HABER

İşkence mağduruydu kör kurşunda öldü

Bakırköy’de kahvehanede oyun oynayan bir kişi, kavga ettiği kahvehane sahibinin sığındığı Cizre Sosyal Kültürel Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği lokalinde silahıyla kurşun yağdırdı.

İşkence mağduruydu kör kurşunda öldü

Saldırı sonrası yaralanan 6 kişiden durumu ağır olan Selim Dindar kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi . Selim Dindar 12 eylül döneminde Diyarbakır Cezaevinde yaşadıklarını Neşe Düzel ve Balçiçek Pamir'e anlatarak o dönemde yaşanan işkenceyi gündeme getirmişti.

**HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYIN

**

**İŞTE NEŞE DÜZEL İLE YAPTIĞI O RÖPORTAJ

**

**VURDU VE KAÇTI**

Olumsuz yanıt alınca elindeki tabancayı rastgele ateşleyen saldırgan, 6 kişiyi yaraladı ve kaçtı. Yaralılar hastaneye kaldırılırken, durumu ağır olan Selim Dindar hayatını kaybetti.

Öte yandan saldırıyı haber alan dernek üyeleri hastaneye geldi. Polis hastanede önlem alırken, Dernek Başkanı Avukat Adnan Tütün, saldırının siyasi değil, kişisel bir nedenle yapıldığını söyledi. Selim Dindar, Neşe Düzel'e verdiği röportajla 12 Eylül'de Diyarbakır Cezaevi'nda yaşanan işkencelerin yeniden gündeme gelmesine neden olanlardan birisiydi.

Selim Dindar'ın Neşe Düzel'e verdiği röportadan:

*Biz sülale olarak seyitiz ve ben zengin bir ailenin oğluyum. O dönemde eğlence içinde yaşıyordum. Hiçbir siyasi faaliyetim yoktu. Zaten ben yakalanmadan önce de siyasi değildim, yakalandıktan sonra da olmadım. Ama tabii Cizreliyim ve 12 Eylül 1980’i orada yaşadım, nasibimi aldım. Bizim bölge eskiden beri KDP’liydi. Ailem de öyleydi. Haliyle benim de Barzani’nin partisine sempatim vardı ve ’KDP’liyim’ diyordum. KDP nedeniyle arandım, sınırda yakalandım ve ceza yedim. Mardin’de 78 gün sorguda tutuldum. Oradan Diyarbakır’a götürüldüm ve mahkemeye çıkarıldım, tutuklandım. Ben hiç PKK’lı olmadım ve PKK’lı da değilim. Üç yıl boyunca hep tek başıma mahkemeye çıkarıldım.

Balçiçek Pamir'e verdiği röportajdan:

*100 kişilik koğuşta her gün 60’ın üzerinde marş söylüyorduk. Tabii dayak eşliğinde. Sonra beton avludaki lağım kapağı açılıyordu ve her birimiz baş aşağı o lağıma sokuluyorduk. Düşünün artık. Dudağımdaki yaraları görüyorsunuz copu yatay olarak bastırıyorlardı, dudak yırtılsın diye, nitekim yırtılırdı. Porselen copu ısırtırlar sonra tekme atarlar. Dişler copa geçiyordu ve dişlerle birlikte copu geri çekiyorlardı. Bir gün bir hemşerime tebessüm ettim diye elime 5 cm’lik çivi çaktılar. Postalla eze eze çaktılar, bak izi burada.

*Devamlı işkenceyle yaşamak insanda gerçeklik payını ortadan kaldırıyor. Bir arkadaşımız vardı, 'Ölüyüz ve kaldığımız yer kabir' diye inanmıştı ve çevreden duyulan sesler kabir azabı. Tahliye olacağı zaman 'Beni göndermeyin' diye yalvardı. Bir köy sahibi vardı. Oğluyla birlikte içeri geldi. Oğluna soktukları copu babanın ağzına verdiler, sonra tam tersi. Ölümler işkenceler, diri diri yananlar, ölüm orucumuz...

*Bir daha dünyaya gelseydim, asla Kürt olmak istemezdim. Kürt’ün kaderi cezaevi, dayak, işkence ve ölüm müdür? Diyelim sağ kaldım kaderim dağa çıkmak mıdır? Benim hayalim herkes gibi mutlu bir yuva kurmak ve insanca yaşamaktır. Ama bugün olsa yine Cizre’de doğmak isterim.

En Çok Aranan Haberler