Yapılan araştırmalara göre İstanbul, beklenen 7,5 büyüklüğündeki bir depreme hazırlıksız yakalanırsa yaşanacak ekonomik kaybın, en az 120 milyar lira olacağı tahmin ediliyor. İstanbul hanelerinde anlık nüfusun gece 15 milyon, gündüz 6 milyon kişi olması nedeniyle beklenen depremin gece olması halindeyse, can kaybı sayısı önemli ölçüde artabilir.
İBB'ye bağlı İstanbul İstatistik Ofisi’nde görevli Ekonomist ve Veri Görselleştirme Uzmanı Ertuğrul Ağlar, “Bizim İstanbul’da şuan elimizde olan verilere göre 2000-2019 yılları arasında tam 376 bin bina yapılmış. Ama sıkıntımız burada 2000 yılı öncesinde yapılan binalarda başlıyor. Bu binalar bizim için daha büyük risk taşıyorlar çünkü eskiler ve 99 depremini de yaşamış bulunmaktalar. 1980 ve 2000 yılları arasında tam 538 bin 800 bina yapılmış İstanbul'da, bu binalar şuan hala ayaktalar. Bununla birlikte 1980 öncesinde de 255 bin binamız hala İstanbul'da mevcut bulunuyorlar. Bu yapılarımız, deprem için ekstra bir risk taşımakla beraber gelecek 7,5 büyüklüğündeki bir depremde, 48 bin binanın çok büyük hasar göreceğini veya yıkılacağını tahmin etmekteyiz. Sadece 48 bin binanın yıkılacağını veya ağır hasar göreceğini değil, aynı zamanda 194 bin binanın da orta ve üstü derecede hasar göreceğini tahmin ediyoruz" diye konuştu.
Geçmiş depremlerde yapılan çeşitli araştırmaları derlediklerinde ulaştıkları verileri paylaşan Ağlar, şunları söyledi:
“İnsanlar genellikle orta ve üstü hasar alan ancak yıkılmayan binalarda hayatlarını kaybediyorlar. Can kaybımız bu tarz binalarda çok daha fazla artıyor. Bu konuda da tabii ki eğitim ve tatbikatlar bizim için ekstradan bir önem arz ediyor. Yine bununla birlikte sosyal hasar görebilirlik araştırmamızda mahalle mahalle insanlara sorulan bir soruyu öne çıkartmamız gerekiyor. Soru şu: 'Sizce depremde kader yüzünden mi yoksa ihmal ya da önlem alınmaması yüzünden mi hayatlarımızı kaybediyoruz?'
Aslında burada ulaştığımız sonuç bizi birazcık üzüyor. Çünkü İstanbulluların yüzde 42'si depremde yaşanacak kayıpları tamamen kader olarak görüyorlar. Bizde bu çalışmayı kamuoyu yaratmak amacıyla insanlara sunmak ihtiyacında bulunduk çünkü depremin geleceği zaman kader olabilir ancak depremden yaşanacak can kayıpları tamamen ihmal ile alakalı şeyler."
Yaşanabilecek 7,5 büyüklüğündeki bir depremde, İstanbul’da yolların en az yüzde 30’unun kapanacağını öngördüklerini dile getiren Ağlar, şöyle konuştu:
Bu konuda yine 6306 sayılı bir afet yasamız var. Bu yasamız, deprem riski yüksek bölgeleri güçlendirmek amacıyla ortaya çıkmıştı ancak tabii ki son yıllarda bunun suistimal edilmesiyle birlikte, çok pahalı arsalarının imara açılma amacıyla kullanıldığını görüyoruz. Bununla birlikte İstanbul'un depremler konusundaki önemini ve bu şehirde ne kadar çok deprem olduğunu ise şu şekilde özetleyebilirim. Son 100 yılda İstanbul çevresinde 7 ve daha üzerindeki bir büyüklükte yaşanan toplamda 7 tane depremimiz var. Bu 7 depremin hepsi İstanbul’u çok yüksek oranda etkilemiş bulunmaktalar. En sonuncusu da biliyorsunuz 99’da olmuştu. Beklenen depremde 194 bin binanın orta üstü hasar alması ve 48 bin binanın yıkılacak veya ağır hasar alacak olması aslında bu işi burada bitirmiyor. Çünkü deprem sonrasında en önemli şeylerden bir tanesi insanların o bölgeye ulaşabilmesi, yardım malzemelerinin ve kurtarma ekiplerinin orada bulunabilmesi. Bu noktada da yolların yüzde 30'unun kapanacağını tahmin etmekteyiz İstanbul ve çevresinde. Ki bu tahminimizde çok daha üst bir orana ulaşabilir. Bunu da göz ardı etmiyoruz. Yolların en az yüzde 30'unun kapanacak olması çeşitli illerden gelecek yardımların İstanbul'a ulaşamaması demek. Ve İstanbul'da yaşanacak ekstra kaos ve deprem sırasında çöken ya da hasar alan bir binada hayatını kaybetmemesine rağmen, ondan sonra yaşanacak sıkıntılar nedeniyle insanların hayatını kaybedebileceği anlamına geliyor. Bu da bizim için bir tehlike ve bunun bir maliyeti de olacak bizlere. Biliyorsunuz ki İstanbul Türkiye'nin en büyük ve ekonomik anlamda en devasa şehri. Biz İstanbul ve çevresinde yaşanacak bir depremin, en az 120 milyar lira kayba sebep olacağını öngörüyoruz. Bu da Türkiye ekonomisi için özellikle yakın dönemde gerçekleşirse, kırılgan bir dönemde gerçekleşecek bir deprem için çok çok sıkıntılı sonuçlara doğuracaktır"
Binaların yapıldığı sırada daha iyi denetlenmesi gerektiğini ifade eden İsmail Kaya, “Benim oturduğum bina nereden baksan 40 yıllık. Bence 2000’den sonra yapılan binalar da riskli çünkü denetimler tam yapılmıyor. Bazı müteahhitler sağlam yapıyor tabii ki ama denetimler sıklaşırsa, bizim için daha iyi olur." diye konuştu.
Beylikdüzü’nde yaşayan ve yaşadığı binanın güvenli olmadığını düşündüğünü kaydeden Recep Gülgen ise, “En son İzmir depreminde 2 yıllık bina çökme derecesine geldikten sonra, bizimkilerin de risk altında olduğunu düşünüyorum. Ben Beylikdüzü’nde oturuyorum. 12 katlı. Tabii yüksekte oturduğumuz için sıkıntı. Bina güvenli mi değil mi diye test yaptırmadık, kimsenin umurunda değil açıkçası. Biz Türkler olarak başımıza gelince anlıyoruz malum" dedi.
Samatya’da 20 yıllık bir binada yaşayan ve yaşadığı binanın deprem güvenli olup olmadığını bilmediğini söyleyen Selin Atak, şunları söyledi: “Şu an bulunduğumuz semt oldukça eski yapılara sahip. Bir denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Hiçbirimiz güvende değiliz. İzmir depreminden sonra binaca test yaptırmak gibi bir girişimimiz olacak. Bu mahallede de durumun kritik olduğunu düşünüyorum"
DHA