HABER

İsrail'de gazeteci olmak

İsrail, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından 'gazetecilik yapmanın en zor olduğu ülke' olarak nitelendiriliyor.

İsrail'de gazeteci olmak

KUDÜS (İHA) - İHA muhabiri Selman Öztürk, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından 'gazetecilik yapmanın en zor olduğu ülke' olarak nitelendirilen İsrail'e giriş yapmanın hiç de kolay olmadığını belirterek, "Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'na geldiğinizde, İsrail topraklarına ayak basmanız için size sorulan bir çok soruya cevap vermeniz ve cevaplarınızın, sorgucu ajanları tatmin etmesi gerekiyor" diyor.

Gazze-İsrail arasındaki Erez kontrol noktasında, bilgisayarın, canlı yayın aracında barut izi tespit etmesi sebebiyle, 7 saat sonra İsrail tarafına geçebildiklerini anlatan Öztürk, Fenerbahçe'nin golcü futbolcusu Revivo'nun isminin, 'İsrail'de anahtar kelime' olduğunu vurguluyor.

İHA muhabiri Öztürk, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın, tam bir enkaz yığınına dönen Ramallah'taki karargahının ayakta kalan 2 blokunun altındaki sığınakta çalıştığı odayı gezdiğini da bildiriyor. Öztürk, Filistinlilerin 'erken seçim, iktidara kimin geleceği, muhtemel Irak operasyonunda Türkiye'nin tavrının ne olacağı' sorularına muhatap olduğunu da söylüyor. 1970'lerde çekilen Türk filmlerinin, orjinal Türkçe seslendirmeyle ve İbranice alt yazıyla İsrail'deki tüm televizyonlarda gösterildiğini ifade eden Öztürk, Kudüs'te ve Tel Aviv'deki dükkanlarda satılan malların çoğunun da Türkiye'den geldiğini bildiriyor.

İHA muhabiri Selman Öztürk, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ne göre, 'gazetecilik yapmanın en zor olduğu ülke' olan İsrail'e 21 Temmuz'da geldiğini vurgularken, şunları ekliyor: "Kan ve barut kokan bu topraklara giriş yapmak hiç de kolay değil. İsrail'e girmek yabancılar için çok zor. Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'na geldiğinizde, İsrail topraklarına ayak basmanız için, size sorulan bir çok soruya cevap vermeniz ve cevaplarınızın, sizi sorgulayan ajanları tatmin etmesi gerekiyor. Bu sorgu bazen saatler alabiliyor. Şansım iyi gittiği için, 2 dakikalık sorgunun ardından İsrail'e giriş yapabildim. Beni karşılamaya gelen arkadaşlarımla birlikte, havalimanından 40 dakikalık bir yolculukla, büromuzun bulunduğu Kudüs'e doğru yola çıktık. Yolun belirli yerlerinde İsrail askerleri tarafından kurulan kontrol noktalarından tek tek geçerek Kudüs'e vardık".

İKİ TARAF DA GAZETECİLERİ SEVİYOR İsrail'de gazeteci olarak çalışabilmek için Dışişleri Bakanlığı'ndan akreditasyon yaptırılması gerektiğini kaydeden Öztürk, bakanlıkça verilen basın kartıyla, 'her kapının açılabildiğini' belirtiyor. İsrail Hükümeti'nin, olağanüstü durumlar ve işgal ettiği topraklar haricinde gazetecilere her türlü kolaylığı sağladığını anlatan Öztürk, "Aynı şekilde Filistinliler de gazetecileri çok seviyor. Çünkü her iki taraf da davalarında haklı olduklarını ve bunun dünya kamuoyuna en iyi şekilde medya aracılığıyla duyurulabileceğini çok iyi biliyor" diye konuşuyor.

FİLİSTİN'İN DEVLET OLARAK HİSSEDİLDİĞİ TEK YER: GAZZE İsrail'deki henüz ikinci gününde, İsrail F-16 savaş uçaklarının, Hamas'ın askeri kanadı liderlerinden Salih Şahade'nin bulunduğu binaya bir tonluk bomba atması sonucu, çoğu kadın ve çocuk 17 kişinin ölmesi, yüzden fazla kişinin yaralanması ile Ortadoğu'da iplerin yine gerildiğini bildiren Öztürk, Gazze operasyonunun, bir anda tüm dünya medyasının ilgisini bu bölgeye çektiğini, BBC ve CNN'e yayın yapmak için, İHA'nın canlı yayın aracıyla, Kudüs'ten Gazze'ye doğru yola çıktıklarını bildiriyor.
Gazze'nin, Akdeniz'in kıyısında bulunan Mısır'la komşu, İsrail'in güneyinde 1,5 milyon nüfuslu bir kent olduğunu aktaran İHA muhabiri Selman Öztürk'ün izlenimleri şöyle: "Kudüs'ten bir saatte vardığımız Gazze, Ortadoğu'da Filistin'in devlet olarak hissedilebildiği tek kent. İsrail'le Gazze arasında Erez kontrol noktası var. İki ülke sınırı gibi... Gazze'ye geçebilmek için, pasaportlarınıza yurt dışına çıkar gibi işlem yaptırmak zorundasınız. Askerlere pasaportlarımızı ve canlı yayın aracımızın evraklarını onaylattıktan 5 dakika sonra Erez sınırından Gazze'ye geçiyoruz. Bu sırada sadece pasaport kontrolü ve onayı yapılıyor, fakat hiç bir şekilde arama ile karşılaşmıyoruz. Filistin tarafına geçtiğimiz zaman bizi Filistin polisi karşılıyor. Canlı yayın aracımızı görünce pasaport sorulmadan Gazze'ye giriş yapıyoruz".
Gazze'nin Mısır'la olan sınırının sadece 200 metrelik bölümünün İsrail'e ait olduğunu ifade eden Öztürk, şunları kaydediyor:
"Mısır sınırı tamamen İsrail kontrolü altnında. İsrail savaş gemileri, Gazze'nin Akdeniz kıyısının 6 millik uzağında sürekli nöbet tutarken, kentin dünyayla tüm bağlantısını kesiyor. Gazze'den başka bir ülkeye gitmek isteyen Filistinliler, ancak İsrail Hükümeti'nden aldıkları özel izinle önce Mısır'a geçiyor, ardından da istedikleri ülkeye gidebiliyorlar".

CENAZEDEKİ BİNLERCE FİLİSTİNLİNİN İNTİKAM YEMİNİ
Gazze'de canlı yayın aracıyla 10 kilometre gitmelerine rağmen kentin adeta 'ölü şehir' görünümünde olduğunu vurgulayan İHA muhabiri Selman Öztürk, "Sokaklarda tek tük çocuklar görebiliyoruz ancak. Kentte böylesine sessizlikle karşılaşacağımı açıkçası hiç ummuyordum. Ancak biraz daha ilerleyince yanıldığımızı anladım. Yüzlerce genç, otobüslerde, minibüslerde pikapların arkasında ellerinde Filistin bayrakları ve Arafat'ın posterleriyle şehir merkezine akın ediyorlardı. 23 Temmuz Salı günü sabaha karşı İsrail F-16'larının, İzzettin El Kasım Tugayları'nın kurucusu Şaheda'yı öldürmek için kentin üzerine bıraktıkları bir tonluk bombanın, çoğunluğu çocuk ve kadın 17 kişinin ölümüne sebep olması, Gazze'de tansiyonun bir anda doruk noktasına ulaşmasına neden oluyordu. Acı, yas ve intikam gözlerinden okunan Filistinliler, hem en önemli komutanlarından birini hem de suçsuz çocuklarını kaybetmenin öfkesiyle, Gazze caddelerini dolduruyordu. Hamas, Hizbullah, El-Fetih gibi örgütlere bağlı maskeli yüzlerce Filistinli, uzun namlulu silahları, onlarca çeşit bombalarla tam teçhizatlı olarak, cenaze törenine katılmak için kentte kendilerini göstermeye başlamıştı. Öfkeleri siyah maskeler arasındaki gözlerinden okunan Filistinli örgüt üyeleri, İsrail'e olan tepkilerini, uzun namlulu silahları ile havaya ateş açarak gösteriyorlardı". diyor.

CNN'E CEZA
Birlikte çalıştığı CNN ve BBC muhabirlerinin, 10 binden fazla Filistinlinin katıldığı cenaze törenini, "Gazze'de son 6 yılın en büyük gösterisi düzenleniyor. Gazze'de kin, nefret ve gözyaşı var. Hamas ve diğer örgüt üyeleri, F-16'lı saldırının cevabının kısa süre sonra verileceğini söylüyorlar" şeklinde tüm dünyaya duyurduğunu aktaran Öztürk, "CNN Kudüs Büro Şefi Mike Hanna ise, Gazze'den katıldığı canlı yayında, İsrail Başbakanı Ariel Şaron'u, 'İsrail-Filistin sorununu çözme konusunda hiç bir çabası olmamakla' suçlayınca, İsrail Hükümeti'nin tepkisini aldı ve çok geçmeden CNN, İsrail kablolu televizyonundan çıkarıldı" diye konuşuyor.

'BARUT TOZU' YÜZÜNDEN 7 SAAT BEKLEYİŞ Yorucu bir günün ertesinde İHA Kudüs Bürosu'na doğru yola çıkmak için canlı yayın aracıyla birlikte Gazze'den ayrıldıklarını söyleyen Selman Öztürk, Erez Sınır Kapısı'nda kendilerini bekleyen 'sürprizi' şöyle anlatıyor: "Canlı yayın aracımızın içi bomba uzmanları tarafından tamamen boşaltıldıkran sonra sıkı kontrolden geçirildi. Tüm malzemelerimiz X-Ray cihazlarından geçirildikten sonra tek tek elle de kontrol edildi. Bomba uzmanı İsrailli asker, eline geçirdiği özel bir eldivenle tüm malzemelerimize ve aracın içinden, motor aksamına kadar tüm noktalarına tek tek dokundu. Daha sonra bu eldiveni bilgisayara inceletti. Korktuğumuz başımıza gelmişti. Çünkü eldivende 'bomba tozu' çıkmıştı. Hemen yanıbaşımızdan atılan silahlardan sıçrayan barutlar, aracımızın herhangi bir yerine yapışmış ve bu da İsrail güvenliğinin gözünden kaçmamıştı. Saatler süren bekleyişimiz işte bu andan itibaren başlamıştı".
Bir taraftan bomba uzmanı ile Türkiye, Fenerbahçe ve Revivo ile ilgili koyu muhabbete tutuşurken, diğer taraftan da sınırdan bir an önce geçmek için dua ettiğini söyleyen İHA muhabiri Selman Öztürk, "Tekrar tekrar yapılan eldivenli kontrolde bilgisayar aynı sonucu gösterdi. Bunun üzerine bomba uzmanı, durumu üstlerine bildirdi. Bir saat sonra aracımızın yanına gelen komutan, Türk olduğumuzu öğrenince, hemen Fenerbahçe ve Revivo'dan bahsetmeye başladı" diye konuşuyor.

REVİVO, SİH anİRLİ KELİME
Revivo'nun, İsrail'de 'anahtar kelime' olduğunu söyleyen Öztürk, "Askerlerle ve polisler, Türk olduğumuzu öğrenince, hemen Revivo bahsini açıyorlar. Revivo'nun çok iyi bir golcü olduğunu bizim ağzımızdan duymak, onlara büyük zevk veriyor ve çoğu zaman bu işlerimizi kolaylaştırıyor. Bu arada İsrailli komutan, aracımızı son bir kez daha kontrolden geçirmek durumunda olduklarını söyledi. Bir saat süren bekleyişin ardından Erez'e gelen ikinci uzman ekip, aracımızda son kez ince bir arama yaptıktan sonra 'güvenli olduğuna' karar verdiler. Böylece 7 saat süren bir bekleyişin ardından tekrar İsrail'e girebildik" diyor.
İsrail'in, intihar saldırılarının hammaddesi olan barutun ülkeye girişini önlemek için her türlü tedbiri teknolojinin de yardımıyla aldığını ifade eden Öztürk, "Öyle ki, bir gram barut tozuna dahi duyarlı bilgisayarlar, sınır kapılarından barutun girişini imkansız hale getiriyor" diye konuşuyor.

FİLİSTİNLİLERİN SIRA KAVGASI Ortadoğu'daki 6. gününde, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın karargahını görüntülemek için Ramallah kentine gitmeye karar verdiğini belirten İHA muhabiri Selman Öztürk, nelerle karşılaştığını şöyle anlatıyor: "Ramallah'ın tüm giriş çıkışları, mayıs ayından itibaren İsrail kontrolünde. Ramallah'a tek giriş noktası ise Kalendia kontrol noktası... İsrail Ordusu tarafından oluşturulan kontrol noktası sabah 6'da açılıp akşam 8'de kapanıyor. Giriş çıkışlarda herkes pasaportunu göstermek zorunda. Pasaportu olmayan Filistinliler, Ramallah'tan Kudüs'e geçemiyor. Ramallah'ta yaşayan fakat Kudüs'te çalışmak zorundan olan, aynı şekilde Kudüs'te yaşayan fakat Ramallah'ta çalışmak zorunda olan binlerce Filistinli, her gün aynı eziyeti çekmek zorunda kalıyor. Kontrol noktasında bazen yüzlerce araçlık konvoy oluşuyor. Özellikle cuma ve cumartesi günleri Ramallah'tan araçla çıkmak, insanın bir gününü alıyor. İsrail askerlerinin sadece gözucuyla arama yaptıkları kontrol noktasında, Filistinliler arasında sık sık sıra kavgası yaşanıyor. İsrail askerleri ise bu durumu sadece gülerek seyrediyor. İsrail Ordusu, Ramalah'ta sık sık gündüz vakti de sokağa çıkma yasağı ilan ediyor. Yasak, hoparlörler vasıtasıyla tüm halka duyuruluyor. Sokağa çıkma yasağı başladığı anda kentin boş caddelerinde İsrail tankları ve zırhlı araçlar gezmeye başlıyor. Yasağa uymayanlar ya keskin nişancılar tarafından vuruluyor, ya da tutuklanıyor. Kentte gezme özgürlüğü sadece ambülanslara ve gazetecilere ait. Ve bir de çocuklara..."
Öztürk, özgürlüğün ne demek olduğunu dahi tam olarak kavrayamayan Filistinli küçük çocukların, objektiflerin kendilerine çevrildiğini hissettikleri anda, yanlarından geçen tanklara ve İsrail askerlerine inat, zafer işaretleri yaptıklarını da kaydediyor.

ÇELİK YELEKLİ VE KASKLI GAZETECİ İHA muhabiri Selman Öztürk, canlı yayın aracının tepe ışıklarını yakarak, boş Ramallah sokaklarından Yaser Arafat'ın karargahına doğru yol aldıklarını anlatırken, İsrailli askerlerin o anki ruh hallerini bilemedikleri için, çelik yeleklerini ve çelik kasklarını giymek zorunda kaldıklarını bildiriyor. Öztürk, bunun gerekçesini de şöyle açıklıyor: "Çünkü, kentin hemen tüm önemli yerlerinde, mayıs ayında İsrail askerleri tarafından vurulan İtalyan gazetecinin posterleri ile karşılaşıyoruz. Bu da bize, İsrail askerlerinin bazen gazetecilere de aldırış etmeyecekleri ihtimalini hatırlatıyor. Bu yüzden temkinli davranarak, üzerimizde çelik yelek, başımızda çelik kasklarla, kentin sokaklarında tur atan tankların arasından süzülerek Arafat'ın karagahının bulunduğu tepeye çıkıyoruz".

"ARAFAT'IN KARARGAHI ENKAZA DÖNMÜŞ" İsrail ordusu karargahın kuşatmasını kaldırmasına rağmen, etrafta az sayıda tank ve zırhlı araçların göze çarptığını vurgulayan Öztürk, karargahtan içeri girdiğinde karşılaştığı manzarayı şöyle aktarıyor: "Arafat'ın karargahı, tam bir enkaz yığınıydı. Ona yakın bina tamamen yıkılırken, İsrail savaş uçakları, Apaçhi helikopterleri ve tanklara hedef olan iki blok ise ayakta zor duruyor. Blokların duvarlarındaki bomba ve kurşun izleri dikkat çekiyor. Onlarca araç da, bombaların etkisiyle hurdaya dönmüş. Yerle bir olmuş binaların altında kalan son model araçlar ve eşyalar göze çarpıyor. Karargaha, Filistin Gazeteciler Sendikası Başkanı ve Yaser Arafat'ın Basın Danışmanı Naim Toubassi ile gittiğimiz için sıcak şekilde karşılanıyoruz. İnce bir aramadan sonra içeri giriyoruz. Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ın muhtemel bir İsrail saldırısına karşı can güvenliği için, karargahın ayakta kalan 2 blokunun altında bulunan sığınakta çalıştığı odayı geziyoruz".

FİLİSTİN HALKININ TÜRKİYE MERAKI
Daha sonra sokağa çıkma yasağının kalktığı bir günde tekrar geldiği Ramallah'taki insan sirkülasyonunu görünce, 'kentin yaşadığının' farkına vardığını belirten İHA muhabiri Selman Öztürk, Filistinlilerce çok sıcak şekilde karşılandığını ve kendisine Türkiye'den haberler sorulduğunu bildiriyor. Öztürk, Filistinlerinin genelde, erken seçimi, iktidara kimin geleceğini, muhtemel Irak operasyonunda Türkiye'nin tavrının ne olacağını, Arafat'la çok iyi ilişkileri olan Tansu Çiller'i ve ismini yeni yeni duymaya başladıkları Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidar şansını sorduklarını kaydediyor.

"İSRAİL POLİSİNE FATİHA OKUDUM"
İsrail'deki ilk cuma namazını, Doğu Kudüs'te bulunan ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'da kılmaya karar veren İHA muhabiri Selman Öztürk, şunları anlatıyor: "Mescid-i Aksa'nın dış kontrolünü İsrail polisi, iç güvenliğini ise Müslümanlara ait bir vakıf sağlıyor. Mescid-i Aksa'ya girmek istediğimizde İsrail polisi tarafından durduruluyoruz. Bize Müslüman olup olmadığımızı soruyorlar. Kimliklerimizi çıkarıp 'İslam' ibaresini göstermemize rağmen tatmin olmayan İsrail polisi, vakıf görevlisini çağırıyor. Gelen görevlinin önünde Fatiha suresini okuduktan sonra Mescid-i Aksa'da cuma namazı kılabiliyoruz".

ORTADOĞU'DAKİ KAN NE ZAMAN DURACAK? İsrail'in, İzzettin El Kasım Tugayları'nın kurucusu Salih Şahade'yi öldürdüğü F-16'lı saldırının cevabının, olaydan bir hafta sonra Kudüs'te geldiğini ifade eden Öztürk, Hamas üyesi 17 yaşındaki gencin, Kudüs'ün merkezindeki Hanevim Caddesi üzerindeki bir fast-food dükkanı önünde, üzerindeki bombayı patlatmastı sonucu 5 kişinin yaralandığını söylüyor. Öztürk, olaydan 15 dakika sonra olay yerine gittiğinde, intihar bombacısının parçalanmış cesediyle karşılaştığını bildiriyor.
Ertesi gün İsrail'in, Kudüs'teki İbrani Üniversitesi'nde düzenlenen bombalı saldırıyla sarsıldığını belirten İHA muhabiri Öztürk, "Uzaktan kumanda ile patlatılan bomba ile yabancı öğrencilerin bulunduğu binanın kafeteryasında 8 kişi hayatını kaybederken, 100'e yakın kişi yaralandı. Olaydan 15 dakika sonra gittiğim üniversitede, Ortadoğu'daki kanın hiç durmayacağına şahit oldum. Kanlar içerisinde ambülanslara taşınan öğrencilerin çığlıkları, Ortadoğu'nun yeninden karışacağını, İsrail'in operasyonlarını daha da ağırlaştıracağının habercisi oluyordu adeta..." diyor.

22 AYDA 2 BİN 500 ÖLDÜ
Ve çok geçmeden İsrail'in operasyonlarını yoğunlaştırdığını ve her iki taraftan onlarca kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar zincirinin başladığını anlatan İHA muhabiri Selman Öztürk, "Ortadoğu yeniden karışmıştı. Çünkü burada olay, bu şekilde sürüp gidiyordu. İkinci intifadanın başladığı Eylül 2000'den bu yana tenis topu gibi saldırılar, bir İsrail bir Filistin tarafına gidip geliyordu. Şimdi de böyle oldu. İsrail, Gazze'ye saldırdı. Filistinliler, sivilleri kaybetmenin kendilerine verdiğine inandıkları haklılıkla, İsrail'i sivillere yönelik intihar saldırılarına başladı. İsrail de sivillere yönelik saldırıları bahane göstererek Filistin hedeflerine yönelik saldırıları ve baskıları artırdı, Hamas komutanlarına yönelik suikast saldırılarına başladı. İşte, tenis topu gibi saldırıların karşılıklı gidip gelmesi, Ortadoğu'da barışı imkansız kılan en büyük etkenlerin başında geliyor. Ama hiç kimse, ölen masum sivillerin ve özellikle de günahsız çocukların hesabını dünya kamuoyuna veremiyor" diye konuşuyor. Öztürk, yaklaşık 22 ay önce başlayan Filistin intifadasından bu yana bölgede hayatını kaybedenlerin sayısının 2 bin 430'a yükseldiğini ve bu rakamın bin 789'unu Filistinlilerin, 598'ini de İsraillilerin oluşturduğunu vurguluyor.

'BATTAL GAZİ', İSRAİL'DE
Öztürk, İsrail'de karşılaştığı en ilginç olayın ise televizyon izlerken gerçekleştiğini belirtirken, "İşimiz gereği sürekli gündemini takip ettiğimiz İsrail televizyonları arasında gezinirken, bir anda "Allah Allah nidaları" ile irkildim. Bir İsrail televizyonunda, Osmanlı yeniçerilerinin Nemçelilerle göğüs göğüse çarpışmalarının yer aldığı görüntüleri görünce önce şaşırdım, sonra olayı anlamaya çalıştım. Bu bir Cüneyt Arkın filmiydi. Battal Gazi, İsraillilerin en fazla ekran karşısında olduğu Prime Time'da İsrail Televizyonu'nda yayınlanıyordu. Hem de orjinal ses ve İbranice alt yazı ile. Türk filmleri, İsrail Devlet Televizyonu Kanal 1 başta olmak üzere tüm İsrail televizyonlarında büyük ilgi görüyor. Yeşilçam'ın 1970'li yıllarda çekilen en güzel filmlerini orjinal sesleriyle hemen her gün bir İsrail TV'sinde izlemeniz mümkün. Battal Gazi'yi İsrail televizyonunda görmek beni gururlandırmadı da değil hani" diyor.

İSRAİLLİLERİN TATİL TERCİHİ, TÜRKİYE

İsrail halkının Türklere karşı ayrı bir sempatisi olduğunu gördüğünü ifade eden Öztürk, "Burada bulunduğum yaklaşık 3 haftalık süre içerisinde bindiğim ondan fazla taksinin sürücülerinin tümü en az bir kez Türkiye'ye gitmişler. Tatillerini hem ucuz hem de güvenli olduğu için Türkiye'de geçiren İsrailliler, giysilerini ucuz ve kaliteli olduğu için Türkiye'den aldıklarını itiraf etmekten de sakınmıyorlar. Ayda en az 3 bin dolar kazanan bir İsrailli taksici, 4 kişilik ailesiyle, bu paranın üçte birine Türkiye'de bir hafta tatil yapabildiğini söylüyor. Bizim Türk olduğumuzu öğrenince de yol boyunca gideceğimiz yere kadar spordan, siyasete geniş bir sohbet havası yakalamış oluyoruz" diye konuşuyor.

TÜRK ÜRÜNLERİ REVAÇTA Kudüs'te ve Tel Aviv'deki dükkanlarda satılan malların çoğunun Türkiye'den geldiğini ifade eden Öztürk, "Vitrinleri süsleyen Türk malı tekstil ürünleri büyük ilgi görürken, özellikle caddelerdeki tezgahlarda gördüğümüz süs eşyaları dikkatimizi çekiyor. Ortaköy Sanat Sokağı'nda satılan kolye, boncuk türü süs takılarını satın alan küçük esnaf, İsrail'de bunlara 3-4 katı fiyata müşteri bulabiliyor" diyor.

En Çok Aranan Haberler