Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) arasındaki savaş tüm şiddetiyle devam ederken, Suriye'nin su altyapısı hızla kötüye gidiyor.
The Wall Street Journal’ın haberine göre, IŞİD, Suriye'nin en büyük barajı olan Fırat Barajı'na el koyarken, Fırat'ın bağlandığı 85 kilometrelik Esad Gölü'nden aşırı miktarda su çekiliyor. Savaşın, barajdan su çeken pompa istasyonunu devre dışı bırakmasının ardından Halep'te binlerce kişi susuz ve su birikintilerinden su içiyor. Halep'in güneyindeki Homs'ta ise su arıtım tesisinin doğrudan darbe almasının ardından su borularından lağım suları akıyor. Milyonlarca insan musluktan akan birkaç damla suyu bile kaynatmak zorunda kalıyor.
Savaş ve siyaset yeterince felaket durumda değilmiş gibi, sekiz yıldır devam eden kuraklık, iç savaşın başlamasından çok önce Suriye'nin tarım sektörünü yerle bir etti. Suriye'de buğday üretimi önceki seviyelerin beşte birine düştü. Tarlalardaki işlerini kaybeden milyonların kasabalara göçmek zorunda kalması da halkın Esad'a karşı ayaklanmasında etkili oldu.
IŞİD suya el koydu
Suriye ve Irak, siyasi kırılmanın yanı sıra ekonomik olarak da parçalanıyor. Suriye'nin en büyük petrol yatağı olan El-Ömer'i ele geçirmesine rağmen IŞİD'in petrolde eli çok güçlü değil. Bu durum Esad için kötü bir durum olsa da, Suriye'nin petrol rezervlerinin küçük olmasından ötürü IŞİD'e çok büyük bir zenginlik kazandıracak bir şey değil. Tek başına Irak petrolü de IŞİD için yeterli değil çünkü Irak'taki en büyük petrol yatakları Kürtler ve Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde.
Sünnilerin sahip olabileceği şey ise: Su.
Suriye'nin kuzeyinde Fırat'ın kıyısındaki Rekka'yı ve Irak'ın kuzeyinde Dicle'nin kıyısındaki Musul'u ele geçiren IŞİD, su konusunda avantajlı durumda. Bunun da hem yapıcı hem de yıkıcı etkileri olabilir. IŞİD sahip olduğu suyla, yönetmeyi amaçladığı 25 milyon Sünni'yi besleyip, onlara istihdam sağlayacak bir tarım sektörü geliştirebilir.
Aynı zamanda IŞİD'in, savaştan önce Suriye'nin su ihtiyacının üçte ikisini karşılayan Fırat Barajı'nı ele geçirmesi, Esad'ın başka yerde su araması anlamına geliyor. Bu hafta çıkan, Esad ile Rus inşaat şirketi Stroytransgaz arasında 264 milyon dolarlık sulama anlaşması imzalandığı haberleri de bu katı gerçeği ortaya koyuyor.
Diğer yandan, bu alanın büyük oranda Kürt isyancılar ve İslamcı milislerin kontrolünde olması bir yana, anlaşma daha önce planlanan 2 milyar dolarlık projeye kıyasla çok ufak bir hamle. O 2 milyar dolarlık proje, savaş öncesinde, kuraklık, nüfus artışı ve suyun çok fazla çekilmesiyle başgösteren kriz için oldukça iyi bir plandı. Ancak şimdiki kriz parsellemekle ilgili ve bu cephede, Esad'ın kaybettiği Sünni çoğunluk, öyle ya da böyle suyun çoğunu ele geçirmiş olarak kaçacak.
Esad rejimi, inkar etmekten vazgeçtiği ve Suriye'nin doğusunu kaybettiğini fark ettiği zaman, uzun zaman önce yapması gerekeni yapacak: Deniz suyunu tuzdan arıtmak için harekete geçirecek. Suriye'nin Akdeniz'e çok fazla kıyısı olmasa da, tuzdan arıtım tesislerini kurması için yeterli. Bu tesisler, Fırat ve Dicle'nin ortasına kurulacak Sünni devletin batısında yer alacak Suriye'nin su ihtiyacını karşılayacak.
Iraklı Şiileri de aynı durum bekliyor.
Sünniler, Şiileri zor durumda bırakmayacak miktarda su çekse dahi, Şiilerin de Suriye ile aynı sonuca kendini hazırlaması gerekiyor.
Çare deniz suyu mu?
Bu nedenle Şiilerin de deniz suyunu tuzdan arındırma yoluyla su elde etmesi gerekecek. Aslında Irak buna başladı bile. Bağdat, Aralık'ta Hitachi ile Basra'da tuzdan arıtım yapması 240 milyon dolarlık kontrat imzaladı. Ancak bu su denizden değil, tuzluluk oranı yüksek olan Fırat'ın ağzından gelecek. Yine'de Irak'ın Körfez kıyısı ileride, Şiileri besleyecek olan tuzdan arıtım tesislerini taşıyacak.
Öte yandan bu, küresel trendin bir parçası olacak. Ortadoğu'da Suudi arabistan ve İsrail tuzdan arındırılmış su içiyor. Etiyopya ile baraj konusunda anlaşmazlık yaşayan Mısır da Akdeniz boyunca uzanan 1000 kilometrelik alana tuzdan arıtım tesisleri kuracak.