İstanbul - Medeniyetler İttifakı Projesi Üst Düzey Grup raporunda, İsrail-Filistin sorununun Batı ile Müslüman toplumları arasındaki ayrılığın başlıca sembolü haline geldiği, uluslararası istikrara yönelik en büyük tehlikelerden biri olmaya devam ettiği belirtilerek, uluslararası toplumun vakit kaybetmeksizin Filistin sorununa odaklanması ve çözüm arayışlarına hız vermesi gerektiği vurgulandı.
Çırağan Sarayında dün başlayan Medeniyetler İttifakı Projesi Üst Düzey Grup 4. Toplantısı kapsamında bu grubun hazırladığı raporda, 20. yüzyılda kaydedilen
siyasi ve teknolojik gelişmelerin küresel refahın iyileştirileceği bir dönemin yaşanması ümidini artırdığı vurgulandı.
Ancak artan küresel eşitsizlikler, fakirlik ile özgürlüğün yaygınlaştırılamamasının bu umudu kırdığına işaret edilen raporda, bu süreçte kültürel homojenleştirmeden, dağılmış aile yapılarına, geleneksel hayat tarzlarının sürdürülmesinde karşılaşılan zorluklardan çevre bozulmasına kadar varan geniş bir yelpazede risklerle ve kayıplarla karşılaşılabildiği dile getirildi.
Raporda, bu yeni tehditler karşısında bazı çevrelerin, özellikle de sürekli olarak ayrımcılığa, küçük düşürülmeye veya marjinalleştirilmeye maruz kalan
grupların, tepkilerini kendi kimliklerini daha saldırgan bir tarzda ortaya koymak suretiyle gösterdiği vurgulanarak, "Bu dinamiğin kendini en derin şekilde
hissettirdiği alan da hiç şüphesiz Batılı ve Müslüman toplumlar arasındaki ilişkiler olmaktadır" denildi.
Raporda, şu görüşlere yer verildi:"Batının Müslüman ülkelerde yürüttüğü askeri harekatlar halen tüm dünyaya yayılmakta olan korku ve düşmanlık ortamının derinleşmesinde önemli bir etkendir.
Buna ilaveten uluslararası hukukun uygulanması ve insan haklarının korunması bakımından çifte standartların hakim olduğu algılaması, tüm dünyada birçok
Müslümanın kendini artan şekilde savunmasız hissetmesine yol açmaktadır."
İlerici ve gerici kuvvetler arasında iç tartışmanın İslam dünyası içerisinde sosyal ve siyasi meselelerin yanı sıra İslami hukukun ve geleneklerin yorumlanmasında da kendini gösterdiği kaydedilen raporda, bu durumun da derin bölünmelere ve bazı hallerde aşırılık ve şiddete yol açtığı, namus cinayetleri ve kadınlara baskı yapılması gibi uygulamaların dinin gerekleri olarak takdim edildiği ifade edildi.