Kudüs'teki Yahudi ve Filistin mahallerinin altyapıları arasında çok büyük farklar var. Yahudiler lüks ve sağlıklı yaşam sunan mahallelerde yaşarken, Arap mahallelerindekiler ödedikleri vergilere rağmen ayrımcılığa maruz kalıyor.
Kudüs’te taksi şoförlüğü yapan Mahmud Alami, şehri avucun içiymiş gibi biliyor. Mahalleleri, sokakları, hatta trafik ışıklarını. Ancak kendisini rahatsız eden bir sorun var. Bu sorun bir Filistin mahallesi olan Beit Hanina ile Yahudi mahallesi olan Pisgaat Zeev arasında bulunuyor.
Yahudi mahallesindeki trafik ışıkları araçlar için ortalama bir buçuk dakika boyunca yeşil yanıyor. Ancak Filistin mahallesi Beit Hanina’ya araçla girince çıkması neredeyse imkânsız. Çünkü bu mahallede yeşil ışıkların yanma süresi sadece 20 saniye.
“Alami, Filistinliler trafikte sıkışıyor, araçlar yoldan çıkamıyor” derken, insanlar için durumun çok zorlaştığına dikkat çekiyor.
BÜTÇE AYRIMCILIĞI
Ancak Kudüs’ün Filistin mahallelerinde altyapı eksikliğinden dolayı yaşanan tek sıkıntı trafik değil. Yollar çok kötü durumda çünkü hepsi dar, çatlak ve çukurlarla dolu. Sokak levhaları ve kaldırımlar ise yok denecek kadar az. Çöplük haline gelen sokaklarda insanlar çöplerin arasında omuz omuza yürümek zorunda.
Bir Yahudi mahallesinde ise tam tersi bir görüntü söz konusu. Çeşitli heykellerle süslenmiş olan sokaklarda çocuklar oyun oynuyor, bisiklet sürüyor. El Cezire gazetesi, Yahudi ve Filistin mahalleleri arasındaki altyapı farklılıklarına değinen bir araştırmayı Kudüs belediyesine ilettiğinde, belediye sözcüsü araştırmanın bulgularını reddetti.
Ancak ismini vermemek şartıyla konuşan eski bir belediye çalışanı, bütçeye yapılan katkı paylarına göre belediyede ayrımcılık yapıldığını itiraf etti. Belediyenin spor birimi ise en içler acısı tabloyu oluşturuyor. Kaynakların yüzde 0.5’i Filistin mahallelerine aktarılırken, yüzde 99.5’i Yahudi mahallelerine gidiyor.
YAŞAM KALİTESİ
İsrail Sivil Hakları Derneği avukatı Nisreen Alyan, kısa bir süre önce Filistin mahallelerinde toplanmayan çöpler için belediyeye bir dilekçe gönderdi. Dilekçede, 20 bin kişilik nüfusuna rağmen sadece 12 sokağından çöp toplanan Tsur Baher mahallesine değinildi.
Alyan, Filistin mahallelerinde yaşayanların park, bahçeye sahip olmadıklarını, belediyenin insanların kullanımı için hiçbir şey yapmadığını belirtiyor. Bu nedenle sokaklar araba, çöp ve hastalık taşıyan köpeklerle dolup taşıyor.
Alyan, gönderdiği dilekçede belediyenin yasal sorumluluklarını yerine getirmesini istiyor. Bunun da ilk başta insanların sağlık haklarının korunması olduğunu belirtiyor. Yolların dar ve yetersiz olması, acil sağlık hizmetlerinin de gerektiği gibi ulaştırılamamasına yol açıyor.
Bugüne dek birçok çocuk evlerde çıkan yangınlarda kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Ayrıca, polisin kendi eskortluğu olmadan ambulansları Filistin mahallesine sokmaması, bugüne dek birçok insanın ilk yardım beklerken ölmesine neden oldu.
ÖDENEN VERGİLER
Aylan, Tsur Baher’deki trafik lambaları sorulduğunda, mahallede bir tane bile olmadığını söylüyor. Çocukların güvenliği için yapılan tümsekleri ise, mahalle sakinleri kendi ceplerinden ödedikleri para ile yaptırmış.
Birçok Filistin mahallesinde de insanlar paralarını bir araya getirerek çöplerin toplanması ve sokakların süpürülmesi hizmetlerine harcıyor.
İsrail’de yaşayan Filistinlilerin yüzde 90’ının Yahudi yerleşimlerinden ayrı bulunması, Yahudilerin belediyenin Arap ve Yahudi mahallerine yaklaşımları konusundaki eleştirilere mazeretler bulmasını sağlıyor.
İsrailliler, Arapların yoksul oldukları için yoksul mahallelere sahip olduklarını, fazla vergi vermediklerini, sonuç olarak da yeterli hizmet alamadıklarını öne sürüyor. Alyan, Filistin Mahallesi Jabel Mukhaber’in ana sokağa bile sahip olmadığını, ancak Kudüs’ün Yahudi mahallelerinden Nof Tzion’un kurulmasının ardından belediyenin mahalledeki sokakları son derece lüks kaldırım ve ışıklarla donattığına dikkat çekiyor.
Diğer yandan, Kudüs’te yerleşimci olan ancak vatandaş kabul edilmeyen Filistinliler için vergi vermek çok büyük öneme sahip. Alyan, “Eğer vergi vermezseniz, Doğu Kudüs’ün hayatınızın merkezi olduğuna dair kanıtınız bulunmaz ve yerleşimci hakkınızı kaybedersiniz” diyor. Bu da, yerleşimci sıfatını kaybeden kişinin mülteci haline gelmesi oluyor.
Tsur Baher, komşu mahallelerden biri olan Umm Tuba gibi senede 7 milyon dolar vergi veriyor. Ancak yaşam standartları hiç bir zaman değişmiyor.
PSİKOLOJİK SAVAŞ
Hukuk ve Politika Arap Merkezi, Dirasar’ın direktörü Youef Jabareen, kamu hizmetlerine ulusal seviyede kaynak aktarıldığını, yaşanan adaletsizliğin buradan kaynaklandığını belirtti.
Jabereen, hükümetin seçtiği bölgelere imtiyazlar veren “Ulusla Öncelik” programına dikkat çekti. Program 1998 yılına sunulduğunda, 500 Yahudi kasabası ulusal öncelik statüsü elde etti. Filistinliler, İsrail nüfusunun yüzde 20’sini oluşturuyor olmasına rağmen, sadece dört Arap mahallesi öncelik kapsamına alındı.
Jaberdeen, “Bu devlet kaynaklarının dağıtımında nasıl ayrımcılık yapıldığının açık bir örneği” diyor.
Genç bir İsrailli ise şu yorumu yapıyor: “Bu psikolojik bir savaş. Ana fikir ise Filistinlileri terk etmeye zorlamak.” (El Cezire)