MADRİD (İHA) - İspanya, AB Dönem Başkanlığı'nda hedefine ulaşamadı. Diğer tüm AB Dönem Başkanları gibi başlangıçta büyük hedefler ortaya koyan İspanya, başkanlığının sona ermesine az bir zaman kalmasına rağmen neredeyse hiçbir hedefi gerçekleştiremedi.
Aralık ayında Laeken'de yapılan ve Birlik içinde reform taleplerinin yükseldiği zirveden sonra sakin bir 6 ay geçiren İspanya'da, başlangıçta verilen büyük sözlerden bugüne hemen hemen hiç eser kalmadı. Örneğin; terörle mücadele konusu İspanya'nın dönem başkanlığı programında en üst sırada yer alıyordu. Ama ülke kendi içinde ETA örgütü ile yaşadığı sorunlardan başını kaldıramadı.
İş pazarının liberalleşmesi de Başbakan Aznar'ın en önem verdiği konular arasındaydı. Ancak Aznar bu konuda Avrupalı makamdaşları ile fikir birliğine ulaşamadı. Aznar ile aynı görüşte olan İtalya Başbakanı Berlusconi'nin, İş Yasası'nı modernleştirme çabası genel grev ile noktalandı.
Geçen hafta ise Aznar kendi ülkesinde, Sevilla Zirvesi'ne katılacak üstdüzey ziyaretçilerin gelmesine ramak kala işçi temsilcilerinin yaptığı genel grev çağrısı ile karşılaştı. Bu sırada diğer AB ülkeleri iş pazarında yaşanan sorunlara, öncelikle ulusal çözümlerin getirilmesinden yana görüş bildiriyorlardı.
İspanyolların en az ilerleme kaydettikleri konu ise Avrupa içinde entegrasyonun geliştirilmesi oldu. İspanya 1986'dan beri yaptığı bu 3. dönem başkanlığı sırasında, şimdiye kadarki en zor yapısal problemler ve tarım politikası sorunları ile karşılaştı.
AB'NİN TARIM POLİTİKASI TARTIŞILIYOR
Çiftçilere yapılacak doğrudan ödemeler sorunu ön planda tartışılırken, aslında anlaşmazlığın temelinde her yıl Brüksel'in toplam bütçesinin yaklaşık yarısına mal olan tarım sübvansiyonları yatıyor. Brüksel kasasına aldıklarından fazlasını veren 4 birlik üyesi Almanya, İngiltere, İsveç ve Hollanda, Avrupa Birliği'nin tarım politikasının, kapılar yeni üyelere açılmadan köklü bir reformdan geçirilmesinde ısrarlı.
İspanya ve Fransa gibi pek çok AB üyesi genişlemeden sonra da kendi çiftçilerine şimdiki aktif sermayeleri koruyacakları sözünü veriyor. Ama diğer yandan ellerini ceplerine atmaktan kaçınarak asıl reel ödemeyi yapan ülkelerden fedakarlık bekliyorlar. Özellikle de Almanya, İsveç gibi 2006 yılında, 5 yıllık 'Acenda 2000' adlı plan sona erdikten sonra, Brüksel kasasına şu anda yaptıkları net katkının iki katını ödemek zorunda kalmaktan korkuyor.
Tüm bu para meselelerinin Danimarka'nın dönem başkanlığı sırasında nasıl olup da çözüme kavuşacağını kimse bilmiyor. Bunun yanında küçük bir ülke olan Danimarka'nın en azından kendi menfaatlerini değil, Birliğin çıkarlarını önplana çıkaracağını, bu sayede sorunlara daha kolay çözüm bulunacağını düşünenler de var.