Kartal’da bulunan bir özel vakfa ait anaokulunda 2017 yılında yüzme eğitimi öğretmeni olarak görev yapan S.A.(35), 5
yaşındaki kız çocuğu S.A.A.’ya yönelik cinsel saldırıda bulunduğu gerekçesiyle “çocuğun cinsel istismarı” ve “çocuğu
hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından 17 buçuk yıla kadar hapis istemiyle 17 Aralık 2019 tarihinde hakim karşısına çıkmış ve duruşma ertelenmişti. Mağdur çocuk S.A.A.’nın avukatı Betül Altınsoy, sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı bir video ile soruşturma ve dava sürecini detaylarıyla anlattı.
'YÜZME ÖĞRETMENİNİN YÜZÜNÜ KARANLIK ÇİZİYOR'
Avukat Betül Altınsoy, “Kızımız, özel bir vakfa ait anaokulunda 2017 yılında öğrenime başlıyor. Yaklaşık 1 ay sonra ailesi kendisinde bazı ruhsal değişiklikler olduğunu fark ediyor. Okula gitmek istemiyor, yüzünde tikler oluşuyor, kekelemeye başlıyor, geceleri çığlık atarak uyanıyor. Yani çocukta bir korku belirtisi başlıyor. Bu gibi belirtiler üzerine aile, çocuklarındaki bu değişikliğin neden kaynaklandığını araştırmaya başlıyor. Okuldaki yetkililerle görüşüyorlar, çocuktaki ruhsal çöküntü artarak devam ediyor. Bunun üzerine aile, çocuklarına okulun yıkıldığını söylüyor. Ve bundan sonra çocuk detaylar vermeye başlıyor. Örneğin, çizdiği resimlerde cinsel istismara maruz kaldığına ilişkin bazı figürler çiziyor. Özellikle yüzme öğretmeninin yüzünü karanlık bir şekilde çiziyor” dedi.
'SAVCILIK GÖRÜNTÜLERE ZORLA EL KOYDU'
Tüm bunlardan şüphelenen ailenin 6 Aralık 2017 tarihinde okula yazılı bir başvuru yaptığını anlatan Altınsoy, “Okul yetkilileri çocuğun hayal dünyasının geniş olduğunu söyleyerek, yüzme öğretmenini savunan bir tavır sergilemeye başlıyor. Ailenin kamera kayıtlarını izleme istediğini de reddediyorlar. ‘Ancak savcılık aracılığıyla size görüntüleri izletebiliriz’ diyorlar. Bu kez aile soluğu savcılıkta alıyor. Ailenin başvurusu üzerine savcılık, okuldan 11 Aralık 2017 tarihinde görüntülerin teslimini istiyor. Okul savcılığa görüntüleri teslim etmiyor. Savcılık 27 Aralık 2017 tarihinde görüntülere zorla el koyuyor” şeklinde konuştu.
Vakfın görüntüleri teslim ettiklerini söylediklerini ancak dosyada buna ilişkin herhangi bir evrakın olmadığını kaydeden Altınsoy, “Teslim ettilerse savcılık neden arama ve el koyma kararı uygulasın? Arama ve el koyma kararıyla incelenen görüntülerde de 2017 yılı Ekim ayına ilişkin görüntüler bulunmuyor. Bize 2019 yılının Ağustos ayında istismar eyleminin vuku bulduğu tarihin görüntü kayıtlarının olmadığına ilişkin rapor ulaştı. Bu süreçte de sanık aleyhine bir dava açıldı. Davanın 5 saat boyunca süren ilk duruşmasında bu soruyu tekrar tekrar sorduk. Savcılık ve mahkeme heyetince mevcut durumun araştırılmasını istedik. Milli Eğitim Teftiş Raporu’nda polis gelmeden önce bu görüntü kayıtlarına müdahale edildiğine ilişkin bazı kurum yetkililerinin ifadeleri var” diyerek mahkeme heyetinden kurum yetkililerinin dinlenmesini talep ettiklerini söyledi.
'GÖRÜNTÜLER NEREDE?'
Görüntü kayıtlarının olmamasına ilişkin savcılık tarafından kurum yetkilileri hakkında ayrı bir soruşturma yürütüldüğünü hatırlatan Altınsoy, “Görüntü kayıtlarının olmadığına ilişkin rapor geldikten sonra savcılık dosyayı ayırarak sanık adına dava açtı istismar eyleminden. Diğer yetkililer hakkında da 2 yıl sonra Milli Eğitim Bakanlığı’ndan soruşturma izni istedi. Ve dosyaya soruşturma izni verilmediğine dair bir rapor da geldi. Aslında çok basit bir soru ve çok basit bir cevabı var. 2017 yılı Ekim ayına ilişkin görüntüler nerede? Vakıf bize cevabı vermektense karanlık ve gizemli yanıtlar vermeyi tercih ediyor. Bu şekilde aydınlatamıyoruz mevzuyu” şeklinde konuştu.
Soruşturma dosyasında ailenin vakfa ait araçlarla takip edildiğine ilişkin suç duyuruları olduğunu vurgulayan Altınsoy, “Vakıf, sanığı işten çıkardıklarını söylüyor ama ‘iddia edilen eylem yüzünden çıkardık’ diyorlar. Düzenledikleri veli toplantısında da ‘aslında sanık bunu gerçekleştirmemişti, bakın tutuksuz da yargılandı’ gibi beyanlarda bulunuyorlar. Yani burada çelişki var. Bir taraftan suç gerçekleşmemiş gibi bir intiba uyandırmaya çalışıyorlar, bir taraftan da ‘bu kişiyi işten çıkarttık’ diyorlar. Vakfın ihbar yükümlülüğü sebebiyle zaten bizzat suç duyurusunda bulunması lazım” ifadelerini kullandı.
'ÇOCUĞUN BEYANLARINA İTİBAR EDİLMELİ'
5 yaşındaki çocuğun bilmediği, hayal bile edemeyeceği detaylarla böyle bir konuda yalan söyleyemeyeceğini belirten Altınsoy, “Bu çocuk 3 ayrı tarihte 3 ayrı pedagoga ifade verdi. Başından geçenleri detaylı bir şekilde anlattı. Hepsinde aynı beyanlarda bulundu. Bir çocuk bilmediği, hayal bile edemeyeceği detaylar veriyor. Ve bu detayları hiçbir çelişkiye düşmeden aynı şekilde anlatıyorsa itibar edilmesi gereken beyan bu beyandır. Davanın bu beyan doğrultusunda ilerlemesi gerekir. Ailenin kurumla ve sanıkla çocuklarının derdi dışında bir husumeti yok. 2 yıldır bu sürecin bedelini ödeyen asıl bu aile. Araçlarla takip ettirilen, tehdit ve hakaretlere maruz kalan bu aile, bulundukları şehri değiştirdi. Çocuklarına güvenli bir gelecek kurmak için” dedi.
Avukat Altınsoy, konuşmasının devamında ise “Ben 5 yaşındaki bu çocuğun beyanlarına inanıyorum, ona güveniyorum ve sonuna kadar da dava sürecinde hakkını savunmaya devam edeceğiz” diyerek davanın 13 Mart 2020 tarihinde görülecek ikinci celsesinde çocuğun beyanlarını destekleyen tanıkların dinleneceğini hatırlattı.
Kaynak: İHA