İskenderiye, Mısır'ın ikinci büyük şehri ve ülkenin Akdeniz sahil şeridinde yer alıyor. M.S. 331'de Büyük İskender tarafından kurulmuş. M.Ö. 7. yüzyılda Araplar tarafından istila edilene kadar Romanlar'a ait olan İskenderiye, bir zamanlar Helenler'in başkentliğini yapmış. Kleopatra'nın doğduğu bu şehir (Kleopatra'nın şehri şimdilerde su altında), antik dünyanın 7 harikasından biri olan İskenderiye Feneri'ne ev sahipliği yapmaktaydı. Deniz Feneri ne yazık ki artık yerinde değil, depremler tarafından çökmüş ve kalan son taşlarıyla doğu limanı ile aynı yerde olan Kayıtbay Kalesi inşa edilmiş. Bu inşaata 15. yüzyılda başlanmış ve mükemmel bir tarihi yapı ortaya çıkmış.
Günümüzde bulunmayan başka bir yer ise İskenderiye Kütüphanesi. Kendi türünün en büyüğü ve Antik Çağ'dan kalma bir kütüphaneydi. Bunun yerine, daha modern bir İskenderiye Kütüphanesi inşa edilmiş. Her iki yapı da görülmeye değer. Hisar içinde bulunan müze ilginç olmasa da sahip olduğu manzara, buraya gitmek için iyi bir sebep olabilir.
Devam etmekte olan kültürel çalışmalar ise Alexandria Ulusal Müzesi, Roma Amfi Tiyatrosu Kom El-Dikka, Antik Pompey Sütunu, El Sheikh Palace ve Catacombs Kom El-Shuqqafa'dır. İskenderiye'de, burada yazılanlardan görülmeye değer daha fazla şey var. Kilometrelerce uzunlukta olan sahil yolu, bununla beraber görkemli tarihini merak edeceğiniz yüksek binalar gelir. Şehrin büyüleyici bir geçmişi bulunuyor. Aynı zamanda soğuk bir zafer havasını da içerisinde barındırıyor. Bunlar, şehrin çekiciliğinin bir parçası.
Not: İskenderiye, uluslararası olarak bağlantılı olduğu için Mısır'a geziler için iyi bir giriş noktasıdır.
