uzman "AK Parti Olağanüstü Kongresi'ne saldırı son anda engellendi. Daha önce de benzer bir çok saldırı Türkiye tarafından engellendi. IŞİD, bu dehşet politikasını kendi üzerinde etkisi olan ülkelerde artıracaktır. Bağdat'ta da terör eylemlerinde artış var. Örgüt bütün ülkelerde etkisini artırmaya çalışıyor" diye konuştu.
Uluslararası koalisyonun IŞİD'le mücadele stratejisini hatalı bulduğunu aktaran Ağar "Yatay terörün üremesinin en büyük sebebi dikey terör. 1991'deki Körfez Savaşı'yla başlayan sürecin sonucu olan mezhep savaşı IŞİD terör örgütü ve genel anlamda radikalizmin temel sebebi oldu. Yaşadıkları yokluk açlık ve travmalar, İslam'ın yanlış anlaşılması terörün oluşmasına gerekçe oldu. Toplu imha silahlarının bu coğrafyadaki insanlar üzerinde kullanılması yerine asıl çözüm DEAŞ'ın var olmasına sebebiyet veren kimyayı, karşı bir kimyayla bozmaktan geliyor. Yoksa bu örgüt veya türevleri varlığını devam ettirir" dedi.
Söz konusu coğrafyadaki insanların geçmişte yaşadıkları travmaların da terörü tetiklediğine işaret eden Ağar "Örnek vereyim. Irak güvenlik kuvvetleri, beş canlı bomba kadını yakalamıştı. Hepsinin ortak noktası geçmişinde travmalar yaşaması. Her biri ailesini, yakınlarını kaybetmiş. İntikam almak istiyor, IŞİD de bu travmaları kullanıyor. Bunun önüne geçmek lazım. Bu İslam'a dair değil ama İslam'ın istismar edilmesine dair bir problem" diye ekledi.
‘ÖRGÜTÜN MESAJ KAYGISI VAR'
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Milli Savunma ve Güvenlik Enstitüsü Eş-Direktörü Tolga Sakman ise saldırıların önüne geçmenin yolunun terör propagandasıyla etkin bir şekilde savaşmak ve merkezi yönetimleri güçlendirmekten geçtiğine inanıyor.
Sputnik'e yaptığı açıklamasında Sakman "Bölge güçleri ve süper güçler arındaki bölge politikaları hakkındaki ihtilaf bir boşluk oluşturuyor. Bu boşluk her türlü illegal örgüt için hareket alanı kazanmasına neden oluyor. Uluslararası terörü azaltmak için ortak bir niyet belirlenmesi şart. Bu niyet çerçevesinde de istihbarat paylaşımı kısa vadeli etkin olabilecek bir yol. İkincil etkin yol ise terör ile savaşmanın yanında teröre kaynaklık eden propagandanın aktarılmasına engel olmak, propagandanın etkilerini kırmak" diye konuştu.
Güçlü merkezi yönetimlerin de önemine değinen uzman "Genel olarak da Ortadoğu'nun şu anki durumunun sonlandırılması için güçlü merkezi yönetimlerin oluşması/desteklenmesi gerekiyor. Bölgedeki her ülke ancak kendi iç dinamikleriyle ve toplum merkezli güçlü liderlerle yönetilmesi istikrarı sağlayacaktır. IŞİD gibi dini kullanan bir örgütün gücünü kaybetmesi için Müslüman olmayan ülkelerdeki İslam karşıtlığı azaltılmalı, bölgede ve dışarıda Müslüman temsilcilerin sayısı ve niteliği artırılmalıdır" diye ifadelerini kullandı.
IŞİD'in her saldırısının ardından bir mesaj kaygısı olduğuna işaret eden Sakman "IŞİD gibi bir yapı her eylemde bir mesaj kaygısı düşünür. Örgütün sistematik içinde sıralı eylemlerden öte gündemi takip ettiği düşünülebilir. Örgüt üzerine hangi ülkenin baskıyı artıracağı, iletişim kanalları üzerinde kimin engel olacağı gibi konular hedefi belirliyor" diye ekledi.